''Şizofreniyi bünye mi yapar çevre mi?
AB projesi kapsamında 13 ülke ile birlikte yürütülecek ''Şizofrenide Gen-Çevre Etkileşimi (EU-GEI) Projesi'' kapsamında yapılacak üç yıllık çalışma ile şizofrenin genetik mi yoksa çevresel faktörlerle mi geliştiği belirlenecek.
Hollanda, Almanya, Hırvatistan, İspanya'nın bulunduğu iş paketinin Türkiye liderliğinde, ''Şizofreniye yatkınlık ve hastalık şiddeti'' araştırılacak. Araştırmaya, Türkiye'den yaklaşık bin şizofreni hastası ve aynı sayıda şizofreni hastasının kardeşi ve sağlıklı kişi dahil edilecek.
Şizofreni hastalarının genetik incelemelerinin de yapıldığı araştırmada, hastalardan alınan kan örneklerinden akyuvar hücreleri ayrıştırılacak ve özel bir işlemle ölümsüzleştirilerek, Ankara Üniversitesi (AÜ) Beyin Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Hücre Serisi Biyobankası'nda saklanacak. Türkiye'deki tüm araştırmacılar için sınırsız bir kaynak niteliği taşıyacak bu örnekler, ilerleyen araştırmalarda kullanılabilecek.
Araştırma ile şizofreninin sebepleri, tanısı ve tedavisi ile ilgili önemli ilerlemelere yol açması öngörülüyor.
Projenin Türkiye koordinatörlüğünü AÜ Tıp Fakültesi Öğretim üyeleri Prof. Dr. Cem Atbaşoğlu ile Doç. Dr. Meram Can Saka yürütecek.
''Türkiye'de her yüz kişiden birinde şizofreni görülüyor"
Ankara Üniversitesi Beyin Araştırmaları Uygulama Merkezi Müdürü ve Proje Koordinatörü Prof. Dr. Atbaşoğlu, şizofreninin kronik bir hastalık olduğunu ve genellikle 15-20'li yaşlarda başladığını söyledi.
Şizofreninin, muhakeme kusurları, gerçeği ayırt edememe, yanlış şeylere inanma, gerçekte olmayan algılamalar görülmesi, işlev kaybına yol açabilen davranışa başlama ve eyleme dökme kapasitesinde azalma ile hayattan zevk almama gibi belirtilerle kendi gösterdiğini belirten Atbaşoğlu, hastalığın yaşam boyu tedavi gerektirdiğini ifade etti.
Atbaşoğlu, şiddet yönelik basında çıkan eylemleri yapanların ''şizofreni hastası'' olarak fişlenmesinin yanlış olduğunu; şizofreni hastalarında saldırganlığın fazla olduğuna dair bir veri olmadığını, şizofreninin çok önemli halk sağlığı sorunu olduğunu dile getirerek, Türkiye'de her yüz kişiden 3'ünde psikoz, her yüz kişiden birinde ise şizofreni görüldüğünü söyledi. Şizofreninin, hasta, hasta yakını ve toplum için büyük ıstırap ve zorluklara neden olabildiğini ifade eden Atbaşoğlu, hastalığın çocukluk döneminde yaşanan travmalar, anne-baba davranışları ve genetik faktörlere bağlı olduğunun düşünüldüğünü anlattı.
Atbaşoğlu, şizofrenide kalıtımın rolünün çok iyi bilindiğini, ancak yeni hastalıkların çoğunun ailesinde şizofreni olmayan kişilerde görüldüğüne dikkati çekti. Şizofreniye etki eden faktörlere ilişkin dünya ölçeğinde çeşitli çalışmalar yapıldığını, ancak genetik ile çevresel etmenlerin birlikte incelenmediğini belirten Atbaşoğlu, yeni tanıların ''bünye kadar çevrenin de şizofreninin ortaya çıkmasında etkili olduğu varsayımını güçlendirdiğini'' ifade etti.
''Şizofreniyi bünye mi yapar çevre mi?
Bugüne kadar dünya genelinde şizofrenide genetik ve çevresel faktörlerin birlikte incelendiği boyutta araştırmanın yapılmadığını dile getiren Atbaşoğlu, AB Projesi kapsamında 13 ülke ile birlikte yürütülecek üç yıllık '' Şizofrenide Gen Çevre Etkileşimi'' isimli çalışma ile şizofrenin genetik mi yoksa çevresel faktörlerle mi geliştiğinin belirleneceğini söyledi.
Atbaşoğlu, her ülkenin incelemeye alacağı alanın farklı olduğu projenin Türkiye ayağının Ankara Üniversitesi'nden kendisi ile birlikte ile Doç. Dr. Saka'nın koordinatörlüğünde ''Şizofreniye Yatkınlık ve Hastalık Şiddeti''nin araştırılacağını belirtti.
''Türkiye'de 1 milyon Avro harcanacak"
Doç. Dr. Meram Can Saka'nın verdiği bilgiye göre, AB ''Şizofrenide Bünye-Çevre Etkileşimi Araştırılması'' için 12 milyon Avro araştırma bütçesi ayırdı. Bu kaynak ile tüm Avrupa'yı kapsayan bir araştırma ekibi kuruldu. Araştırma kapsamında toplam 13 ülkede 6 iş paketi olarak adlandırılan farklı başlıklarda incelemeler yapılacak.
Bu ekibin ''hastalığa yatkınlık ve hastalık şiddetini araştıran'' kolu Türk araştırmacılar tarafından idare edilecek. AÜ'den Doç. Dr. Saka ve Prof. Dr. Atbaşoğlu koordinatörlüğündeki iş paketinde 2.5 milyon Avro harcanacak. Bu paranın bir milyon Avro'su Türkiye'ye geldi ve araştırma için ''Türkiye Şizofreni Ağı'' kuruldu. Başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere Türkiye'nin 10'dan fazla ilinde yürütülecek olan çalışma ile şizofrenide bünye-çevre etkileşimi, şimdiye kadar en detaylı ele şekilde alınacak.
Araştırmanın, şizofreninin sebepleri, tanısı ve tedavisi ile ilgili önemli ilerlemelere yol açması öngörülüyor.
Araştırmanın Türkiye ayağında toplam bin şizofreni hastası, aynı sayıda şizofreni hastasının kardeşi ve sağlıklı kontrol grubu incelenecek.
Şizofreni hastalarının genetik incelemelerinin de yapıldığı araştırmada, hastalardan alınan kan örneklerinden akyuvar hücreleri ayrıştırılacak ve özel bir işlemle ölümsüzleştirilerek Ankara Üniversitesi Beyin Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Hücre Serisi Biyobankasında saklanacak. Sınırsız bir kaynak niteliği taşıyacak olan bu örnekler ilerleyen araştırmalarda kullanılabilecek.
Projeye katılmak için başvurmak yeterli
Projede yer alabilmek için, çalışmanın yürütüldüğü merkezlere başvurulması yeterli oluyor. İlgilenen ve katılmak isteyen hastalar ve hasta yakınlarının, AÜ Psikiyatri Bölümünden araştırma ekibi ile ''0312/5957109 ve (5956672, 5956615, 5956780)'' numaralı telefonlar ile temasa geçmesi gerekiyor.
Başvurunun ardından projeye katılan kişilerle detaylı yapılan görüşmenin ardından, psikolojik testler uygulanacak ve bünyesel özelliklerin değerlendirilmesi için kan alınacak. Tüm işlemler bir gün içerisinde bitecek.
Projeye katılmak için ailede bir psikoz hastası bulunması ve gönüllü olmak yeterli olacak.
Bunun dışında, merkezde hala şizofreni, depresyon, disleksi başta olmak üzere birçok hastalık ve sağlıklı kişilerle ilgili çalışmalar yürütülecek.
''Bizi, damgalamasınlar"
Yaklaşık 30 yıldır şizofreni tedavisi gören ve projenin içinde yer almak için başvuran Ayten Dağlar, ilaç kullandığını belirterek, tedavi öncesinde bireysel bakımını yapamadığını, yaşama karşı genel isteksizlik duyduğunu, hep sesler duyduğunu anlattı.
Tedavi ile yaklaşık sekiz yıldır hiç ses duymadığını ve halisinasyonlar görmediğini, bunun için çok mutlu olduğunu ifade eden Dağlar''Toplumun bakışları beni rahatsız ediyor, Bizden korkuyorlar. Çalıştığımız Mavi At Cafe için 'deliler çalışıyor' diyorlar. Biz gayet iyiyiz, neden korkuyorlar. Bizi, damgalamasınlar'' diye konuştu.
Dağlar Türkiye'nin de içinde bulunduğu projede olmaktan dolayı sevinçli olduğunu belirtti.
Dağlar'ın ablası Suzan Dağlar da araştırmaların şizofrenin tanı ve tedavisi için faydalı olmasını temenni ettiğini ifade ederek, ''Etkin bir ilaç bulunursa, olay bitmiştir. Öyle büyük bir sevinç olur ki bu... Bu sorunu bizler yaşadık, başkaları yaşasın istemeyiz. Bizim de bu süreçte bir katkımız olacaksa ne mutlu. Proje ile sahipsiz olmadığımızı, bizi önemsediklerini hissettik'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti