"Senin hukukun, yasan yok mu?"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın konuşmasından satırbaşları:

Kriz giderek ağırlaşmakta ve derinleşmektedir.

Borçluluk bir yandan kriz bir yandan vatandaşı iyice köşeye sıkıştırmıştır.

Yurttaşlar kredi kartı borcunu ödeyemiyor.

Toplamda 2 milyon 170 bin kişi kredi borçlarını ödeyemiyor. Konut kredisi almış ödeyemiyor yurttaş. Derhal bu duruma çözüm bulunmalı. Bir çözüm bulunmalı kim bulacak bunu? Hükümet. Hükümet ona buna caka satmak için mi var?

Yoksullukla mücadelenin temel çıkış noktası istihdam ortamının yaratılmasıdır. Onlara göstermelik kolaylıkalr sağlayarak bu sorunun çözülmesini güvence altına almak çözüm değildir.

Her aileden bir kişiyi çalıştırabildiğin anda çözümü üretmeye başladın demektir.

Alman mahkemeleri sana iddianemeyi göndermezse sen dava açmayacak mısın? Senin hukukun yasan yok mu?

İşin aslı sende. Doğrudan ilgili sensin. Senin öncelikle harekete geçmen lazım. Sen niye harekete geçmiyorsun?

Koca Türkiye apışmış kalmış dosya bekliyor. Devletin gücü sanki dosyayı getirmeye yetmiyor. Al sana dosya. O dosya burada duruyor.

İşte sana dosya. Al sana dosya. Birilerinin dediği gibi organize işler bunlar. Mehmetçikten vergi alınıyor bu sahtekarlardan vergi alınmıyor.

Arkadaşımız Ali Kılıç yolsuzluğa teslim olmamak için Almanya'dan dosyayı aldı getirdi.

Türkiye'nin yolsuzlukla mücadelesi bu konudur; imtihan vereceği dosya işte bu dosyadır. Bunu sağlamanın yoluda dokunulmazlığı derhal kaldırmaktır derhal.

En son şimdi Eyüp'teki arsa ortaya çıktı. Etraftaki özel mülkiyete ait arsayı alabilmek için ordaki arsa sahipleri yapılan değişikliklerle arsalarını satmaya mecbur kılındırlıyor. Plan müthiş PIRLANTA PIRLANTA...

Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının ardından bir kokteylde o arsanın hemen Futbol Federasyonu'na bağışlanacağı açıklandı. Ama bundan federasyonun haberi yok. Sen peki arsayı federasyona niye verdin onu bi anlatsana. Kılıçdaroğlu ortaya çıkarmasa da verecekmiydin bağış olarak.

Bir eve hırsız girmiş. Evde 3 tane kasa bulmuş. Kasalardan iki tanesi büyük, çıkaramamışlar. Küçük bir kasayı götürmüşler. Kasayı açmışlar. 2.2 trilyon çıkmış. Daha sonra, hırsızları tanıyan birisi, 'Bu kime ait' diye merak etmiş, dedektif tutmuş, soruşturmuş ve öğrenmiş ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin imar danışmanına ait bir evden çalınmış. Aradaki kişi, ev sahibiyle temas kurmuş. Kasası çalınan, önce bunu ciddiye almak istememiş ama kasanın rengini, içindekilerin zarfta olduğunu söyleyince, 'Uçak paranı vereyim atla acele gel' demiş. Adam, İstanbul'a gelmiş, konuşmuşlar. Kasası alınan, 'Biz ailece düşündük. Bu işi kurcalamamaya karar verdik. Allah'ından bulsun. Ahirette bunun hesabını verecektir' demiş. Ortada bir hırsızlık, alınan kasa, kasadan çıkan para var. Parası çalınanın, 'Ben bunu takip etmeyeceğim' diye açıklaması var. Hangi ülkede yaşıyoruz? 2.2 trilyonu ahirete havale eden bir zenginlik.
Burada önemli olan şu: İstanbul'da onlarca, düzinelerle bulunan danışman kadrosunun içinden bir kişinin evindeki 3 kasadan küçük olanında bu para çıkıyorsa, Türkiye'deki rantın boyutları, derinliği, büyüklüğü hakkında herhalde hepimize bir bilgi veriyor olmalıdır. Olay bu. Bu kişi orada görev yapmaya devam ediyor. Savcılar harekete geçti mi bilmiyorum. Kim inceliyor, ne ortaya çıkıyor, belli değil.

Bir Başbakan'a bu yakışıyor mu? Başbakan işi onu bunu suçlamaya taşımıştır. Cumhuriyet Halk Partisi'ni Koministlikle suçlamıştır. YSK'ya kadar her şeyi suçluyor.

Başbakan sadede gel sadede. Saded Türkiye'de işsizlik, açlıktır. Ona buna saldırlılarak kuru gürültüyle gerçeğin örtülemeyeceğini ergeç öğrenecektir Başbakan.

Yolsuzluk sadece ahlaki değil ekonomikte bir sorundur.