TÜSİAD'dan 'kürtaj' değerlendirmesi
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, kürtaj konusunun da içinde yer aldığı gündemdeki tartışma konularını değerlendirdi.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, kürtaj konusunun da içinde yer aldığı gündemdeki tartışma konularını değerlendirirken "Bugün, siyasal düzlemi işgal eden popüler gündemin maddelerinin, devlet gündemini belirleyen belgeler ile ilişkisini kurmakta güçlük çekiyorum.
Bireysel hak ve özgürlükler, üreme iradesi, demografi gibi çok kesitli bir alanın maalesef bilimsel temelleri ortaya konulmadan, zaman zaman tüm toplum kesimlerini hayrete ve hayal kırıklığına düşürerek, ölçüsüz şekilde tartışılıyor.
Toplumun tümünü ilgilendiren ve bu nedenle olağanüstü önceliğe veya partiler-üstü niteliğe sahip yeni bir konu gündeme gelecek ise veya gerekli ise bu konuyu öncelikle bilimsel temellerde tartıştırmak ve toplumu ayrıştırmadan, germeden insanı ve vicdanı öne koyan çözüm yolları bulmamız gerekiyor. Devletten vatandaşların beklediği öncelikle budur. Devletler ne görev ve sorumluluklarının aşağısında kalabilirler, ne de kendilerini aşan alanlara girmeye hak sahibidirler" dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu, bugün Anadolu toplantıları kapsamında Bursa'yı ziyaret etti. Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (BUSİAD) ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıda ekonomik görünüm ve dış politikadaki gelişmeler ele alındı. Toplantının açılış konuşmalarını TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ve BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Oya Coşkunöz Yöney yaptı.
Toplantının açılışında konuşan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyne, Türkiye'nin son 10 yıldır tüm kesimleriyle çok büyük bir değişim ve gelişim çizgisine girdiğini belirterek "Bu süratli gelişimin temel sürükleyicisi başarıyla uygulanan makro uyum programları ve toplumun ve kurumlarımızın AB normlarına doğru ciddiyetle yönelimidir.
Bu çerçevede, geriye doğru baktığımızda, başta ekonomi politikalarından sorumlu bakanlarımız, AB uyum bakanlarımız ve çalışma arkadaşları olmak üzere tüm kabine üyelerini ve kamu teknisyenlerini bu temel dönüşümün önünü açtıkları için kutlarız. Ancak kalkınma hamlemiz içinde, önümüzde çok önemli bir basamak bulunmakta. Bu sene sıklıkla gündeme taşıdığımız "orta halli ekonomi" ve "orta halli demokrasi" tuzağı önümüzdeki en önemli risk olarak durmaktadır. Sayın Başbakan'ın kullandığı 'Durmak Yok, Yola Devam' söylemi aslında bu tuzağı aşmamız için gereken birleştirici seferberlik ruhunu bize hatırlatmak için uygun bir söylem.
Özellikle yakın çevremizde ekonomik kriz senaryolarının gündemde olduğu; komşularımızda siyasi belirsizliklerin arttığı bu konjonktürde bu söylemin içini neyle doldurduğumuz daha da önemli. 'Yüksek demokrasi için birey temelli yeni anayasa', 'müreffeh ve huzurlu bir toplum için kapsamlı ve nitelikli eğitim' ve 'yüksek ve sürdürülebilir büyüme için üretken işletme ve üretken çalışan.' Biz bu hedeflerin bizi birleştirecek temel ilkeleri kapsadığına inanıyoruz. Buna neyi eklemek gerek? Toplumun önünde koşma donanımına sahip, programlı, öngörülebilir, şeffaf ve temel sorumluluklarıyla sınırlı hareket eden nitelikli, düzenleyici devlet. İşte yola, ilk 10 ülke arasına girme gayesi ile devam etmenin gerektirdiği anlayış bizce bunlardan oluşuyor.İşte bu bağlamda, kamunun denetimi, şeffaflığı ve hesap verme zorunluluğu kadar öngörülebilirliği de demokratik yönetimlerin en önemli özelliklerinden biridir" dedi.
Son dönemde gündemde tartışılan kürtaj konusundaki düşüncelerini açıklayan Ümit Boyner şu görüşleri ifade etti:
"Tartışma konusu, kürtaj ve hangi teknik temelde ilişkilendirildiğini bilemeyeceğim, sezaryen konusu. Bu konular sanki bir sosyal politika paketi gibi gündemin kucağına düştü ve hemen akabinde konuyla ilgili bir kanun düzenlemesinin, süratle, meclise sevk edileceği haberi de yayıldı. Öncelikle belirtmeliyim ki, TÜSİAD olarak popülerize edilmiş nitelikteki polemiklerin içine girmeyen, programı ve tüzük sorumlulukları ile sınırlı hareket etmeye azami itina gösteren bir kurumuz. Ben bu konunun ülkemizin gündemine geliş ve ele alınış biçimi ile ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum. 3 önemli belgeyi referans alarak hatırlatmak istiyorum. Birincisi 9. Kalkınma Planı, diğeri 6-7 ay önce kamuoyuna sunulan Orta Vadeli Program ve son olarak 2012 yılı Hükümet Programı. Türkiye için iddialı bir vizyon taşıyan, desteklediğimiz, birlikte çalıştığımız hedefler barındıran kapsamlı hazırlıklar. Kaldı ki bu belgeler Türkiye'yi orta halli ve orta demokrasili bir ülkeden 1. Ligdeki ekonomik ve demokratik standartlara taşıyabilmek adına bir yol haritası niteliğini taşıyor.
2012 yılı Hükümet programı TBMM'nin oyu ile kabul edilen ve Hükümeti o program ile sorumlu tutan bir belge. Diğerleri de Bakanlar Kurulu ve benzeri kapasitelerle çıkartılmış belgeler. Niye bu belgeler Hükümet ve/veya Meclis tarafından çıkartılır ve onaylanır? Çünkü bu resmi belgeler ile devlet kendini topluma karşı bağlar, yasama programını belli bir süreçle ilişkilendirir, kendisine devredilmiş gücü öngörülebilir nitelikte kullanacağını beyan eder ve bu anlayış bir süreklilik arz eder. Hükümetler bu tür belgeleri uygulamak ve uygulayamadığı yerlerde de topluma dönüp nerede, neden eksik kaldığını anlatmak durumundadır. İşte çoğulcu ve katılımcı demokratik rejim ve demokrasilerdeki hiç değişmeyecek toplumsal kontratın özü budur. Bugün, siyasal düzlemi işgal eden popüler gündemin maddelerinin, devlet gündemini belirleyen belgeler ile ilişkisini kurmakta güçlük çekiyorum."
Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Kılıçdaroğlu arasında gerçekleşen zirve konusunda da görüşlerini ifade eden Boyner "Çoğulcu, katılımcı demokrasiden aynı şeyleri anlıyor olduğumuzdan emin olmamız gerekiyor. Her hafta, siyasal düzlemi gündemin polemikleri ile doldurursak Anayasa gibi hayati derecede uzlaşmaya ve birlikteliğe ihtiyacımız olan şu kritik dönemeçte, yeni büyüme modelini aramaya ve hatta yaklaştığımızı düşündüğümüz şu evrede, toplum kesimlerini kısır tartışmalar ile ayrıştırırız ve yorarız. Biz Sayın Başbakan ve Sayın Muhalefet Liderinin dünkü buluşmalarını önemsiyor ve ümitle karşılıyoruz. Diliyoruz ki diğer siyasi liderler de bu tablonun bir parçası haline en kısa zamanda gelirler. Bu yaklaşımla bir süredir hepimizi yoran sert söylemlere sahne olan Salı günü grup toplantılarını siyasi diyaloğa vesile olabilecek toplantılar olarak görmeyi arzu ediyoruz" dedi.
TÜSİAD Başkanı Boyner, gündemdeki tartışma ile ilgili ikinci sorunun ise, bireysel hak ve özgürlükler, üreme iradesi, demografi gibi çok kesitli bir alanın maalesef bilimsel temelleri ortaya konulmadan, zaman zaman tüm toplum kesimlerini hayrete ve hayal kırıklığına düşürerek, ölçüsüz şekilde tartışılıyor olması olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Demokrasi kültürü ile ilgili beklentilerimiz için tahminim sabırla beklemeye devam edeceğiz ancak tüm toplum kesimleri olarak yüksek standartlı bir demokrasi için mücadeleye devam edeceğiz. Korkarım, ikinci sorunun temelinde kadının ekonomik, sosyal ve siyasal alanının henüz arzu ettiğimiz noktada olmadığı gerçeği yatmaktadır. Kadının toplum içindeki rolünü erkek ile aynı seviyeye taşıyamazsak, toplumumuzun gelişimi, refahımız, huzurumuz ve gelecek nesillerin mutluluğu tehlikeye girecektir. Ne toplumumuzu ne de herhangi başka bir toplumu tek kanatla uçurmak mümkün değildir, bu çerçevede mücadeleye tüm gücümüz ile devam etmek görev ve sorumluluklarımız içindedir. Bu alan TÜSİAD olarak düzenli program maddemiz içindedir ve olmaya devam edecektir. Hiç şüphesiz, konuya bu anlayış çerçevesinde yaklaşan tüm kurumlarla fikir ve hareket birlikteliği içinde olduğumuzu ve olacağımızı da ifade etmek isterim."
Boyner konuşmasına özetle şöyle devam etti:
"Takati ve sınırları yıllardır kısır tartışmalar ile zorlanmış vatandaşlarımıza, bize haksızlık edildiğini düşünüyorum ve süratle devlet yetkililerini, siyasilerimizi, siyasi partilerimizi, kanaat önderlerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı, hem Türkiye'nin iç barışı gibi yakıcı iç meselelere çözüm üretmeye, hem etrafımızda artan uluslararası ekonomik ve siyasi riskleri bertaraf edebilecek programlarına odaklanarak iş görmeye davet ediyorum. Toplumun tümünü ilgilendiren ve bu nedenle olağanüstü önceliğe veya partiler-üstü niteliğe sahip yeni bir konu gündeme gelecek ise veya gerekli ise bu konuyu öncelikle bilimsel temellerde tartıştırmak ve toplumu ayrıştırmadan, germeden insanı ve vicdanı öne koyan çözüm yolları bulmamız gerekiyor. Devletten vatandaşların beklediği öncelikle budur. Devletler ne görev ve sorumluluklarının aşağısında kalabilirler, ne de kendilerini aşan alanlara girmeye hak sahibidirler. Bu yönde üzerimize düşen tüm sorumlulukları iş dünyası olarak, Sivil Toplum Örgütleri olarak üzerimize almaya hazır olduğumuzu da yeniden ve yeniden beyan etmek istiyorum."
En Çok Okunan Haberler
- Köyüne dönmek isteyene 5 gebe düve verilecek
- Barış Atay’dan Özgür Özel'e sert yanıt
- Gaga Bulut'tan skandal pedofili yayını!
- Yatak odasında yakalandı: Kaçarken balkondan düşüp öldü
- Bakan Yerlikaya'dan 'kayyum' açıklaması
- Rusya'dan, Bakan Fidan'ın Suriye açıklamalarına yanıt
- Cemal Enginyurt'tan, Soylu'ya büyük taş
- İstanbul'da AVM yangını: Çok sayıda itfaiye sevk edildi!
- AKP'li üst düzey isimden 'genel af' yanıtı
- Kürsüde Erdoğan'a çok sert 'İsrail' tepkisi