‘Son Çığlık’ atılıyor!

Ömrünü tiyatro sanatına adamış Ayşe Emel Mesci’yle, salonları ‘tadilata’ alınan ve tek sahneye kalan İzmir Devlet Tiyatrosu’nda buluşup ‘Son Çığlık’ı konuştuk.

Yayınlanma: 01.11.2013 - 22:06
Abone Ol google-news

13. yüzyıl başı. Fransa’nın güneyinde bir bölge, Oksitanya. Kuzey Fransa’nın baronları papalığın çağrısıyla Oksitanya’ya karşı haçlı seferine çıkar. Amaçları, ‘sapkın’ olarak niteledikleri Katar mezhebinin üyelerini yok etmek ve bu arada Oksitan topraklarını da ele geçirmek. Oksitan kontları ve şövalyeleri Katarlara sahip çıkarlar. Ancak haçlılar bir silindir gibi geçer Oksitan topraklarından. Geride yanıp yıkılmış kentler, katliamlar, odun yığınlarında yakılan insanlar, baskı ve korku kalır...”

Yukarıdaki alıntı, Ali Berktay’ın kaleme aldığı ve Ayşe Emel Mesci’nin yönettiği “Son Çığlık” adlı oyunun kısa bir özeti. Ömrünü tiyatroya adamış Mesci’yle, salonları “tadilata” alınan ve tek sahneye kalan İzmir Devlet Tiyatrosu’nda buluşup, “Son Çığlık”ı konuştuk:

 

- İzleyici “Son Çığlık”ta nelerle yüzleşecek, nelere tanık olacak?

- İzleyici Son Çığlık’ta, ortaçağ karanlığında geçen gerçek bir hikâyenin, özellikle engizisyon döneminin tanıklığını yapacak. Ancak bu karanlık çağ henüz bitmedi, en azından benim görüşüm böyle. O yüzden de bu oyun çok güncel. Bu nedenle de Son Çığlık özellikle İzmir’de yerini bulmuş bir oyun olacak. İzmir, bu oyun için gerçekten çok önemli bir kent.

 

- Tiyatro hayatın aynası mı?

Tiyatroyu 47 yıldır yapıyorum. Başka bir şey yapmadım. Tabii ki mesleğimin her kolunda çalıştım. Şunu öğrendim ki tiyatro her şeyden önce bire bir hayatın aynası değil. Tiyatro hayatı yorumlayan bir sanat. Çağına tanık olan bir sanat. Bir eğlence sanatı değil. Farklı disiplinlerini bir araya getiren ve sentezleyen bir sanat. Bireysel de değil. Halkla karşı karşıya yapılan kollektif bir sanat. Eğiticiliğinin yanı sıra eğlendirerek öğreten ve ironik bir şekilde hayatla biraz dalgasını da geçmeyi ihmal etmeyen bir sanat dalı.

 

- Çığlık denilince sizdeki çağrışımı?

Bendeki çığlık, düzene karşı atılmış bir haykırıştır. Her türlü haksıklığa karşı bir haykırış olarak alıyorum bunu; bağırmak, çağırmak... Bir söz vardır “Bütün beden hazır olmadan çığlığı atamazsın.” Demek ki bedenin hazırlığını da toplumsal koşullar sağlıyor.

 

- Sanata adanmış bir yaşam, yurtiçi ve dışında temsiller. Ancak, İzmir’deki bir ilk oyun; hisleriniz?

Büyük mutluluk. Yurtdışı ve yurtiçi pek çok sahne, heyecan hepsi ayrı güzel, ayrı mutluluk. Ama yıllardan beri hep bir oyun sergilemek istemiştim İzmir’de. İzmir Devlet Tiyatrosu’yla da ilk buluşmam. Bu da ayrı bir anlam katıyor mutluluğuma. Koşullar zor da olsa, çok çalışkan, çok özverili bir ekiple çalışma olanağı buldum İzmir’de. Büyük bir emek sonucunda oyunu sahneye hazırladık. Bu güzel tarihi binanın aurasında her yeri bir atölyeye çevirdik. Avlusu, kantini, her yer sahnemiz oldu. Şartlar ne olursa olsun benim için burda çalışmak büyük mutluluk oldu.

Sanat yaşamı boyunca çalışmaları çeşitli ödüllerle taçlandırılan, “yere baktığımda toprağı, başımı kaldırdığımda gökyüzü ayrı bir güzel” dediği İzmir’de bir ilk yaşayan Mesci’nin yönettiği “Son Çığlık”ı duymak isteyenler, Konak Sahnesi’ne...

 

‘SON ÇIĞLIK’IN YAZARI ALİ BERKTAY’A GÖRE TİYATRO

‘Sözü ve derdi olanların sanatı’

“Tiyatro öyle bir sanattır ki, dert eden insan oldukça yaşayacak. Söyleyecek sözü ve derdi olanlar tiyatroyu yaşatacak” diyen oyunun yazarı Ali Berktay da, “Sanat söyle bir şey ki aslında... Bir bu işin piyasası var, hiç karşı değilim, onun da doldurduğu bir boşluk var. Ama bir de söyleyecek bir sözü olması gerek insanın. O sözü söylemenin biçimini bulması gerek, bunun da toplumsal bir karşılığı olması gerekli. Tiyatro gibi sanatlar bire bir yüz yüze seyirciyle yapılan sanatlar toplumsal olaylarla iç içe geçtiği oranda başarılı. Bunun için illa büyük sloganlar olması gerekmiyor. O hassasiyeti taşısın yeterli” diye konuşuyor.

Tiyatronun desteklenmesi, gelişmesi için devletin ve medyanın yaklaşımının çok önemli bir etken olduğunu da sözlerine ekleyen Berktay, “Bizdeki durumu çok parlak değil açıkçası. Devletin yaklaşımı çok önemli bir faktör. Muslukları devlet idare ediyor. Tabii ki medyanın yaklaşımı da önemli. Türkiye’de tiyatroya ciddi sütun ayıran Cumhuriyet ve birkaç gazete var. Merkez medya dedikleri, ki yanlış bir tanımlama, kimin merkez olacağı hiç belli olmaz çünkü. Oralar da bunu göremiyorsunuz. Televizyonlar da çok fazla yer vermiyor” diyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler