S.O.S. Dünya

Sinemada küresel ısınmayla, çevre kirliliğiyle, buzulların erimesiyle, nükleer tehlikeyle, toprağı kirleten yoğun tarım ve sanayi atıklarla ilgili çok sayıda film ve belgesel yapıldı, yapılıyor. Mavi küredeki bozulmaları konu alan filmler 1960’ların sonunda 1970’lerde çevrilmeye başlandı.

Yayınlanma: 10.07.2020 - 13:42
S.O.S. Dünya
Abone Ol google-news

Sinemada küresel ısınmayla, çevre kirliliğiyle, buzulların erimesiyle, nükleer tehlikeyle, toprağı kirleten yoğun tarım ve sanayi atıklarla ilgili pek çok uzun metraj ve belgesel yapıldı, yapılıyor. Yerküredeki bozulmaları konu alan filmler 1960’ların sonunda 1970’lerde çevrilmeye başlandı. Pierre Boulle’un ünlü romanından uyarlanan Planet of the Apes (Maymunlar Cehennemi/1968) insanların mahvettiği dünyanın yönetimini maymunların ele geçirdiği yeni bir uygarlığı anlatıyordu, insanın ne denli acımasız, bencil  bir canlı olduğunu da kanıtlıyordu. Soylent Green (Açlık/ 1974) gelecekte doğal kaynaklarını sıfırlamış bir uygarlığı anlattı. İnsanların bir bitkiden üretildiğini sandıkları besinlerin kaynağıysa çok ürkütücüydü.

Mad Max’de (1979) savaşlarla yağmalanmış kıyamet öncesi bir dünya tanımlandı. The Day after Tomorrow’da (Yarından Sonra/ 2004) küresel ısınmayla buzulların erimesinin ardından sular altında kalan dünyanın korkutucu bir portresi çizilir.

Yarından Sonra/ 2004

TÜKETİME DÖNÜK TOPLUMLAR

The 11th Hour’un (11.Saat/ 2007) yapımcısı, senaristi, anlatıcısı Leonardo Di Caprio “Karar alma noktasındayız, ya şimdi harekete geçeceğiz ya da ileride pişman olacağız” diyerek belgeselinde dünyada ki çoğalan hastalıkları, olası ilaçları anlattı. 11.Saat’in yönetmenleri Leila Conners Petersen ile Nadia Conners yıpranan doğa görüntülerinin insanların anlayışlarında, algılarında bir değişiklik yapmadığını vurguladılar: “Sorun insanın tepkisi. Artık kimse Dünya’nın dengesiyle, güzelliğiyle ilgilenmiyor. Toplumlar salt tüketime dönükler.”

Dünyayı Doyurmak/2005

An Inconvenient Truth’da (Uygunsuz Gerçek/2006) küresel ısınmanın vereceği büyük yıkımları tartışan eski ABD başkan yardımcısı Al Gore, yönetmen Davis Guggenheim’la belgeselin devamını hazırladılar. Our Daily Bread (Günlük Ekmeğimiz/2007) ve We Feed the World’daki (Dünyayı Doyurmak/2005) sanayileştirme tarımıyla üst üste istif edilen civcivlerin, çöpe atılan tonlarca ekmeğin görüntüleri insanı sarsıyor.

Kuşlar: Kanatlı Uygarlık/ 2001

Le Grand Bleu’nün (Derinlik Sarhoşluğu/1988), Atlantis’in (1991) yönetmeni Luc Besson’un yapımcılığını üstlendiği Boomerang dünyadaki çevre sorunlarının birbirleriyle bağlantısını vurguladı. Planet Earth (Dünya Gezegeni/2006) gezegenimizi tehdit eden  tehlikeleri sıraladı. Le Peuple migrateur (Kuşlar: Kanatlı Uygarlık/ 2001), La Marche de l’empereur (İmparatorun Yolculuğu/2005) kuşların, penguenlerin hayranlık veren soy sürdürme savaşımlarını, varoluşlarını yok edecek küresel ısınma, çevre kirliliği alarmını başarıyla yansıtan dramatik belgeseller. La Planète Blanche (Beyaz Gezegen/2005) değişen iklim sonucunda eriyen kutup buzullarının üstündeki faunanın yoğun bir imdat çağrısı niteliğinde. Gezegenin tatlı su deposu, kuzey yarımkürenin, tüm mevsimlerin ayarlayıcısı Kuzey Kutbu’nun elden gitmesi insanlığın sonu demektir. Si Le Vent Soulève Les Sables (Rüzgar Kumları Savurursa/2006) Afrika’daki su sorununa odaklandı.

İmparatorun Yolculuğu/2005

ÇOCUKLARA YÖNELİK FİLMLER

Yetişkinlere yönelik belgesellerin, filmlerin yanı sıra çocuklar içinde çevreci çizgi filmler var. Doğaya saygı duyan Japonlar bu işin öncüleri: Hayao Miyazaki, Prenses Mononoke (1997) ve Rüzgarlı Vadi’siyle (1984), Isao Takahata, Pom Poko’suyla (1994). Kayıp Balık Nemo (2005) endüstriyel avlanmanın öldürücü zararlarını, Arthur ve Minimoylar (2007) çevre korunmasını, Buz Devri 2: Erime Başlıyor (2007) ilk çağlardan beri süregelen iklimsel değişimleri, Madagascar (2005), Over the Hedge (Orman Çetesi/2006), Happy Feet (Neşeli Ayaklar/2007) çevreye karşı duyarlı olmamızın altını çizdiler.

Buz Devri 2: Erime Başlıyor/2007

Tüm bunları düşünen, yapan sinemaysa aynı zamanda dünyayı en çok kirleten endüstrilerin başında yer alıyor. Sete her gün  malzeme taşıyan kamyonlar, tüketilen elektirik, yıldızları taşıyan özel jetler, dekorlar için kesilen tonlarca ağaç,  senaryolar için harcanan kağıt. Atmosfere yaydığı karbon miktarı çok yüksek olan Hollywood, dekorları yeniden dönüştürmeye, okullara eski malzeme bağışlamaya, kağıtları önlü-arkalı kullanmaya, sözleşmelere tarifeli uçak yolculuğu, çevreci araçlar koymaya başladı.

Sinemada çevrecilerin başını Robert Redford ile Jacques Perrin çekiyor. Redford, The Milagro Beanfield War (Milagro Çiftçiler Savaşı/1988) ve A River Runs Through It (Bizi Ayıran Nehir/1992) filmleriyle doğayı kutsadı, Oceans’ın (Okyanuslar/2019) yönetmeni, yapımcısı, senaristi, anlatıcısı Jacques Perrin ekolojik dramatik belgesel için dört yıl çalıştı, dünyanın 50 farklı mekanında çekim yaptı.

Okyanuslar/2019

Elli bin okul otobüsünü yürüten alternatif yakıt Earth’ün sözcüsü George Clooney çevreci araçların tanıtımını yaptı. Brad Pitt, Katrina kasırgasından sonra New Orleans’ta  kurulan çevreci konutları destekledi, 150 ev yaptırdı.  Alternatif yaşamın savunucusu Woody Harrelson, giyecek ve yakıtta kenevir kullanıyor, biyolojik sebze-meyve üreten Yorganics’in sahibi. Edward Norton, ünlülerin villasını güneş enerjisiyle ısıtan BP’nin aynı sistemi yoksul ailelere kurmasını sağladı.

Dünyamızı bekleyen sanayi, nükleer atıkları, hava kirliliği, tarım ilaçları gibi tehlikelerin önlemini çok önceden almalıydık. Yerküre çok yakın bir zamanda corona virüsüyle bizi uyardı. Küresel ısınma, corona virüsü, çevre-hava kirliliği Yerküre ile Doğa’nın bize gönderdiği ciddi uyarılardır. Umarım insanlık bu uyarıları ciddiye alır. İnsanoğlunun duyarsızlığı, düşüncesizliği, bencilliği yakında mavi küremizin sonunu getireceğe benziyor…. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler