Surların işlevi tarihi eser olmak
Yedikule sahil surları önünde, eski cer atölyelerinin yer aldığı kısımdaki çocuk parkına dikkat çeken Ahunbay, “Surların görünüşünü bozacak, uygun olmayan işlevler surların önüne yerleştirilmemeli” dedi.
<haber-dikey:1345772>
İstanbul deniz surlarını incelemeye devam ediyoruz. Prof. Zeynep Ahunbay ve İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Nisa Semiz, bu bölümde, surların kıyıyla ilişkisine, hangi anlayış sonucu tahrip olduğuna ve bugün olması gereken işlevine odaklandı.
Ahunbay ve Semiz, Narlıkapı’daki Surp Hovhannes Ermeni Kilisesi civarındaki surları incelediğimizde, surların önüne görünümünü bozacak şekilde kafeler yapılmasına tepki gösterdi. Yedikule sahil surları önünde, eski cer atölyelerinin yer aldığı kısımdaki çocuk parkına dikkat çeken Ahunbay ise: “Marmara surları eskiden deniz kıyısındaydı. Önlerindeki alanlar onların rahatça görülüp incelenmesi için arkeolojik park niteliğinde düzenlenmeli. Surların görünüşünü bozacak, uygun olmayan işlevler surların önüne yerleştirilmemeli” dedi. Ahunbay, bazı kulelerde bakımsızlıktan cephe taşlarının kısmen döküldüğünü, eğer müdahale edilmezse geri kalanının da dökülebileceğini, bazı yerlerde duvarların dibinde ateş yakıldığını ve surların çevresinin daha güvenli ve bakımlı olması gerektiğini söyledi.
İşlevleri tarihi eser olmak
Deniz surlarının bugünkü işlevi nasıl olmalı?
Zeynep Ahunbay: Deniz surları “arkeolojik miras” olarak adlandırdığımız antik yapılar. Bunların işlevleri kültür mirası, “tarihi eser” olmaktır; başka bir görev verilmesi gerekmez. Uygun olanların içine girilerek kulelerin mimari düzeni gösterilebilir. İçlerinde, çevrelerinde sergiler düzenlenebilir.
Surlar, kentin geçmişinin yaşayan belgeleridir; Bizans dönemi savunma yapılarını bugünün insanına anlatmak için eğitici görev görürler. Varlıklarıyla geçmişte kentin nasıl savunulduğunu anlatırlar. Değerlerini iyi anlamak, sevmek ve korumak için ilkokuldan başlayarak çocuklara ve gençlere onlar hakkında bilgi vermemiz gerekiyor.
Surlar görülemiyor
Şehir planları yapılırken surlar önemsenmiyor mu? Nasıl bir anlayışın sonucu surlar, bugün harap durumda?
Zeynep Ahunbay: Tarihi şehirler için “koruma imar planları” yapılır. İstanbul’un da böyle bir planı var. Bazı yerlerde üstlerine yeni binalar yapıldığı için surlar tam olarak görülemiyor. Yoksa hepsi yasal koruma altında. Surlar kentin bir öğesi olduğu için bakım onarım sorumluluğu yerel yönetime aittir. Koruma için yeterince kaynak ayırmak, uygulama ve denetim yapmak kent yönetiminin görevi. Burada görev ciddiye alınmamış.
Geçmişle ilişki
Yenikapı kazılarıyla ortaya çıkanlar deniz surları mıydı? Korunuyor mu?
Kazılarda, vaktiyle, Theodosius Limanı’nı şehir tarafından saran surlara ilişkin kalıntılar bulunmuştu. Yenikapı kurtarma kazıları sırasında başka bazı sur parçaları da çıktı. Ortaya çıkan bu parçaların korunması ve yerinde sergilenmesi yönünde henüz bir şey yapılmadığı görülüyor. Her gün insanlar bu yıkıntıların yanından geçerek Marmaray istasyonuna giriyor. Kalıntıların ne olduğu hakkında bir açıklama konulmamış; kentin 21. yüzyıl yaşamıyla geçmişi arasında bilinçli bir ilişki yok.
Sahil yolu darbe vurdu
Deniz surları ilk yapıldıklarında, etkin savunma için kıyı çizgisine çok yakın veya kıyı çizgisi üzerinde inşa edilmişler. Ancak şehrin ticari hayatının geçtiği özellikle Haliç tarafına bakan kıyılarda, gemilerin yanaşmasına olanak sağlayacak, ticari malların indirilmesi, yüklenmesi için bazı bölüm surların önünde rıhtım düzenlemeleri, iskeleler yapılmış olması muhtemel.
Haliç kıyılarında Alibey ve Kâğıthane derelerinin taşıdığı millerle zaman içinde dolgu alanları oluşuyor. Bu nedenle Bizans döneminden başlayarak Tarihi Yarımada’nın kuzey kıyılarında sur ve kıyı çizgisi arasındaki ilişkiler değişim geçiriyor. Ardından Osmanlı döneminde, surların askeri önemlerinin gitgide azalmasıyla, yakın çevrelerinde yapılaşmaların arttığı eski tarihli haritalarda gözleniyor. Buna karşın deniz surları sürekliliğini 1871-1872 yılları arasındaki tren yolunun yapımına kadar koruyor. Tren yolunun yapımı deniz surlarının kıyı ilişkisine zarar vermese de, ilk büyük boyutlu kayıplara yol açıyor.
Yaşanan bu gelişmelerin ardından deniz surlarının kıyı ile ilişkisini bozan asıl etken, Menderes döneminde 1956-1959 yılları arasında, güney kıyıları boyunca uzatılan Sirkeci-Florya sahil yolunun yapımı oluyor. Haliç tarafındaki surların, ilk yapımlarındaki kıyıyla kurulan özgün ilişkileri, doğal olarak sahil şeridinin genişlemesiyle değişime uğramış durumda. Ancak Menderes dönemi yol yapımlarının bir parçası olarak, Eminönü-Unkapanı arasındaki o döneme kadar varlığını korumuş sahil suru kısımları, Mürsel Paşa Caddesi’nin yapımı sırasında yıkılıyor.
DENİZDEN KOPARILMIŞ Marmara surları ile kara surlarının bitiştiği noktadaki Mermer Kule’nin eski ve yeni hali… Buna göre, Mermer Kule, eski resimlerde, deniz kıyısında ve suyun içinde yükselen kütlesi çok daha yüksek. Deniz surlarının tasarımı, kara surlarından farklı. Deniz surları, denize doğru çıkıntı yapan kulelerle tahkim edilmiş tek sıra bir duvardan oluşuyor. |
Deniz surları ilk yapımlarında kıyı çizgisine çok yakın ya da kıyı çizgisi üzerinde inşa edilmişlerdir. Ancak şehrin kıyılarının bazı noktalarında askeri veya ticari amaçlı limanlardaki işleyişin gereklerine bağlı rıhtım, iskele vb. düzenlemelere gidilmiş olmalıdır. Deniz surları, doğal yönden korunaklı kıyılar boyunca uzandıklarından tek sıra sur hattı ve bu sur hattından denize doğru çıkıntı yapan destekleyici kulelerden oluşmaktadır. Ek olarak, sahil surlarının gerisindeki önemli yapılara ve yerleşimlere kıyıdan erişimi sağlamak için çeşitli noktalarda ana kapı ve poterneler yer almaktaydı. Deniz surlarında, örneğin Bukoleon Sarayı’nın yer aldığı bölüm kullanılan devşirme malzemeler ve saray mimarisinin bazı detaylarıyla dikkat çeker. Bunun yanı sıra deniz surları üzerinde Bizans döneminde yapılan onarımlarla ilişkili yazıtları bazı kule ve sur bölümleri üzerinde görmek mümkün.
1164’te onarılmış
Görseldeki yazıt, Narlıkapı’daki Surp Hovhannes Kilisesi’nin doğu yanındaki sekizgen kule üzerinde yer alıyor. Marmara surları üzerinde yer alan bu kulenin üzerindeki kitabenin tüm parçaları 19. yüzyılın sonunda ayaktaymış. Kitabeden, kulenin 1164 senesinde İmparator Manuel Komnenos tarafından onarıldığı anlaşılıyor.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı