Tarihin Akışını Değiştiren Yolculuk

Tarihin Akışını Değiştiren Yolculuk
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.05.2013 - 06:24

Bugünkü genç nesiller Ortadoğu coğrafyasında, Anadolu’da Türk devrimini yaratan Mustafa Kemal Atatürk’ün ve yarattığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değerini layıkıyla bilmek zorundadırlar.

Prof. Dr. Metin KALEBir soruya verdiği cevapta “Ben 19 Mayıs’ta doğdum” diyen Atatürk’ün, bağımsızlık ışığını yaktığı 19 Mayıs’ı doğum günü olarak kabul etmesi, bu günün tarihimizdeki yerini ve önemini en iyi biçimde yansıtmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, Adana’dan 7-8 Kasım 1918 gecesi, Sadrazam İzzet Paşa’ya gönderdiği uzun şifreyi şöyle bitirmişti: “Mütareke ahkâmına uymayacağım. Kendi karakterime uyanı yapacağım.” İşte bu sözler, Samsun’da başlatacağı ihtilal ateşinin ilk işareti olacaktır. Bir ulusun kaderini değiştiren ve de emperyalizme tarihte ilk yenilgisini yaşatacak olan o büyük devrimci çıkış dünyanın da dengesini değiştirecekti.

Savaş meydanlarının muzaffer komutanı, İstanbul’a adım attığı gün (13 Kasım 1918), 55 parçalık Müttefik donanması da İstanbul’u işgale başlamıştı. O sırada dudaklarından, “Hata ettim, İstanbul’a gelmemeliydim, bir an önce Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı” sözleri dökülen Mustafa Kemal, işe nereden ve nasıl başlayacağının işaretini verdi aslında. Ruşen Eşref o esir ve mahzun İstanbul’daki Mustafa Kemal’i şöyle anlatır: “Mustafa Kemal Paşa’yla İstanbul tarafından Beyoğlu’na geldik. 15 Mayıs 1919 Perşembe... Tentesi kapalı bir otomobildeyiz. Fransız Sefareti’nin karşısındayız. Her taraf süngülü işgal askerleriyle dolu. Onlara bakarak yüzü gergin ve sapsarı, böyle söyledi: ‘Hele bir Anadolu’ya geçeyim, görürsünüz

O sıralarda Anadolu yangın yeri gibidir. O günleri kendisi şöyle ifade ediyor: “Uygun zaman ve fırsatta İstanbul’dan kaybolmak, basit bir tertiple Anadolu içlerine girmek, bir müddet isimsiz çalıştıktan sonra, bütün Türk milletine felaketi haber vermek... İçimde çok dikkatle gizlediğim bu sırrı vakti gelmedikçe kimseye söylemedim.” Bir gün Şişli’deki evinde ziyaretine gelen İsmet Paşa’ya “Mesela, hiçbir sıfat ve yetki sahibi olmaksızın Anadolu’ya geçmek ve orada milleti uyandırarak kurtulma çarelerini aramak için en müsait mıntıka ve beni oraya götürecek en kolay yol hangisi olabilir” diye sorduğunda, İsmet Paşa “Yollar çok, mıntıkalar çok” cevabını verir. Bu cümleler Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçip, ulusal direnişi başlatmada ne kadar kararlı olduğunu gösteriyordu.

İstanbul’da Damat Ferit hükümetlerinde Mustafa Kemal Paşa hakkında iki farklı görüş mevcuttu: Bakanlardan kimileri, onu kendi amaçları doğrultusunda kazanmaya çalışıyor, kimileri ise hiçbir şekilde ona güvenmemek gerektiğini ileri sürüyorlardı. Bu konuyu günlerce tartıştılar ve sonunda “Mustafa Kemal’i Anadolu dağlarına atmalı ve orada çürütmeli!” görüşü ağır bastı. Her ne sebep ve maksatla olursa olsun Mustafa Kemal mutlaka İstanbul’dan uzaklaştırılmalıydı. Onu İstanbul’dan çıkarmakla ağır bir yükten kurtulacaklarını zannedenler, makul bir sebep aramaya başladılar. Tam o sıralarda, 21 Nisan 1919 günü, İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı Amiral Calthorpe, Samsun ve civarında Rum köylerinin Türkler tarafından tecavüze uğramakta olduklarını ve bu durumun düzeltilmesi için oraya üst düzey bir subayın gönderilmesini, aksi takdirde kendilerinin ağır yaptırımlarda bulunacaklarını hükümete iletti.

Mustafa Kemal Paşa, 29 Nisan’da geniş yetkilere sahip ordu müfettişi olarak Anadolu’da görevlendirildi. Ancak kendisinden bir tür zaptiye görevi yapması isteniyordu. Onun gündemi ise farklıydı ve yalnız Mondros ve sonrasıyla değil, ülkeyi Mondros noktasına getiren uzun bir tarihsel süreçle de hesaplaşmak vardı.
Türk ulusunun yok olmasını önlemeyi namus ve vicdan görevi bilen Mustafa Kemal, mücadeleye bu düşünce ve bu ruhla başladı. Bu, esirliği ve teslimiyeti reddeden taptaze bir ruhtur. İngilizler, Bandırma vapurunu Kız Kulesi açıklarında silah aramak için durdurduklarında, güvertedeki arkadaşlarına İngilizleri kastederek, şu tarihi sözleri söyler: “Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah gücüne dayanırlar. Bildikleri tek şey yalnız maddedir. Bunlar özgürlük uğruna ölmeye karar verenlerin gücünü anlamazlar. Biz Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz, biz ideali ve imanı götürüyoruz.”

Sinei millete döndü

Anadolu’ya gelirken sırtında padişahın yaverlik üniforması ve arkasında Çanakkale zaferi olan Mustafa Kemal, Samsun’a çıktıktan elli gün sonra rütbesini, mevkisini ve yetkilerini bir çırpıda çıkarıp attı ve sinei millete dönerek mücadelesine devam etti. Artık ulusal olduğu kadar evrensel boyutlu bir eyleme girişecek ve bundan sonra hiçbir güç, onu yolundan alıkoyamayacaktı.

Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı, milli mücadele ve Anadolu ihtilalini başlatmak amacıyla Samsun’a çıktığında yeniden doğmuş gibidir. Bağımsızlığa ulaşıncaya kadar, bütün ulusla birlikte, özveriyle çalışacağına kutsal inançları adına ant içen Mustafa Kemal için Anadolu’dan ayrılmak söz konusu değildir artık. Kaderini Türk ulusunun ve mahzun ve yorgun Anadolu halkının kaderiyle yoğuran ve Türk tarihinin en karanlık dönemlerinde bu ulusun “Çoban Yıldızı” olan Mustafa Kemal, sahip olduğu derin yurt ve tarih bilinciyle, dağılan bir imparatorluğun enkazından, çağdaş, laik, ulusal Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yarattı. 19 Mayıs, Mustafa Kemal’in önderliğinde, sömürge değil de bağımsız bir devlet olma tercihini somut olarak ortaya koyduğu, “kurtuluş” için savaşı fiilen başlattığı gündür.

Bugünkü genç nesiller Ortadoğu coğrafyasında, Anadolu’da Türk devrimini yaratan Mustafa Kemal Atatürk’ün ve yarattığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değerini layıkıyla bilmek zorundadırlar.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler