Unutulan değer: Erotizm
Hızlı insatram ilişkilerinin gölgesinde, yavaşlık ve emek isteyen erotizm unutulmaya yüz tuttu. Herkes bir ya da birkaç gecelik ilişkilerin porno yıldızı olmaya çalışıyor.
“Ve sonra Eros, en güzeli ölümsüz tanrıların,
O Eros ki elini, ayağını çözer tanrıların,
Ve insanların da, tanrıların da ellerinden alır
Yüreklerini, akıl ve istem güçlerini.”
Hızlı insatram ilişkilerinin gölgesinde, yavaşlık ve emek isteyen erotizm unutulmaya yüz tuttu. Herkes bir ya da birkaç gecelik ilişkilerin porno yıldızı olmaya çalışıyor. Bunun sonucunda da süreklilik, dolayısıyla güven ve emniyet hissi veren ilişkilerin gelişmesine imkân olmuyor. Tanınmış antropolog Claude Lévi-Strauss’un bir kitabı var Metis Yayınlarından yayınlanmış. Başlığını ödünç almak istiyorum günümüz insanının ilişkiyle ilişkisini tanımlamak için: ‘Hepimiz Yamyamız.’
Cinsel haz, eğer kendi haline bırakılırsa, başı boş bir serseri gibi davranır. Bazen sürekli bir adresi olsun ister ama hemen sıkılır bundan ve uzakları özleyen bir maceracı oluverir. Farklı zamanlarda da olsa, her ikisi de gereklidir erotizme. Evin durağanlığına da ihtiyaç duyar, harekete de. İstikrara ve akışa. Her ikisine de izin veren bir dünyada yaşayabilir ancak ve gelişebilir.
“Gene Eros, elimi, kolumu çözen,
Hem tatlı hem acı Eros,
O karşı gelinmez yaratık
Sarsıyor beni.”
Çift terapisine başvuranlardan da çok iyi biliyoruz ki, bu hiç de kolay bir şey değil. Bırakın cinselliğin azalmasını, yıllardır sevişmeyen çiftler var ve hayatlarının en sağlıklı yıllarını cinselliğin yakınlaştırıcı ve haz verici soluğundan uzak geçiriyorlar.
Cinsel isteksizliği daha iyi anlamak istiyorsak, bunu kadın ya da erkekteki bir eksiklik olarak değil, eşlerin birbirleriyle olan ilişki ve etkileşimlerinde yaşanan bir çatışma olarak görmeliyiz. Üstelik bu çatışma her iki tarafın iyi niyeti nedeniyle ve buna rağmen ortaya çıkar.
Her erkek ve kadının kendine özgü bir cinsel kimliği vardır. İnsanlar nasıl görünüş olarak birbirlerinden ayrıysa, cinsel deneyim, eğilim ve yaşantılarında da farklılıklar gösterir. Bu durum birbirlerine âşık olduklarında ve beraber yaşamaya karar verdiklerinde de devam eder. Yani kadın ve erkek öncesinde cinsel açıdan bağımsız bireylerdir, çift olmak çok sonra ortaya çıkan bir şeydir.
Bütün bu farklılıklar her iki tarafta endişe yaratabilir. “Eğer eşimin / sevgilimin arzularını anlamaz ve bu arzuları doyuramazsam ya da doyurmak istemezsem, terkedilebilirim.”
Öte yandan erkeklik ya da kadınlığımızın ötekine çekici gelmediğini, onda arzu uyandırmadığını düşünürsek, kendimizi oldukça kötü hisseder ve kırılırız. Bu nedenle de çiftler çoğunlukla risk almak istemez, bu endişe uyandırıcı farklılıkları konuşmaya bile gerek duymadan bir kenara bırakırlar. Bazen kendilerini her türlü cinsel deneyime açıkmış gibi göstermeye çalışabilir ya da ötekinin cinsel kimliğindeki farklılıkları yadsımaya kalkabilirler.
Çiftlerin çoğu yalnızca cinsel kimliklerindeki ortak noktaları vurgulayıp farklılıkları yok sayma eğilimindedir. İşbirliğindeki özen ve karşılıklılık, erotizm bağlamında tekdüzeleşmeye yol açabileceği için felç edici bir etkiye sahip olabilir. Minimum ortak cinsel arzu ve isteklerde dostane bir işbirliği gündelik, rutin ve sıkıcı bir cinsel hayatın ortaya çıkmasına yol açar. Gerçekte çok kötü değildir, ama hiçbir zaman gerçekten iyi de olamaz. Alman seks terapisti Ulrich Clement yıllar içinde eşlerin risk almaktan kaçındıkları için hep aynı pozisyonlarda seks yaptıklarını, böylece birbirlerini tatmin etmeyi garantiye aldıklarını, bunun da cinsel hayatı rutinleştiren ve sıkıcılaştıran en büyük tehlike olduğunu söyler.
Cinsel isteksizlik, ilişkinin diğer iyi yanları nedeniyle göz ardı edilebilecek tali bir sorun değildir. İlişkinin devamı ve gelişimi açısından net bir öneme sahiptir. Çiftler bir çözüm bulamazlarsa, bunun sonuçları ilişki açısından oldukça ciddi olur: Ya ayrılırlar ya dışarıda bir ilişki ararlar ya da içsel olarak ilişkiyi bitirip köşelerine çekilirler.
İlişkide yaşanan cinsel birleşme, basit bir içgüdüsel cinsel tatmin değildir. Cinsellik, ilişkinin sürekliliğini sağlayan en önemli ritüeldir. Haz veren bir cinselliğin manası eşler için şudur: “Böyle ne kadar iyiyiz, birbirimize göreyiz, biz bir çiftiz ve birbirimize aitiz.” Bu tanımı doğru kabul edersek, cinsel isteksizlik şu soruları ortaya çıkarabilir: “Neler oluyor? Beni hâlâ seviyor mu? Yoksa yalnızca görevini mi yerine getirmeye çalışıyor?”
Cinsel ilişki her iki tarafın da kendinin var olduğunu hissettiği çok önemli bir etkileşim alanıdır. Cinsel ilişkide iki taraf da birbirine cinsellik üzerinden kendini gösterir, nasıl biri olduğunu, bedensel ve ruhsal tutkusunu ifade eder, kendini karşısındakine nasıl bıraktığını, kendini ötekine nasıl verdiğini gösterir. Birbirlerine ait olma duygusunun en haz dolu ifade biçimidir cinsellik.
“Sende şu sevgi, şu alım var ya,
yani şu ölümsüzleri, ölümlüleri alt ettiğin,
işte onları bana ver bugünlük.
... çözdü göğsünden nakışlı memeliğini,
alacalı bulacalı bir kurdeleydi bu,
alımlı ne varsa hepsi onun içindeydi,
sevgi onun içindeydi, istek onun içinde,
cilveleşme, şakalaşma onun içinde,
en akıllı insanı ayartan aşk onun içinde.”
Çizen: Özge Ekmekçioğlu
Cinsel olarak kendini gerçekleştirmek, cinsel kimliğini (arzularını, isteklerini, beklentilerini) cinsel ilişki sırasında hayata geçirmek demektir. Bu da duygusal riskler barındırır kendi içinde, çünkü cinsel partnerin bütün bunlara nasıl bir tepki göstereceği öngörülemez. Ama Ingeborg Bachmann’ın da dediği gibi “dostumuzun önünde bu yürekliliği” göstermeliyiz. Yani kendimizi gerçekleştirebilmek için onun göstereceği tepkileri, bizi kaygılandıracak ya da kızdıracak da olsa göze alabilmeliyiz. Cinsel doğallık ve otantisite (bu kelimeyi karşılayacak Türkçe bir sözcük bulamadım birdenbire, kusura bakmayın) cinsel isteksizliğin terapisinde ana hedeftir.
“Cinsel kimliğimin kabulü benim kabulümdür. Ve tam tersi; senin cinsel kimliğini kabul etmem, seni kabul etmemdir.”
İlişki yıllanmaya başladıktan sonra, cinsel haz kendiliğinden ortaya çıkmaz, dolayısıyla cinsel hazzı çağırmaya karar vermek gerekir. İlişkinin başlangıcında cinsel istek hep oradadır. Dirseklerimiz birbirine değse, masanın altından bacaklarımız tesadüfen birbirine dokunsa uyarılırız. Sevişmek için bir karar vermek zorunda kalmayız; haz oradadır ve sevişiriz. Oysa yıllar geçtikçe, binlerce kez seviştikten sonra, günlük hayatın rutini içinde, işe gitmeye çalışırken ve örneğin geç kalmışken, banyoda yarı çıplak dişlerini fırçalayan kadın ya da erkeğin bizde cinsel istek uyandırması mümkün değildir ya da oldukça zordur. Bu nedenle sevişmeye karar vermek ve cinsel hazzı davet etmeyi öğrenmek gerekir. Bir anlamda her ilişkinin kendi erotik kültürü oluşturulmalıdır.
“Doğup da yürüyünce tanrılara doğru
Eros’la Homeros takıldılar hemen peşine (Afrodit’in).
İlk günden bu oldu onun tanrılık payı
İnsanlar arasında da ölümsüzler arasında da;
Ona düştü kız cilveleri, gülüşmeleri, oynaşmaları.
Sevmenin, sevişmenin tadı, büyüsü.”
Cumartesi sabahları uzun uzun sevişmek için idealdir. En azından çocuksuz çiftler için. Hadi...
“Afrodit dediler ona tanrılar ve insanlar,
Bir köpükten doğmuş olduğu için.”
Not: Bütün şiirler Homeros’undur. Her anlamda...
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık