Sunar Kural'dan 'Soğan Öldü Yaşasın Yemek'
“Soğan Öldü Yaşasın Yemek”, Sunar Kural Aytuna’nın dostları ve yemekleriyle bereketlenen sofralarına ilişkin yazdığı gazete yazılarının bir derlemesi. Kural Aytuna’yla bir deneme örneği olan kitabını ve tören haline getirdiği yemek yapma/yeme ritüeli üzerine konuştuk.
‘Hayata tadıyla bakmak...’
-SBF Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun olup mesleğe çeşitli ajans ve gazetelerde muhabirlik ve yazarlık yaparak başladınız. Yoğun bir çalışma temponuz olduğunu biliyoruz. Bütün bunların arasında, yemek üzerine yazma serüveniniz nasıl başladı?
-O kadar çok koşuştururdum ki babam bana “Kızım senin istirahatin için dua ediyorum” derdi. Ödüm patlardı. “Aman babacığım ne olur dua etme ben saat gibiyim, durursam işlevim kalmaz” derdim. Gerçekten çok korkardım.
Çalışmaya okurken başladım. Önce çeşitli gazetelerde muhabirlik yaptım, sayfa hazırladım, fotoğraf çektim. Sonra uzun yıllar belgesel film çektim. O dönemde birçok da ödülüm oldu. Bir de sinema filmim var. Berlin ve Londra festivallerinde gösterildi. Çok yere çağrıldı ama maddi sorunlar yüzünden pek gezemedik. Bir de bir ara Anadolu Üniversitesi’nde dramatizasyon dersleri verdim. Yoğundum yani.
Bu arada yemek yazıları nasıl çıktı diyorsunuz. Yemek yazıları benim sevincim, keyfimdi. Bu yazılar benim tüm koşuşturmam arasında aniden durup dinlenmemdi. En sevdiğim arkadaşlarımı anlattığım, en sevdiğim arkadaşlarımdı. İyi ki yazmışım...
‘SADECE YEMEK TARİFİ DEĞİL’
-Yemek tarifleri, püf noktaları, kişisel tarihinizle ve hatta yer yer ülkeninkiyle örtüşüyor. Gazete yazılarınızda -dolayısıyla kitapta- neden böyle bir üslup benimsediniz?
-Açıkçası nasıl yazayım nasıl bir üslup olsun diye hiç düşünmedim. Sadece içimden geldiği gibi yazdım. Koşarken sevdiğin bir arkadaşını görüp durup ara verip sevinçle sohbet eder gibi yazdım. Bir de yazılar hakikaten sadece yemek tarifi değil. Sadece yemek denince biraz üzülüyorum. İnternette Rotka diye bir sayfa var. İnternet dergisi diyebiliriz. Orada bu kitap hakkında yazı çıktı. Şöyle diyor : ''Adına bakıp da bu kitaba sadece bir yemek kitabı derseniz yanılırsınız. Kitap, bir dönemin yaşantısına, dostluklarına ve olaylarına ışık tutan bir hatırat aynı zamanda.'' Yorumlarını sevdim izninizle kendi sözlerimin arasında kullandım.
Ben o yazıları çene çalar gibi yazdım. Ne yaşadıysam anlattım. Günlük tuttum belki. Ama aradan zaman geçip günümüzde yayınlanınca bir dönemi insanıyla mekânıyla şarkısıyla yansıtıverdi. Eee tabi aralarına sevgiyle yaptığım yemekler de yer aldı.
-Gazete yazılarınızı neden “Uğur Sunar” adıyla yayımlamayı tercih ettiniz? Yıllar sonra bu yazıları kitaplaştırma düşüncesi nasıl oluştu?
-Benim adım zaten Uğur Sunar. Soyadımı filmlerde kullanıyordum. Yemek yazılarında kısalttım. Yani özel bir anlamı yoktu (Şizofrenik bir durum yok yani). Bu yazılar çıkarken o zaman Bilgi Yayınevi’nden Ahmet Küflü basmak istemişti. Yoğunluktan mı tembellikten mi bilmem, üzerinde durmamıştım. Aslında kitap olmasının beni bu kadar sevindireceğini tahmin edememiştim.
Bu son (ve de ilk) kitaplaşma süreci ise Neşe Açıker adlı yazar arkadaşımın beni zorlaması ve Yitik Ülke Yayınları sorumlusu Kadir Aydemir’le tanışması ile başladı. Ben direnmeye devam edince aldı kardeşi ile birlikte tüm kitabı dizdi ve bana hiç bir söz bırakmadı. Bana sadece kitabım oldu diye keyiflenmek kaldı. Direndiğim için pişmanım ve Neşe Açıker’e minnettarım.
-“İyi yemekçiler yemeğin eksik yanını görür,eleştirir; önlerine gelen yemekle yetinmez” diyorsunuz. Siz bunu yaptığınızda çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?
-Bana göre iyi yemekçiler hayata sevgi ile bakan kişilerdir. İyi yemekçiler hayata emek veren kişilerdir. Çiçeğin kokusunu duyanlar, gökyüzüne bakıp gülümseyenler iyi yemekçidir.
İyi yemekçiler aşkı iyi yaşar. Aslında ben birilerini eleştirmek için değil hayata tadıyla bakmayı övmek istedim.
- Yemek tarifi içeren kitaplarda genelde adı geçen yemeklerin şık sunumlarının fotoğrafları yer alırken Soğan Öldü Yaşasın Yemek’teyse Semih Poroy’un çizimlerini görüyoruz. Kitaba çizim ekleme fikri nereden doğdu?
Semih Poroy'un bu yemek yazılarına çizmesi benim için büyük onur. Hayran olduğum bir sanatçının bu yazıları alıp olduğu yerden daha yükseklere çıkarması büyük şans.
Poroy'un karikatürleri yazıları çok iyi anlattı. Fotoğraf olsa bu kadar güzel olmazdı. Kendisine gerçekten minnettarım. Kesinlikle çok şanslıyım.
“YEMEYİ TÖRENLEŞTİRİYORUZ”
- Yemek yapmanın yanı sıra yemek yemek ve yemek sohbeti etmek de sizin için bir keyif değil mi? Zevk için yemek yiyenlerden misiniz?
Yemeği paylaşmak yemek yapmanın devamı zaten. Hele ben ve sevgilim gibi paylaşmayı seven ve güzel dostları olan insanlar için hiç değil. Bizim evde eğer sevdiğimiz ya da özendiğimiz bir yemek pişiyorsa mutlaka konuk çağrılır ve o sevinç paylaşılır. Uzun sofralar aile geleneğimizdir.
- Kitapta çizilen tablo, yemeğin birleştiriciliğini vurguluyor. Günümüzde yemek kültürümüz karnımızı doyurmaktan ibaret sanki. Bu noktada “hızlı yemek” hakkında ne düşünüyorsunuz?
Günümüzde yemek kültürünün karın doyurmaktan ibaret olduğunu düşünemiyorum. Belki hızlı çalışma temposu aralarında yemekler öyle olabilir. İşyeri yemekhaneleri, işyeri çevresinde yenilen yemekler ya da yanında taşıdığın yemekler evet onlar, o tempoda gerçekten karın doyurmaya yönelik. Ama biz evimizde yapıp paylaştıklarımızdan söz ediyoruz. Yani özel bir şenliği anlatıyoruz, sohbetleri şarkıları gelen giden tabakları gülümsemeleri hatta kahkahaları anlatıyoruz. Tabii ki acıkıyoruz tabi ki karnımız doyuyor ama bunu törenle gerçekleştiriyoruz. Bu hayata sevgi ile bakmanın parçası işte…
Soğan Öldü Yaşasın Yemek / Sunar Kural Aytuna / Yitik Ülke Yayınları / 224 s.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!