Şövalye aşklar ve Çetinkaya

Hikmet Çetinkaya'nın bilincini ve kalemini kuşatan, dünyada özellikle de ülkemizde dur duraksız süregelen siyasi gerilimlere kimi uzaklaşmak istediği anlarda yazılmış, hayata dair yazıları sözün konusu. "Sevdanın Adresi Belli Değil" de (Cumhuriyet Kitapları) bu türde deneme tadındaki yazılarından oluşan bir toplam olarak değerlendirilmeli.

Şövalye aşklar ve Çetinkaya
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.09.2009 - 08:44

Hikmet Çetinkaya, okurları her ne kadar hayatın güzelliklerine, renklerin coşkusuna, şiirsel monologlarla davet ediyorsa da satır aralarında toplumsal soru ve sorunlara rastlamayacağız demek değil bu. Çünkü rastlıyoruz; illa ki ve iyi ki... Yoksa çevremizde kilitlenen zehirli çağı kanıksarsak şiirin, hayatın değerini nasıl bilirdik?

Şimdi başlamalı okumaya zira, Yasak Mor Şehir’in gizemli havasına dair en az betimcisi Victor Segalen kadar içten bir soluk, ilk yazısı... Aşk serkeşi iki yürek tarafından sınırlar ötesi atılan acı-tatlı bir tirad!

Sonra Çetinkaya sever İyonya denizi bir laciverdin içine saklamayı sevdaları, şövalye aşkları... Odisseus’u dinlemeyi ve geçmişi anımsamayı... Rodos’ta eski çarşıda gezerken gecesinde kaybolan yıldızlar gibi kayboluverir okurları, yol iz sürerken yitik sevdalarını anımsar. Kaldırım taşı döşeli alanda Toreador’u arar, bir kahve içer çınar ağacının altında, nargilesinde tükenen tömbekisini tazeleyen ak sakallı ihtiyarla konuşurlar uzun uzun.

Derken göğün mavisi yitince haykırır Çetinkaya dize tadında satırlarında, “Ey aşk, ey aşk! Mavi yüzün görünmüyor...” diye... Tıpkı bir çocuk gibi oturduğu hep güneşli göğün altında yürümeyi düşler... Ölümsüz tanrıların insanları nasıl kıskandığına tanık olur... Bulut sürülerinde bile sevdayı yakalamasını bilir.

Yaralanır, berelenir, üç yarası derinleşir de derinleşir: Sevda yarası, ölüm yarası, yaşam yarası... Gülüp geçer sevgili bir yazısında... Bertolt Brecht’i oynar kimseye çaktırmadan ve der ki: “Toptan tüfekten daha fazla ölüyordu insanlar / Çok daha kötü binalarda yaşayanlar...” Yılmaz, direnir yazıları çatık kaşlı beyefendilere: “Çoğunluk için savaş müthişti / Ama artık sona ermişti / Ve acılarla dönüldü eve? Ve savaşın faturası başlandı ödenmeye...”

Önce meydanları, caddeleri, sokakları tanıyan, hüznü ve sevdayı en uysal öğütlerle büyüten, cezaevlerini, işkenceleri gören ama umudunu yitirmemeyi başaran yürekler...

Gözlerde yanan giz, ufuklarda kaybolan gemiler, rengi kaykılmış göklere veda azmiyle yelkenlerde şahlanan duygular...

Kadifemsi kadim geceler, uzaklarda aranan sevgili, balıkçıların ıslıkları, berekete açılan eller... Yüzünde bitip tükenmez bir yangı, yüreğine bir güvercin bırakılı...

Öyleyse öte durun yalnızlık, dikenli teller, kana yeminli silahlar, öte dur ölüm! Dachau şarkısında söylendiği gibi, “insan kal kardeşim...”

Ve Vladimir Mayakovski, F. Garcia Lorca, Cemal Süreya, Volfgang Von Goethe, Karacaoğlan, Egito Gonçalves, Allen Ginsberg, Atillâ İlhan, Edip Cansever, Guillaume Apollinaire, Lorand Gaspar, Clement Marot, Dom Moraes, Antonio Machado, Octavio Paz, Pir Sultan Abdal, Jose Marti, Louis Aragon, Aleksandros Matsus, Cesare Pavese, Anna Ahmetova, Ahmet Cemal’e selam ki ne selam.. Okur şanslı, konuşabilecek onlarla Çetinkaya’nın monologlarına yerleştirerek kendini...

“Gözbebeklerimizdeki kırlangıçlar göçmezlerdi güneye” dedik Çetinkaya ile birlikte. Meydanlarda çoğaldık kıskanç zamana yenik düştüğümüz halde. Kimimiz Che’ye hayrandık, Fidel’e, Lenin’e, Mao’ya taptık; kimimiz ölüme gittik Niksar’da, Nemrut’ta. Hiç yılmadık satırlarında Çetinkaya’nın... Hep sevdik, âşık olduk. Sarhoş olduk liman kentlerinde, avare olduk o eski sokaklarda; karaya vurduk yunuslar gibi, cehennemin orta yerine düştüğümüz de oldu. Ama yılmadık, yıldıramadılar.

“Sevdanın Adresi Belli Değil”in sözüne kulak verirsen başka neler mi olacak ey okur? Filiz süren bir sessizlikle uzatacaksın elini aydınlığa... Hüznü toplayacak ama abartmayacaksın. Islak yeleli atlar özgürlüğün geç günlerini getirecek. Sevgililer coşkularıyla buluşacaklar meydanlarda. Yedi renk görkemindeki tüm sevinçler yeryüzünün tüm sabahlarını aydınlatacak. Büyümeyen umutlarını toplayan cadılar, genç sevdalarını çalan büyücüler, ülkenin karanlığında koşturan yobazlar, silahlarını kusturan güçler sizleri hiçbir zaman yıldıramayacak. Hiçbir zaman... 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler