Sanatsal bir karşı atak; Kübizm!

Onur Ataç "Yedi Özgürlükçüyle Kübizm" kitabında; önde gelen yedi aykırı, özgürlükçü Kübist sanatçıyı merceğe alıyor.

Yayınlanma: 29.04.2021 - 15:27
Abone Ol google-news

Pablo Picasso ve George Braque

“Kübizmi daha kolay yorumlayabilmek için matematikten trigonometriye, kimyadan psikanalize, müzikten

bilmem neye kadar türlü türlü şeyle ilişkisi kuruldu bugüne kadar. Hadi saçmalık demeyeyim ama edebiyattır

bunların hepsi, sonuçları da kötü olmuştur çünkü insanları kuramlara boğmuştur. Kübizm her zaman resim

sanatının sınırları içinde kalmış, bunun ötesindeymiş gibi yapılmamıştır.”

Pablo Picasso

I. Dünya Savaşı'ndan önce 1908 yılında Paris’te, İspanyol ressam Pablo Picasso ve Fransız ressam George Braque’ın öncülüğünde gelişen, empresyonizme sadece duyumlara dayandığı savıyla tepki olarak doğan Kübizm; nesneleri geometrik biçimlerde gösteren, görünenin yanı sıra görünmeyenin ifade edilmesini de amaçlayan parçalı ve çok boyutlu bir sanat akımı.

Onur Ataç da bu bağlamda yayıma hazırladığı Yedi Özgürlükçüyle Kübizm (Destek Yayınları) kitabında; önde gelen yedi aykırı, özgürlükçü Kübist sanatçıyı merceğe alıyor: Pablo Picasso, Georges Braque, Fernand Lepet, Juan Gris, Robert Deleunay, Sonia Deleunay ve Jacques Lipchitz.

Fransa’dan kısa sürede tüm Avrupa’ya göç eden Kübizm, birçok ülkenin sanatsal bilinciyle bütünleşmiş bir akım. İtalya’da Fütürizm, İngiltere’de Vortisizm, Rusya’da Süprematizm ve Yapılandırmacılık, Almanya’da Dışavurumculuk olarak ortaya çıktı.

Sürrealistler kolaj sanatını devralırken; Dada, De Stijl, Bauhaus ve Soyut Empresyonist hareketler de Kübizm’den ilham aldılar. Kübizm sayesinde, Konstrüktivizm, Fütürizm, Neo-Plastisizm gibi çeşitli soyut stillerin temeli oluşturuldu.

Kübizm, pek çok sanat hareketi için güçlü bir referans olarak varlığını bugün de sürdürmeye, esin olmaya devam ediyor.

GEOMETRİ VE PERSPEKTİF!

Hepsinin aklında tek bir şey olduğunu; dört asırdır sanata hizmet eden yorgun ancak herkes tarafından güvenilip, kabul gören gelenekleri kullanarak çağın modernliğini sanat eserlerine nasıl yansıtacakları olduğunu vurguluyor Ataç. Ve bu yedi sanatçının bu sorgulamalarla, o zamana kadar Batı sanatında kendine yer bulamamış yeni şeyler aramaya koyulduğunu.

Böylelikle geometriyi ve perspektiflerin yeniden tanımlanmasını keşfeden bu sanatçılar, nesneleri farklı bir bakış açısıyla açığa çıkarmaya çalışırlar. Sadece gözlerin onları nasıl algıladığını değil, zihinde de nasıl algılandığına odaklanırlar.

YORGUN GELENEĞE MEYDAN OKUMA

Yaptıklarını bir ifade özgürlüğü ve özgürlük sanatı olarak yorumlayan sanatçılar Batı sanatının yorgun geleneklerine meydan okurlar. Zamanla kendilerini ve sanatlarını, bu yeni görme biçimini, modern sanatın ilk soyut dili olan Kübizm’i kabul de ettirirler.

“Bugün hâlâ yeni sanatın gerçek bir manifestosu olarak kabul görüyor ve geçerliliğini yitirmiyorlar” diye yazan Onur Ataç, yeni şeyler denemek isteyenlere umut olması dileğiyle yayıma hazırlıyor kitabı.

VAUXCELLES’İN KÜÇÜK KÜPLERİ!

Kübizm terimi ilk olarak 1908’de sanat eleştirmeni Louis Vauxcelles tarafından “küçük küpler” sözleriyle Braque’nin manzara resimlerini tanımlamak için kullanılmış. Öncesinde de ressam Henri Matisse, bu tabloları Louis Vauxcelles’e küplerden oluşuyor şeklinde tanımlamış.

Kübizmin duyarlılığında 20’inci yüzyıl başlarındaki toplumsal gerginlik ve dengesizliklerin etkileri görülür. Birçok duyguyu bir arada anlatmayı önceler, iç benliği yansıtmaya yönelir. İnsanı çevresi ve düşünceleri ile birlikte ele alır. İnsan, doğa ve nesnelerin ağırlıkla geometrik şekiller kullanılarak prizmatik bir düzlemde tasvirine dayanır.

SANATSAL KARMAKARIŞIKLIK!

Çeşitli disiplinlere yansımakla birlikte en önemli ifadesini önce ve ağırlıkla resim, heykel ve mimaride belli oranda da fotoğraf ve sinema alanlarında örneklerde bulmuş Kübizm; bir taklit sanat değil tasarım sanatı olduğunu söylemiş ve şiirlerinde kübizm akımını kullanarak farklı bir biçem oluşturmuş, varlığı bütün halinde kavrama dürtüsüyle ivmelenen Guillaume Apollinaire başta olmak üzere; James Joyce, Virginia Woolf, William Faulkner, Gertrude Stein gibi yazarlar çevresinde edebiyata da yansımıştır.

Bu bağlamda Kübizm edebiyattaki ifadesini duygularla olayları karıştırarak, sanatsal bir karmakarışıklığı göze alarak anlatımı daha canlı kılmak duygusunda bulmuştur. Kübizm hatırı sayılır bir sanatsal alışverişe de sahne olmuş hatta Picasso, Braque Apollinaire, Max Jacob, André Derain, Juan Gris, Kees van Dongen, Montmartre'da, Çamaşırhane-Gemi ismi verilen tahta bir binada toplanarak, Kübizmin düşünsel ve sanatsal zeminini güçlendirmeye çalışmışlardır.

APOLLINAIRE VE EDEBİYATTA KÜBİZM!

Kübizmi aydın çevrelere tanıtmayı görev edinmiş Apollinaire, Kübist Ressamlar kitabında; kübizmi el ele geliştirdiği Pablo Picasso, Georges Braque, Fernand Léger, Juan Gris, Jean Metzinger, Albert Gleizes, Francis Picabia, Marcel Duchamp, Marie Laurencin ve Duchamp-Villon’ı işleyerek akımın tanınmasında ayrıca pay sahibidir.

Kübizm noktalama işaretlerine yer vermez ve her türlü yeniliğe açıktır. Dilde yeni söyleyiş arayışıyla dilin doğal söz dizimi, yapı ve anlam mantığını bozar. Sözcükleri sözlük anlamlarının dışına çıkararak kullanılır.

Edebiyat alanında Max Jacob, Blaise Cendrars, Jean Cocteau, Andre Salmon, Pierre Reverdy da başarılı örnekler verirler:

“Bir elma ağacının üstünde uçtu güvercinler/ Avcılar koştu, güvercinler uçtu/ Hırsızlara gün doğdu, derman için bir tek elma yok/ Yalnız bir sarhoşun şapkası kaldı/ En alçak dala asılı/ İyi sanat doğrusu şu şapka satıcılığı/ İlla ki sarhoş şapkası satıcılığı/ Hendeklerde mi dersin/ Çayırlar üzerinde mi, ağaçlar üzerinde mi/ Bul bulabildiğin kadar şapka/ Yenileri ise daima Kermarec'te bulunur/ Kermarec, Lannion'da şapka satıcısı/ Rüzgârdır onun için çalışan/ Bense küçük bir terzi/ Ben de şapka satıcısı olacağım/ Elma şarabı çalışacak benim için/ Ve Kermarec kadar zengin olduğum zaman/ Elma şarabı için elmalar veren bir elma bahçesi alacağım/ Ve ehli güvercinler/ Bordeaux'daysam şarap içeceğim/ Ve güneşin altında yürüyeceğim” Şapka Satıcısı / Max Jacob (Çeviren: Sezai Karakoç)

İÇ DÜNYANIN TASVİRİ

Maddenin dış görünüşünün yanı sıra iç dünyasını tasvir etmeyi de amaçlar. Kübistler yapıtlarında madde ve duyguları kimi zamanlar arası geçişlerle karıştırarak yansıtır. Resim ve edebiyatta “Analiz Sentez” metoduyla (parçalara ayırma ve tekrar birleştirme metodu) dışa vurur.

Kübizm daha çok toprak tonlarının kullanıldığı, 1908’den 1912’ye kadar süren Analitik Kübizm; canlı renklerin kullanıldığı ve resimlere sözcüklerin de yazıldığı, kolaj sanatının öncüsü Sentetik Kübizm; parlak renklere ve saf soyutlamaya dayanan Orfik (İleri Analitik) Kübizm gibi dallara da ayrılmıştır.

ÖNCÜLERİ PICASSO

Pablo Picasso - Avignonlu Kızlar

Kübizm akımının öncüsü, Afrikalı masklardan esinlenerek, Barcelona-Avignon sokağında yer alan bir genelevdeki beş çıplak kadını çizdiği, çizdiği 809 taslaktan ve Musée d’Etnographie du Trocadéro’yu ziyaret ederek Afrika heykelleriyle karşılaştığı 1907 yazından sonra son şeklini verdiği, bugün New York’taki Museum Of Modern Art’da sergilenen Avignonlu Kızlar isimli tablosuyla ünlü ressam Pablo Picasso kabul edilir.

AFRİKA ETKİSİ

Onur Ataç, Yedi Özgürlükçüyle Kübizm kitabında; Afrikalı maskelerin unsurlarıyla donatılmış ve kadın bedenlerinin geometrik formlara dayandığı dikkat çeken bu eserin, Picasso’nun, ömür boyu arkadaşı ve rakibi olan Henri Matisse’in Le bonheur de vire (Yaşama Sevinci) isimli tablosuna aşamalı bir tepki olarak resmettiğini belirtiyor.

BİR DOZ ÇİRKİNLİK!

Avignonlu Kızlar’ı tamamladıktan sonra Picasso’nun pek çok arkadaşının bunu anlaşılmaz bulduğunu da ekliyor:

“Matisse onun bu kaba bakış açısını küçümsedi. Braque onu ‘ateş püskürtmek için gazyağı içmek’ olarak nitelendirdi. Sadece patronu ve arkadaşı Gertrude Stein, ‘Her şaheser, bir doz çirkinlikle dünyaya gelir. İçerik, sanatçısının yeni bir söyleme mücadelesinin bir işareti dedi.”

Picasso’nun Afrika Dönemi’nden diğer eserleri arasında Dryad (1908) ve Üç Kadın (1908) de sayılabilir. Picasso’nun, Üç Müzisyen (1921), Ağlayan Kadın (1937) ve İspanya İç Savaşı’nı anlatan ünlü Guernica (1937) isimli tabloları da kübizmin görüldüğü eserleri arasındadır.

Heykeltıraş ve ressam Georges Braque da Picasso’nun Avignon’lu Kızlar tablosunu başta ‘ateş püskürtmek için gazyağı içmek’ olarak nitelendirmiş olsa da süreç içinde esinlenerek Büyük Çıplak isimli eserine imza atar ve bir dönem Picasso ile birlikte de çalışır.

Braque’ın maske benzeri portresi Tete de femme’de çizdiği kadının yüzü de Afrika maskelerinin soyut özelliklerini yansıtan düz düzlemlere bölündüğü dikkat çeker. Georges Brauge, Afrika maskelerini “Benim için yeni bir ufuk…” olarak da tanımlayacaktır.

PICASSO, BRAQUE VE CEZANNE BABA!

George Braque - Yuvarlak Masa

Picasso’nun “Hepimizin babasıdır” dediği, Kübist hareket üzerindeki en büyük etkiye sahip, geometrik sadeleştirme ve optik fenomen temalarını keşfeden, doğayı geometrik şekillerle tuvale aktararak en başta Picasso ve Braque’a derinden esin olmuş Paul Cézanne’nın, ‘Büyük Yıkananlar' isimli eseriyle, Picasso’nun ‘Avignonlu Kızlar’ı arasında da önemli benzerlikler görülür.

Cézanne’nın Bellevue’deki Tarlalar eseriyle, Braque’ın 'Yuvarlak Masa' eserleri karşılaştırıldığında da, Cézanne’ın Braque üzerindeki etkisi görülür. 1907’den 1914’e kadar Picasso ve Braque yalnızca yakın arkadaş değil, aynı zamanda birbirlerinin çalışmalarına hevesli eleştirmenlerdir de.

Picasso’nun şöyle der: “Neredeyse her akşam ya Braque’ın stüdyosuna giderdim ya da Braque benimkine gelirdi. Her birimiz gün içinde birbirimizin ne yaptığını görmek zorundaydık. Birbirimizin işini eleştirdik. İkimiz de öyle olduğunu hissetmedikçe bir tuval bitmiyordu.”

Her ikisi de, Brauque Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız ordusuna katılana kadar arkadaş kalır. Fakat savaş her şeyi değiştirir. Braque bir keresinde şöyle der: “Picasso ve ben birbirimize bir daha asla söylenmeyecek şeyler, hatta kimsenin anlayamayacağı şeyler söyledik.”

KÜBİZMİN DİĞER SİLAHŞÖRLERİ

Sonia Deleunay - Flamenko Şarkıcısı

Picasso ve Braque öncülüğünde gelişen akımı benimseyenler arasında “Kübizmin Üçüncü Silahşörü” olarak anılan Juan Gris başta olmak üzere; Albert Gleizes, Andre Lhote, Fernand Leger, Robert Deleunay, Sonia Deleunay, Jean Metzinger, Marc Chagall, Piet Mondrian, Albert Gleizes, Louis Marcoussis, Henri Le Fauconnier gibi isimler de yer alır. Marcel Duchamp da Kübizme değer veren sanatçılar arasındadır.

KÜBİK SİNEMA!

Etkilendiği ressamlar arasında Cézanne’ın da bulunduğu ressam yönetmen Akira Kurosawa‘nın Rashomon (1950) filmi kübist sinemanın ilk çarpıcı örneklerinden sayılmaktadır. Sinemada Fritz Lang de kübist akımın temsilcilerinden biridir.

Fransa’da doğan Kübizm, tüm Avrupa’ya göç etti ve birçok ülkenin sanatsal bilinciyle bütünleşti. İtalya’da Fütürizm, İngiltere’de Vortisizm, Rusya’da Süprematizm ve Yapılandırmacılık, Almanya’da Dışavurumculuk olarak ortaya çıktı.

Sürrealistler kolaj sanatını devralırken; Dada, De Stijl, Bauhaus ve Soyut Empresyonist hareketler de Kübizm’den ilham aldılar. Kübizm sayesinde, Konstrüktivizm, Fütürizm, Neo-Plastisizm gibi çeşitli soyut stillerin temeli oluşturuldu.

Kübizm, pek çok sanat hareketi için güçlü bir referans olarak varlığını bugün de sürdürmeye, esin olmaya devam ediyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler