Sınıfın en başarısızı, TV'nin mucize adamı: Acun Ilıcalı
Acun Ilıcalı'yı tanımayan yok. Özellikle izlemesiniz de kanal değiştirirken ona yakalanmak kaçınılmaz. Her dokunduğunu popüler yapıp en çok izlenen arasına sokan Ilıcalı televizyondaki altın çağını yaşıyor. Geldiği yeri hayal etmediğini, çok fazla kazandığını inkâr etmiyor. Başarısının sırrını şans kadar Türkiye'deki 'gerçek' karakterlerden biri olmasıyla açıklıyor.
Acun Ilıcalı haftanın altı günü ekranlara ambargo koyan bir program yapımcısı, sunucusu. Şirketinin adıyla anmak gerekirse; “Acun Medya.” Bu tanım onu bir fenomen yapıyor. 15 yıldır televizyon sektöründe çalışan ve son yıllarda sisteme kazık çakan Ilıcalı, “Acun Firarda” ile başladığı yolculuğunda şimdi en üst noktada. Gerçi geldiği yeri hayal etmediğini o da inkâr etmiyor. Belki şans, kader ya da mucize. Kendi deyişiyle sınıfının en başarısız öğrencisi şimdi televizyonun mucize çocuğu. Ona göre alametifarikası “gerçek” olması. Polemiklerden az biraz uzak. Ama içine girerse en ateşlilerinden biri olacak gibi. Şimdi zirvede ama tahtının sallanmasından endişe etmiyor. Çünkü ne parayla ne de şöhretle besleniyor. O yüzden zamanı gelince çekilmekten korkmuyor.
- Size ulaşmak için “Acun Medya” uzantılı bir adrese elektronik posta attığımda şaşırdım. Acun Medya’ya da takıldım sanırım. İddialı ama gerçek geldi. Bu noktaya gelebileceğinizi öngörmüş müydünüz?
- Bu noktaya gelebilmeyi hayal etmiyordum. Şu an burada olmam bir mucize. Böyle ideallerim de hiç olmadı. Olaylar beni yukarı taşıdı. Yani “hayallerim gerçek oldu” diyemem, yalnızca “hayal edemeyeceğim bir yerdeyim” diyebilirim. Zaten ben hep enlerleydim. Sınıfın en kötü öğrencisiydim ama şimdi televizyonun en başarılısıyım.
- Şans hazır olandan yana da olsa bu kadarı fazla gibi.
- Evet, çok şanslıydım. Emek de verdim. Mesela “Var mısın Yok musun?”da bir kırılma yaşadık. Program sekizinci bölümdeyken reytingler çok kötüydü. Kaldırma toplantısı yaptık ve her şey dilimin ucundaydı. Devam etmemizin doğru olacağını düşündüm. Çünkü yarışmanın anlaşılması için zaman gerekliydi. İşte bu doğru karar bizi buraya getirdi.
- Ben hâlâ anlamıyorum ve izlemiyorum programınızı.
- Bana, “programı seyretmedim” diyorsun ya bu çok önemli bir şey benim için. Sen “Yaprak Dökümü”nü de izlemezsin. Haber kanallarını belki de arada müzik kanallarını izlersin gibi geliyor. Zaten onca kanal arasından insanları çekip, yarışmanın işleyişini, kurallarını öğretmek ve seyirciyi tutmak hiç kolay olmadı.
- Alametifarikanız neydi?
- Ben Türkiye’deki en gerçek karakterlerden biriyim. Burada, stüdyoda ve sokakta aynıyım. Televizyon için fazla gerçeğim. Medya ve seyirci arasında ısı taşıyan bir ara kablo gibiyim.
Acun Ilıcalı: Ev sohbeti yapıyorum, halk beni dinliyor, anlıyor, zorlanmıyor. Dizilerde iyi oyunculuk, realite şovlarda gerçeklik aranır. Geçenlerde Tarantino'nun “Soysuzlar Çetesi”ni izliyordum. Filmin girişindeki sorgu sahnesinde ben terledim. İşte orada her şey var, bunu hissettim. Sanırım ben de bunu yapıyorum. Mesela Cem Yılmaz geldi. Katıldığı programlar arasındaki en yüksek reytingi aldık. Neden? Çünkü orada onu fırına soktuk. Sıcak bir şekilde halka verdik, o da çok iyiydi. Harika bir program çıktı. Hem ben şov adamı değilim, yapmam, yapamam...
- Programınıza “ünlüler” konuk oluyor. Hem de öyle böyle değil, dünyaca bilinen isimler. Bunu yalnızca parayla sağlıyor olamazsınız.
- Bende şeytan tüyü var. Göz teması, vücut dili belki de. Muhabirlik döneminde de kimseyi satmadım, yalana bulaşmadım. Elbette sadece güvenle de olmaz bu işler.
Benim başlangıcım çok zayıftır, hemen iyi iletişim kuramam. Sonra çok hızlı bir şekilde ilerlerim. Dediğin gibi bu işler öyle çok para pulla olacak türden değil. Bu ülkede yalnızca benim param yok neticede. Adriana Lima İstanbul'a geldiğinde bir gece dışarı çıktık. Eğlence mekânında, yanımızda Monaco prensi vardı. Onunla tanışmak için çok uğraştı. Sayısız koruma, aristokrat hareketler, salon adamı tavırları... Adriana ona o kadar antipatik baktı ki, anlatamam. Biz ise çok eğleniyorduk. Yani bana konuk gelenler arasında para için bunu yapanlar da var, gerçekten keyif aldığı için bizimle olanlar da...
Para bankadaki fazlalık
- Televizyonun zemini kaygan. Her şey bir anda bitebilir korkusu yaşıyor musunuz?
- Korkum yok. Çünkü para hırsım olmadı. O yüzden çok para kazandım. Parayı düşünürseniz kaybedersiniz. Biz eğlenince Türkiye eğleniyordu, böyle düşündüm hep. Şöhretten ve görünür olmaktan beslenmediğim için de işler kötü giderse evime kapanır yaşamıma sakin sakin devam ederim.
- “Çok para kazandım” dediniz. Bu kadar parayı ne yapıyorsunuz?
- Evim, yazlığım ve arabam var. Sarayda oturayım, uçağım olsun istemem. Böyle mutluyum. Çocuklarım için bir gelecek yaratıyorum, gerisi sorun değil. Para en fazla bankadaki fazlalık olur. Bir de yeni projeler için yatırım yapıyorum.
- Şimdi neler var kafanızda?
- “Yetenek Sizsiniz Türkiye” geliyor. Sonra 35 yaş üstü efsane futbolculardan kurulu altı takımlık bir lig kuruyorum. Takımların başında Elvir Boliç, Van Hooijdonk, Hakan Ünsal, Tanju, Pascal Nouma ve Sergen var. Futbol Federasyonu da bize destek veriyor. Bu işten para kazanırsam harika olacak. Hem maç yapacağız, hem Türkiye izliyor olacak, hem de iyi para kazanacağız. Artık internette, sözlüklerde daha çok küfür ederler bana. Sen de “Var mısın yok musun”u seyretmezsin ama bunu izlersin sanırım. Benim derdim biraz da senin gibi, serseri mayın olarak dolaşan izleyicileri televizyon karşısına çekebilmek. Yeni projeler bunun için.
- Belki izlerim. “Çok küfür ederler” dediniz. Eleştirilerin dozunun kaçtığından şikâyet mi ediyorsunuz?
- Biraz. Çünkü eleştirilere çok dikkat ediyorum. Özellikte sokaktan gelenlere daha fazla önem veriyorum. Genelde niyette problem var. Neticede beş bin yarışmacı adayıyla birebir görüştüm, artık insanları çok iyi tanıyorum. Zaten ben butik çalışıyorum. Bir veya iki işi ancak yapıyorum, az ama öz işte. O yüzden eleştirilerin ciddiyetinde olması gerektiğine inanıyorum.
Hayatı Truman Şov gibi yaşıyorum
- Acun Firarda günlerini özlüyor musunuz?
- Yarı yarıya. O programı bırakma sebebim yorgunluktu. Uçakta yaşıyordum, her ülkede dört saat geçirip, iş çıkartıp, başka bir ülkeye gidiyordum. Dört yıl boyunca yüz ülke, binlerce şehir gezdim. Artık sonu gelmişti. Doymasam bırakmazdım. Çünkü hiçbir işi yarım bırakmam. O günler çok eğlenceliydi ama evimde oturup arkadaşlarımla Play Station oynamayı çok özlüyordum.
- Şimdi Play Station’a nasıl zaman ayırıyorsunuz?
- Eve sabah yedi buçukta gidiyorum diyorum ya aslında son iki saat benim oyun zamanım. Bunu yapmalıyım yoksa dağılırım. Çekimde bile “birazdan PS oynayacağım” diye kendimi motive ediyorum.
- Sürekli kamera önünde olmaktan sıkılmadınız mı?
- Hayatı Truman Şov gibi yaşıyorum, alıştım. 1994 yılında beri kamera önündeyim ve bunun dozu hep arttı.
- Peki, ya televizyon izlediğiniz oluyor mu?
- Televizyonun içinde olduğum için televizyon izleyemiyorum.
Hastalanmaya bile zamanım yok
- Hiç değiştiğinizi düşündünüz mü?
- Keşkem sıfır, değişmedim. Arkadaşlarım aynı; kendimi maddi ve manevi olarak başka bir yere taşımadım. Tek derdim zamansal olarak felç olmam. Altı gün prime time programı yapıyorum. İki yeni proje var. Yeni programların doğumunu yapmak, sistemini oturtmak çok zor. Hastalanmaya bile zamanım yok!
- Bu yoğunluk aile ilişkilerinize zarar vermiyor mu?
- Bu dönemi gülerek karşılıyorlar. Her sabah yedi buçukta düzenli olarak eve gidiyorum, gündüzü görmüyorum. Kimse bana nankörlük etmemeli diye düşünüyorum. Elbette her şeyin bir bedeli var.
- Polemiklerden uzak kalmaya çalışıyorsunuz. Ama girdaba yaklaştığınız da oluyor.
- Girmem, düşünmüyorum da. Bana sataşan çok yok. Ben susmayı da bilirim. Heyecanla, hırsla cevap vermek yanlış. Biri bana laf atar, ben cevap verirsem, “aynı durumdayız” anlamına gelir. Bir profesör gelir beni eleştirirse onur duyarım. Bilgisine ve kültürüne inanırım, cevap vermek isterim. Kendimi onun seviyesinde görmeye çalışırım. İşte insanlar böyle hareket ediyor. Yine de tuzaklara karşı hazırlıklıyım ve moralim kolay bozulmaz.
Fotoğraf: Vedat Arık
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'