Söz Konusu Olan Emine Hanım’sa...

Sığınma evine giden bir kadının yaşadığı mağduriyeti çok fazla anlatmaya gerek yok. Adı üzerinde “sığınma evi”, ailesinden, şiddetten kaçan ya da daha farklı nedenlerle “yaşamın dışına itilip ötekileştirilen” kadının yaşamında tutunacak tek dalı kalmamışken, gidebileceği son sığınak, ötesi yok...

Yayınlanma: 10.03.2014 - 10:39
Abone Ol google-news

İşte o kadınların “sığındıktan” sonra yaşadığı bir başka mağduriyeti ise CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde TBMM Başkanlığı’na verdiği yasa önerisi ile öğrendik: Anayasaya göre en temel yurttaşlık hakkı ve ödevi olan “oy kullanma” hakkından yoksun bırakıldıklarını... Nazlıaka yasa önerisinin gerekçesinde, bunun nedenini şöyle anlatıyor: “Mevcut seçim sistemine göre sığınma evlerinde yaşayan kadınlar ya nüfus kayıt sisteminde gözükmemektedir ya da seçmen kayıtları daha önce yaşadığı adreste çıkmaktadır. Birinci durumda sığınma evlerindeki kadınlar seçmen dahi sayılmazken, ikinci durumda, güvenlik gerekçesiyle oyunu kullanamamaktadırlar. Bu sistemle kadınlar en önemli anayasal ve demokratik haklarından yoksun bırakılmaktadır.” Nazlıaka yasa önerisinde, sığınma evinde bulunan kadınların oy kullanmasını sağlamak için kadınların ikametgâh adreslerinin, yaşadıkları sığınma evinin bulunduğu Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne bildirilmesi ve güvenlik gerekçesiyle de oy kullanacakları sandığın bu il müdürlükleri tarafından belirlenmesi önerisine yer veriyor. Elbette bunun yaşama geçmesi için TBMM’deki parmakların en temel yurttaşlık hakkından mahrum bırakılan o kadınlar için kalkması gerekiyor...

Noktalı Virgülle ‘Demokratikleşme’

TBMM Genel Kurulu’nda hükümetin çözüm süreci için getirdiği ve “Demokratikleşme Paketi” olarak nitelendirdiği yasa tasarısının sabahlara kadar süren görüşmelerinde yapılan bir değişiklik dikkat çekiciydi. BDP’li milletvekilleri, tasarının 3. maddesinde bir önerge verdi. Önerge, maddedeki tümcenin bir virgülünün, “noktalı virgül” olarak değiştirilmesini öngörüyordu.

Söz konusu madde, “Siyasi partilerin ilçe teşkilatı, ilçe kongresi, ilçe başkanı, ilçe yönetim kurulu ve kurulmuş ise belde teşkilatından meydana gelir. Parti tüzüğünde ilçe disiplin kurulu teşkili de öngörülebilir. Beldelerde teşkilat kurulması zorunlu değildir” hükmünü düzenliyordu. Oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, komisyon sıralarında oturan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’ya önergeye katılıp katılmadıklarını sordu. Kuzu, “Sayın başkanım, bir düzeltmedir, doğrudur, takdire bırakıyorum”, Şimşek de “Katılıyoruz” diye açıklamada bulununca önerge kabul edildi. BDP’li Hasip Kaplan, önergeyi veriş amaçlarını “Değerli milletvekilleri, çok çalışıyorsunuz 24 saat, noktalara, virgüllere de dikkat etmiyorsunuz, bari dedik, o konuda biraz katkı sunalım” diye açıkladıktan sonra ülkede demokrasinin geldiği noktadan yakındı: “Burada, ‘demokratikleşme’ derken neyin anlaşıldığı konusunda sanıyorum bir sıkıntı var. 12 Eylül darbesinin getirdiği bir Siyasi Partiler Yasası var, bir seçim sistemi var... Sayın Başbakan üçte gelir, sabah namazında on binler gider havaalanına, miting yapılır. Havaalanı miting yeri mi mesela arkadaşlar? Eğer ‘ben iktidarım’ deyip istediğiniz saatte, istediğiniz yerde, istediğiniz meydanda gösteri yapmaya kalkarsanız, diğerlerine de TOMA’ları, panzerleri dikip bol bol gaz sıkarsanız vallahi yanlış olur. Yani bu, demokratikleşmeyle ilgili sadece mevzuat olayı değil, bu, zihniyet olayı...
Yani hiç size gaz sıkıldığını görmedik arkadaşlar. Bir gün size de polisin gaz sıktığını zevkle görmek istiyorum izinsiz gösteriden.
Vallahi yani hasret kaldık, size gaz sıkıldığını görmedik yani. Bir gün de size sıksınlar ya.” Hükümetin “demokratikleşme” adı altında getirdiği yasayla Gezi’yle başlayan ve yolsuzluk protestolarıyla süren halk gösterilerine sınırlama getirildi. Eylemler için, “genel asayişi bozmama ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmama” kriteri konuldu. Görünen o ki, AKP’nin demokratikleşme anlayışı yalnızca “noktalı virgül”den ibaret...

Söz Konusu Olan Emine Hanım’sa...

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, 6 Mart günü Ankara Adliyesi’ndeydi. Meclis ile adliye arasında sık sık mekik dokuyan Genç’in bu kez geliş nedeni AKP İstanbul Milletvekili Oktay Saral’ı şikâyet etmekti. Kamer Genç’in, TBMM Genel Kurulu’nda çıkan iki kavgada
CHP’li Bülent Tezcan ile Şevki Kulkuloğlu’na yumruk atmasıyla gündeme gelen Oktay Saral’ı şikâyet etmesinin nedeni bir TV kanalında kullandığı ifadelerdi.

Oktay Saral, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e yakın olan Beyaz TV’de çıktığı programda Kamer Genç için “Buna hayvan bile demek hayvanlara hakarettir. Bunun ayaklarının altına alıp bir komalık yapılması lazım. Şerefsiz, alçak kelimesi bile buna çok azdır” ifadelerini kullanmıştı. Genç, AKP’li vekilin bu ifadelerinin hakaret ve tehdit olduğunu belirterek dilekçesinde “Vekilin kin ve nefret duygularını dile getirdiğini” ifade etti. Kamer Genç, adliyede dilekçe verdiği saatlerde Anadolu Ajansı bir haber geçti. Habere göre, Ankara
Başsavcılığı, Kamer Genç hakkında TBMM Başkanlığı’na bir fezleke gönderdi. Fezlekede, Genç’in, Japonya’nın Ankara Büyükelçiliği’nin 26 Kasım 2013’teki Milli Günü’nde, “Emine Hanım, sen hangi sıfatla burada konuşma yapıyorsun?” beyanı ve davranışlarıyla Emine Erdoğan’ı küçük düşürerek TCY’nin 125. maddesinde düzenlenen “hakaret” suçunu işlediği öne sürüldü. Genç, dokunulmazlığının kaldırılması ve bu suç nedeniyle hakkında dava açılması durumunda 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası istemiyle yargılanacak. Kamer Genç’in sözlerinden Emine Erdoğan’a “hakaret” çıkaran yargının, Oktay Saral’ın “tehdit ve şiddet” içeren sözleri karşısındaki tavrı haliyle merak konusu...

Ayşe Sayın, Emine Kaplan, Mahmut Lıcalı
[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler