Spartacus'ün Canthara'sı: Spartacus'teki rolüm sınırımdı

Ayşe Tezel, Spartacus'teki cüretkâr Canthara rolüyle tanındı. Bu rol sınırımdı dese de uç roller için heyecanlanıyor. Dünyayı gezip bağımsız filmler çekmeye devam etmek istemesi de bu yüzden. Rotasında İstanbul da var, 'kendimi coğrafyanın kültürü ile sarmalamak istiyorum' diyor.

Spartacus'ün Canthara'sı: Spartacus'teki rolüm sınırımdı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.04.2013 - 08:06

Spartacus: War Of The Damned’in 6’ncı bölümünde Sezar, yatakta iki köle kadınla birlikte olmuş, ardından da General Marcus Crassus’un oğlu Tiberius Licinius Crassus’a bu kadınlardan birisi, Canthara’yı sunmuştu. Sezar’ın Crassus’a sunduğu köle kadın Canthara karakterine Türk asıllı Ayşe Tezel hayat veriyordu. Böylece dünyanın ilgiyle izlediği “Game Of Thrones” dizisinin ardından ki orada da Sibel Kekilli oynuyordu, bir başka dev yapıt Spartacus’te de Türk bir oyuncu rol aldı. Peki kimdir Ayşe Tezel? İşte ipuçları... Ayşe Tezel’in babası Türk, annesi ise Yeni Zelanda asıllı. Tezel de 1980 yılında Londra’da doğdu. Üç yaşında ilk bale dersini aldı, sekiz yaşında repertuvar tiyatrosuna yazıldı. 2002 yılında Tiyatro Okulu’ndan mezun olan Tezel, Yeni Zelanda’da yayınlanan “Shortland Street” isimli televizyon şovunda çalıştı. İlk film deneyimini ABD’de çekilen romantik komedi filmi “Miami Meet Me In”de yaşadı. Ardından Cannes Film Festivali’nde de gösterilen “Lonely Royals Mahkemesi”inde rol aldı. Devamını Tezel anlatıyor.

- Sizi biraz tanıyalım, nedir hikâyeniz?

- Ailenin tek çocuğuyum. Yaklaşık on yıldır oyunculuk yapıyorum. Seyahat etmeyi çok seviyorum. Birçok farklı ülkede yaşadım; İngiltere, Meksika ve Avustralya... Çok yönlü rollerde yer almayı seviyorum. Mesela mafya babasının kızı, hemşire ya da katil olduğum rollerde kendimi çok iyi hissettim.

- Spartacus’ün Canthara’sı nasıl oldunuz?
- Spartacus’ün birçok farklı karakteri için temastaydım. “Laeta” rolünü kaçırınca bana Canthara rolünü verdiler!

- Yeni Zelanda, Avusturalya ve ABD’de oynadınız. Nasıl bir tecrübeydi?
- Sette olduğum sürece mutluyum, hangi ülkede olduğum önemli değil. Oyunculuk için yaşıyorum, derdim bu.

- Dizideki cüretkâr sahneler çok konuşuldu, bedeninizle nasıl bir ilişkiniz var?
- Maalesef çok istememe rağmen Spartacus’teki oynadığım sahnelerde kostüm giyme şansım olmadı. Dizideki karakterlerin bazılarının cüretkâr olması gerekiyordu. Vücudumla bir sıkıntım yok, ona çok iyi bakmam gerekiyor.

- Oynarken bir sınırınız var mı?

- Bence Spartacus’teki rolüm sınırımdı.

- İlerisi için kafanızda neler var?
- Şu anda Yeni Zelanda’da “Blue Rose” isimli televizyon dizisinde rol alıyorum. Daha sonra bu yıl New York’ta çekimleri başlayacak bir film projesinde yer alacağım. Bu şimdilik küçük bir sır.

- “Muhteşem Yüzyıl” sevdiğinizi duydum. Hem Spartacus hem de Muhteşem Yüzyıl dönem filmleri. Şu an dönem filmleri çok izleniyor. Sizce bunun nedeni nedir?

- Evet, şu zamanda yeni moda tarihsel yapımlar. Tarih çekici ve her zaman gizemli. Ben de geçmişin içinde olan bir yapımda olmaktan mutluydum, yine de istiyorum. Bu bir zaman yolculuğu gibi. Zaten ciddi ciddi kuantum fiziği ile ilgileniyorum.

- İstanbul’a geliyor musunuz? Türkiye ile ilişkileriniz ne durumda?

- Bu yaz İstanbul’a gelmekten başka bir şey istemiyorum. Büyürken Türk kültürüyle ilgili kaçırdığım çok şey var. Mesela Türkçe! Sonra Türk yemekleri, Türk müzikleri ve daha çok fazlası... Kendimi bu coğrafyanın kültürü ve gelenekleri ile sarmalamak istiyorum.

- Amerikan Rüyası ya da Hollywood’un büyüsü için neler derseniz, dışarıdan göründüğü gibi parıltı bir dünya mı bu?

- Her oyuncu gibi Hollywood rüyasına ve büyüsüne kapılmamak mümkün değil. Bütün dünyayı seyahat edip bağımsız filmler çekmeye devam etmeyi çok isterim. Ama aynı zamanda eğer kaderim beni Hollywood’a sürükleyecekse şansımı da denemek isterim!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler