Umberto Eco'nun Yahudi müzesi ziyareti
İtalyan filozof-romancı Umberto Eco'nun İstanbul ziyaretinin en ilginç duraklarından biri, Türkiye'nin ilk ve tek Yahudi müzesi oldu.
Yayımlanan son romanı "Prag Mezarlığı"nda, antisemit literatürün tartışılan metinlerinden "Siyon Liderlerinin Protokolleri"nin Avrupa popüler kültüründe ve edebiyatındaki kaynaklarının izini süren Eco, 500. Yıl Türk Musevileri Müzesi'ni de İstanbul ziyareti kapsamında gezdi.
Eco'nun, müzenin kurucu müdürü Naim Güleryüz rehberliğindeki ziyaretine eşi Renate Ramge ile arkadaşları da eşlik etti. Müzede yaklaşık 1 saat kalan Eco, Güleryüz'ün Türkiye Yahudileri'nin tarihi hakkında verdiği bilgileri dikkatle dinledi. Umberto Eco müzede, 2. Dünya Savaşı sırasında Avrupa'daki Yahudiler'e Türk pasaportu sağlayıp onları toplama kamplarına gitmekten kurtaran diplomatlara ayrılan "onur köşesi"ni yakından inceledi. Umberto Eco'nun ilgisini çeken bir obje de 1512'de İstanbul'da basılan kitap oldu. Yazar ve eşi, müzenin etnografya bölümünde yer alan fotoğraf galerisine de büyük ilgi gösterdi. Karaköy Perçemli Sokak'taki müze, eski Zülfaris Sinagogu binasında 2001'den bu yana hizmet veriyor.
"Tarihi yeniden fethetmeliyiz"
Müze gezisinin ardından AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Eco, insanı 'okuyan canlı' haline getiren sürecin eğitim olduğunu belirtti.
Umberto Eco, bununla birlikte eğitimin sürekli evrimleşen bir görev olduğunu anlatarak, bugünkü eğitimin 70 yıl öncesine göre farklı olduğunu söyledi. "Bugün genç kuşak korkunç bir hafıza kaybı yaşıyor" ifadesini kullanan Eco, şöyle konuştu: "Gençler tarih hafızalarını kaybediyorlar. Eğitim bugün geçmişin yeniden fethedilmesi üzerinde durmalı. Belki benim zamanımda tarih konusu abartılıyordu, 'Gençlere biraz da güncel şeyler anlatın' deniliyordu ama bugün muhtemelen tam tersi oluyor."
"Hafıza kaybı trajik"
"Hafıza kaybı"nın bugünkü dünyanın trajik bir olgusu olduğunu vurgulayan filozof-romancı Eco, sözlerine şöyle devam etti: "Hafıza kaybı sadece gençlerin sorunu da değil. Amerika'da yayımlanan akademik makalelerdeki kaynakçaların sadece son 10 yılda yazılan kitapları içerdiği ortaya çıkarıldı. Önceki kitapları tamamen unutmuş durumdalar. Sadece son 10 yılda söylenenleri, yazılanları alıntılıyorlar. Fizik alanında bir makale yazıyorsanız, son 10 yıldaki kitaplar son önemli gelişmeleri içerebilir ama edebiyat veya felsefe üzerine yazıyorsanız, eskiyi unutmuş olmak gerçek bir trajedi."
"Türkiye güzel örnek"
Son 20 yılın çok tartışılan konusu "Medeniyetler çatışması" ile ilgili görüşlerini de açıklayan Eco, "Medeniyetler çatışması, 'tarihin sonu' tartışmasıyla birlikte gündeme gelmişti. İkisi de yanlıştı" dedi.
Umberto Eco, medeniyetler çatışması"nın medeniyetler içindeki köktenci unsurların çatışması olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Medeniyetler çatışması İslam dünyası ile Batı arasındaki belli krizleri haklılaştırmak için icat edildi. Bunu yapanlar iki dünyadaki fundamentalistler oldu. İslam dünyasındaki fundamentalistler 'söz gelimi İran' ile Hristiyan dünyasındaki fundamentalistler, 'söz gelimi Irak'ı işgal eden Bush ve muhafazakar danışmanları gibi' arasında. Buna medeniyetler çatışması diyebilirsiniz ama medeniyetlerin sadece belli cepheleri arasındaki bir çatışmadır bu. Türkiye, farklı medeniyetlerin birbirine nüfuz etmesinin ve birlikte yaşama kabiliyetinin güzel bir örneği."
"Antisemitizm"
"Prag Mezarlığı" romanında 19. yüzyılda Avrupa'da yükselişe geçen antisemitizmin hikayesini anlatan Eco, "Fransız devrimiyle birlikte Yahudiler bir şekilde özgürleştiler. Artık gettonun yoksul insanları değillerdi. İçlerinden subaylar, bankerler gibi çok güçlü insanlar çıktı. Yahudiler'in Hristiyan dünyasına karşı büyük bir komplo kurdukları düşüncesi de bu atmosferde gelişti" dedi.
Romanda ortaya çıkışını anlattığı "Siyon Büyüklerinin Protokolleri"ndeki temel fikirlerin ilkin Fransa'da üretildiğini ama daha sonra Rusya'da işlendiğini belirten Umberto Eco, "Antisemitizm orada iki kat güçlüydü. Sadece zengin Yahudiler'e değil, gettodaki Yahudiler'e karşı da. Çünkü Yahudiler cahil bir köylü toplumunun içinde kültürlü bir azınlıktı. Antisemitizm o ortamda popüler bir duygu oldu" diye konuştu. "Prag Mezarlığı" romanında antisemittik bir zihnin hikayesini yazdığını kaydeden romancı Eco, "Fikirlerinin ciddiye alınmaması için de muhtemelen edebiyat tarihinin en iğrenç karakterini yaratmak zorunda kaldım. Romanda anlattığım bütün olaylar gerçek, sadece romanın kurgusal kahramanına aslında birbirinden farklı insanların gerçekleştirdiği işleri atfetmek zorundaydım, işleri biraz basitleştirmek için. Sonuçta bir tarih kitabı değil, roman yazdım. Ama anlattığım bütün olaylar maalesef gerçek" ifadelerini kullandı.
"Evrensel komplo"nun izini sürdü
Yazar Eco, "Protokollerin kaynağını çeşitli defalar bulmaya çalışmıştım. Bu, gerçekten de meşum bir metin ve Hitler'in elinde nelere malolduğu görüldü. Ben hep, normal antisemittik literatürde yer almayan ama popüler romanlarda yer bulan, protokollere de kaynaklık eden metinler bulabileceğimi düşünüyordum" diye konuştu. Avrupa kültüründe, özellikle de popüler romanlarda yer bulan genel "komplocu" düşünüşün bütün ögelerinin protokollerde de bulunduğunu anlatan Eco, "Evrensel komployla ilgili bütün efsaneler aslında genel paranoyanın, sadece Yahudilere karşı değil, çeşitli dönemlerde çeşitli toplum gruplarına veya kişilere karşı da kullanılmış parçaları. Bu hikayelerde bazı sahneleri değiştirmek ya da çıkartmak hemen başka bir gruba karşı kullanılabilir hale gelmelerine yetiyordu" ifadelerini kullandı.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi