Savcıdan Altan kardeşler ve Ilıcak için flaş talep
15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri iddiasıyla "anayasayı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'nce yeniden yargılandığı davada savcı mütalaasını açıkladı. 6 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının onanması istendi. Bir sonraki duruşma 2 Ekim 2018’e ertelendi.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nce büyük salonda yapılan duruşmaya, tutuksuz sanık Mehmet Altan ile tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül katıldı.
Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık Nazlı Ilıcak, ilk derece mahkemesinde birçok delil sunduğunu, ancak bunlara gerekçeli kararda yer verilmediğini gördüğünü söyleyerek, "Ben 15 Temmuz'u, 16 Temmuz'a bağlayan gece attığım çok sayıda darbe karşıtı tweeti belge olarak ibraz ediyorum. Ben o gece 'darbe böyle olmaz, sonu hüsrandır memleketime yazık' şeklinde o gece çok sayıda tweet attım. Tayyip Erdoğan'ı sevmeseniz bile bu tür kalkışmaların ülkeye zarar verdiğini yazdım. Bunların belgelerini sundum ama maalesef bu belgelerin hiçbiri kale alınmadı. Darbeden 2 ay önce darbe karşıtı yazı yazdım. Bunu da delillerin arasında sunmuştum." diye konuştu.
Kendisinin darbeye karşı bir insan olduğunu savunan Ilıcak, "Çünkü benim babam Yassıada'da yattı. Dolayısıyla darbe deyince benim en nefret ettiğim konudur. Nazlı Ilıcak'a hatta asker düşmanı diyorlardı. Ben askere düşman falan değilim. Askeri darbelere, müdahalelere her zaman karşı oldum. Hukukun üstünlüğünü savunan insan hiç darbeci olabilir mi?" dedi.
Zekeriya Öz'le röportaj yaptığı sırada çekilen kar topu fotoğrafına ilişkin de konuşan Ilıcak, şunları anlattı:
"Bir kere Zekeriya Öz o tarihte terör örgütü üyesi olarak bilinmiyordu serbest dolaşıyordu. Ayrıca Öz, HSYK tarafından görevinden uzaklaştırılmıştı ama nedeni Dubai'de Ali Ağaoğlu tarafından finanse edilmiş olmasıydı. Gerekçe buydu. Ben zaten bu tarz soruları da kendisine sordum. Kaldı ki Zekeriya Öz, Odatv operasyonunu yaptığında ben o dönemde Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin'i aradım. 'Öz hakkında HSYK'da çeşitli soruşturma talepleri var. Niçin bunların önünü açmıyorsunuz.?' dedim. Daha sonra 'Zekeriya Öz'e soruşturma açılamaz mı?' diye yazı yazdım. Benim Zekeriya Öz'le yakından uzaktan hiçbir alakam yok gazetecilik faaliyetim haricinde." ifadelerini kullandı.
Nazlı Ilıcak, "Fuatavni gibi hesapları Nazlı Ilıcak başkaları ile paylaştı' deniliyor. Paylaşmış olabilirim ama bu hesaplar FETÖ'cü diye bilinen hesaplar değildi ki. O zamanlar Fuatavni'nin kimliği çok tartışılıyordu. Özellikle Fuatavni'nin mesajları gazetelerde çok çıkıyordu. Bunlar bilgi veren ve daha ziyade muhalefet eden arada böyle espri yapan hesaplar olarak görülüyordu. Paylaştıklarım kendi düşüncelerim değildir, bilgi amaçlıdır diye Twitter hesabıma da yazdım." ifadelerini kullandı.
"Cemaat" diye bilinen hiçbir yayın organında çalışmadığını savunan Ilıcak, şöyle devam etti:
"Bunu bir suç olarak gördüğüm için değil. Benim 42 yıllık gazetecilik hayatım var ama ben bir cemaat yapısı içinde, onun içinde bir gazetede çalışmam. 2013 sonuna kadar Sabah Gazetesi’nde çalıştım. İşime son verildiği için iş aradım. Bugün Gazetesi ve Zaman Gazetesi'nden teklif geldi. Hiç düşünmeden Bugün Gazetesi'ni tercih ettim. Çünkü ne olursa olsun bir iş adamına aitti. Akın İpek o zaman terör örgütü üyesi falan değil, serbestçe dolaşıyordu. Ben onun daha sonra bir terör örgütü ile iş birliği içinde olduğunu bilemem. Ben sempatizan olarak biliyordum. Onu ifade edeyim. 1,5 yıl orada çalıştım. 2 yıldır da cezaevindeyim. Başka da FETÖ yapısıyla uzaktan, yakından hiçbir ilişkim olmadı."
"Aldandığımı bugün itiraf ediyorum"
Tutuklu sanık Nazlı Ilıcak, "15 Temmuz sonrası ben bu asker içerisindeki yapılanmayı fark ettikten sonra, maalesef gerçeği 15 Temmuz öncesinde görmediğimi kabul ettim ama bunların amacını bilerek, isteyerek, kasıtla destek vermemin imkanı yok. Ben cemaatin kriminal yüzünü 15 Temmuz sonrası gördüm. Çünkü bunlar sinsi bir örgüt. Güler yüz, tatlı kelam, güzel okullar, fakir fukaraya yardım, bu dini faaliyetleri beni cezbetti. Benim Tercüman gazetesinden gelen muhafazakar geçmişim olduğu için. Yani bu başörtüsü davalarında her zaman en büyük mücadeleyi verdiğim için zannettim ki aynı zihniyet. Aldandığımı bugün itiraf ediyorum." diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi'nin Mehmet Altan hakkında verdiği kararın kendisi için emsal teşkil ettiğini anlatan Ilıcak, şunları söyledi:
"Benim de yaptığım gazetecilik faaliyetinden ibarettir. Ben öncelikle beraatimi talep ediyorum. Kendimi suçlu görmüyorum. Eğer beni beraat ettirmeyi düşünmüyorsanız tahliyemi talep ediyorum. Bugüne kadar savunmalarımda yaşımı ileri sürmemeye gayret ettim. Fakat şunu itiraf edeyim ki ben artık gerçekten çok yoruldum. 74 yaşındayım. 42 yıllık bir gazeteciyim. Cumhuriyet tarihinde 70 yaşın üzerinde 2 yıl yatan gazeteci yok. Ben 2 senedir hiçbir suçum olmamasına rağmen yatıyorum. Adli kontrolle de istenen amaca ulaşılabilir. Ben hiçbir zaman kaçamam. Darbe olduğunda kimi gazeteler 'FETÖ'cü militanların kaçış planı' diye bizim ismimizi koymuş. Kaçmayı hiçbir zaman düşünmedim, kendime yakıştırmam."
Ilıcak'ın savunmasını yaptığı sırada, sık sık ağladığı görüldü.
MEHMET ALTAN SAVUNMASINI YAPTI
Yazılı savunmasını okuyan Mehmet Altan, kendisini yargılayan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Anayasa'yı yok sayarak yargılama yaptığını, şu anda yargılandığı bu mahkemenin de o kararı yeniden değerlendireceğini söyledi.
"ANAYASA MAHKEMESİ KONUŞMALARIM NEDENİYLE SUÇLANDIĞIMI..."
Yerel mahkemenin verdiği ağırlaştırılmış müebbet kararına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun üç ihlal tespit ettiğini söyleyen Mehmet Altan, "En son haliyle dosyayı inceleyen AYM Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi 'gözaltına bile alınamayacağımı' karara bağlarken, Anayasaya yok muamelesi yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi ağırlaştırılmış müebbet veriyor. Halbuki Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu esas olarak yazılarım ve konuşmalarım nedeniyle suçlandığımı, bunun da ifade ve düşünce özgürlüğünün parçası olduğunu söylüyor" dedi.
Türkiye'nin ve Avrupa'nın en yüksek iki mahkemesinin hiçbir suçunun olmadığına karara bağladığını söyleyen Mehmet Altan, "Mahkemenizin gerçek bir hukuk anlayışının takipçisi ve uygulayıcısı olarak AYM Genel Kurulu ve AİHM kararlarının da ispatladığı gibi düşüncelerimden, fikirlerimden dolayı benliğime yönelik bu zulmü bitirmesini talep ediyorum" dedi.
"BİZİ MAHKUM EDEN MAHKEME OLMAYAN BİR SUÇ UYDURMUŞTUR"
Tutuklu sanık Ahmet Altan savunmasında, tuhaf olan bu yargılamanın bir televizyon programında subliminal mesaj vererek darbeye iştirak ettikleri iddiası ile başladığını söyledi. Ahmet Altan, "Sübliminal mesaj, manevi cebir, inanç.. Bu iddiaların bir tanesi bile somut değildir. Bir tanesinin bile somut kanıta dayandırılması mümkün değildir. Bir tanesi bile elle tutulur, gözle görülür bir eylem değildir. Sayın Yargıç, bizim ceza yasamızda 'manevi cebir' diye bir suç yoktur. Bizi mahkum eden mahkeme olmayan bir suç uydurmuştur, ki bunun kendisi suçtur" dedi.
Gerçekleştirdikleri somut bir eylemin olmadığını söyleyen Ahmet Altan, "Bizim gerçekleştirdiğimiz somut bir eylem yok, dava dosyasında yazıldığı türden suçları belirleyen kanun maddesi yok, haliyle kanıt da yok. Biz olmayan bir davada yargılanıp, olmayan bir davada mahkûm olduk" dedi.
Anayasa Mahkemesi'ne uymayı reddeden bir kararla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldıklarını savunan Ahmet Altan, "Kanıtsız ve kanunsuz biçimde mahkum olduk. Sayın Yargiç; şimdi yaşanan bu hukuksuzluğun yeniden değerlendirileceği bir aşamadayız. Yargıdaki bu çöküntüyü tamir etmek sizin elinizde. Benim talebim açık ve net; hukuka, yasaya ve Anayasaya uygun bir biçimde suç olan eylemi tarif edin, bu eylemi suç kabul eden kanun maddesini gösterin ve bu eylemin gerçekleştiğini belirleyen somut kanıtı ortaya koyun. İki senedir bize kanıtı gösterin diyoruz. İki yıldır bu insanların sorusuna hiçbir hakim, hiçbir savcı cevap veremedi. Bu davada adaleti biz sanıklar temsil ediyoruz. Eğer bir mahkemede hukuku ve adaleti yargıçlar değil de sanıklar temsil ediyorsa o ülke çöküyor demektir. Yargı bir devletin, bir toplumun orta direğidir. Bir toplum yargısız olamaz " dedi.
Ahmet Altan, "Yaşanan bu hukuksuzluğun yeniden değerlendirileceği bir aşamadayız. Sizden beklentim hukukun yeniden tesisidir. Ortada somut bir kanıt yoksa bu davayı bitirin. Bu mahkemeden hukukun, adaletin, ve bu toplumun direği olan yargıyı yeniden canlandıracak bir karar bekliyorum" dedi.
Tutuklu sanık Fevzi Yazıcı da hakkında hiçbir fikri olmadığı bir reklam filminden sorumlu tutulduğunu iddia ederek, "Benim bu reklamla ilgili hiçbir bilgim yok. Çünkü ben Zaman Gazetesi'nin görsel yönetmeniyim. Görsel yönetmen basılı gazetenin tasarımını yapar, kısaca gazetenin estetiğinden sorumludur. Reklam filmi çekmedim." dedi.
Duruşmaya, ara verildi.
SAVCI 6 SANIĞIN CEZASININ ONANMASINI İSTEDİ
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'nde yapılan yeniden yargılamada, istinaf savcısı, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri gerekçesi ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın cezasının onanmasını istedi.
Tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar veren mahkeme, sanıklar ve avukatlarının esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmaları için davayı erteledi.
Mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmayı 2 Ekim 2018’e erteledi.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu