Vitrindekiler... Evde Kal Kitap Oku!
Evde Kal Kitap Oku! Evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız bugünlerde, her türden yetkin okuma önerileriyle dopdolu Vitrindekiler köşemizi sizler için sıklıkla yenileyeceğiz. Evinizden çıkmadan dünyayı adımlamaya var mısınız?
Evde Kal Kitap Oku! Evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız bugünlerde, her türden yetkin okuma önerileriyle dopdolu Vitrindekiler köşemizi sizler için sıklıkla yenileyeceğiz. Evinizden çıkmadan dünyayı adımlamaya var mısınız?
Yorgun Sevda / İrfan Yalçın / h2o Kitap / 112 s.
Okulunun Ankara’sına taşınan, herkesin “Canım” demeye mahkûm olduğu bir genç kız. Ağaçlarla konuşuyor, rüyalarında kuşlarla; kadınlığa uzanan yolun başında, sevdası eksik bir mecnun. Komşusu Dede’nin davetiyle girdiği bir işyeri: Ancak aysarların düşleyebileceği; herkesin, cümbüşün ortasında kendi yalnızlığını yaşadığı bir park, aydan park, Lunapark. İş arkadaşları Baba Cemal, Çingene Nuri, Cüce Hamdi, Kapıcı Şehmuz ve kafesin içinde bir dev; uzun, upuzun bir adam: “Afrika Canavarı”. Hüzünlerin Ankara’sından; gölgelerin ardından, arabaların içinden insanlara ateş edildiği ölümlerin İstanbul’una uzanan çeyrek yüzyılın anlatısı. İrfan Yalçın’dan, önceki romanlarına gizliden gizliye dokunuşlarıyla bezeli, çağdaş edebiyatımızı zenginleştiren, 2009 Cevdet Kudret Roman Ödüllü bir yapıt, bir şiir roman Yorgun Sevda.
Dünyayı
Düzeltmek / A. Adnan Adıvar / Yayına Hazırlayan: Tuncay Birkan / Can Yayınları
/ 464 s.
Kitapta,
Cumhuriyet döneminin iz bırakan aydınlarından A. Adnan Adıvar’ın Türkiye’nin demokrasi
ve aydınlanma mücadelesinde yoğunlaşan yazıları Tuncay Birkan’ın editörlüğü ve
kapsamlı sunuş yazısıyla sunuluyor. Dünyayı Düzeltmek, Adıvar’ın daha önce
bir kısmını üç kitapta yayımladığı, 1940’lı ve 1950’li yıllarda gazetelere
yazdığı denemeler arasından ilk defa kitaplaşan yüze yakın yazısını bir araya
getiriyor. Adıvar’ın eski büyük filozoflardan kendi döneminin hemen hemen bütün
önemli düşünürlerine diyaloğa girdiği denemelerinden oluşan kitap; bilim tarihinden
tarih metodolojisine, hukuk devleti ve demokrasiden yeni hümanizm
tartışmalarına, dil ve kültürle ilgili meselelerden etik meselelere çok geniş
bir alana uzanan ilgilerini bütün çeşitliliğiyle ve hakkıyla yansıtmaya
çalışıyor.
Yazı
ve Fark / Jacques Derrida / Çeviren: P. Burcu Yalım / Metis Yayınları / 400 s.
Yazı
ve Fark, okumanın yazmak, yani “zeyil” yapmak olduğunu kabul eden Jacques Derrida’nın
1959-1966 arasındaki özgün okumalarından ve Rousset, Foucault ve
Descartes, Jabes, Levinas, Artaud, Freud, Bataille ve Levi Strauss hakkındaki
denemelerinden oluşuyor. Bu yazılar bir yandan modern düşüncenin gelenekten
kopmayı amaçlamış akımlarının nasıl geleneksel veçheler taşıdığını, metafizik
kavramları nasıl kullandığını gösteriyor. Bir yandan da metafizik düşüncenin
“yazı”yı nasıl ve neden dil tasavvurunun dışında bıraktığı, bu dışlamanın
metafizik için kurucu bir işlem olduğu üstünde duruyor.
Edebiyatımızın
Ustalarının Gözünden Atatürk ve Devrimin Yönü / Taylan Özbay / Telgrafhane
Yayınları / 224 s.
Sait
Faik, Atatürk Müzesi’ni gezdikten sonra kaleme aldığı yazısında Mustafa Kemal’e
dair neler yazmıştı? Orhan Veli, “Biz devrim içinde olan bir memleketiz” derken
toplumu hangi konuda uyarıyordu? Çocukken bir kamyonun altında kalan Aziz
Nesin, o an neyi anlamıştı? Halikarnas Balıkçısı, Mustafa Kemal ve Kuvayı
Milliyecilere düşman olan Ali Kemal’e karşı ne yapmıştı? Melih Cevdet Anday,
Şevket Süreyya Aydemir’in hangi görüşlerine karşı çıkmış; Cumhuriyet Devrimi
ile sosyalizmi nasıl ilişkilendirmişti? Orhan Kemal’in, Fikret Otyam’a önerdiği
yazıda, siyasette mutlaka değişmesi gereken konu neydi? Rıfat Ilgaz henüz
çocukken, çoğalttığı bültenlerle kurtuluş savaşçılarına nasıl yardım etmişti?
Oktay Akbal, yozlaştırılan devrime karşı Devrimcilik ilkesini nasıl
vurguluyordu? “Atatürk, gerçekleştirdiği devrimin yetmeyeceğini biliyordu”
diyen Ceyhun Atuf Kansu, cumhuriyetçi olmanın koşulunu nasıl tanımlıyordu?
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na, “Atatürk mesut bir adam değildi” dedirten şartlar
nelerdi? Taylan Özbay, bu kez Cumhuriyet tarihimize başka bir açıdan bakıyor;
Atatürk’ü, devrimi, devrimcilerin yöneldiği toplumcu çizgiyi ve Türkiye’nin
kendi devriminden uzaklaştığı süreci edebiyatımızın ustalarının gözünden kaleme
alıyor...
Toparlanın
Gidiyoruz / Güzin Özyağcılar / İnkılâp Kitabevi / 104 s.
“Karların
arasından çıkarılıp, battaniyeye sarılıp annemin kucağına veriliyorum. Zaman
zaman bu sahneler tekrarlanmış maalesef. Öte yandan hava buz gibi olsa da
kalplerde sıcak dostluklar da kurulurdu küçük yerlerde. Yoksa çekilmez olur bu
çileler. Tam oraya alışacakken iki sene sonra gene babam Toparlanın gidiyoruz, der,
dostluklar da yarım kalırdı.” Usta oyuncu Güzin Özyağcılar’ın kaleme aldığı
kitap sadece bir özyaşamöyküsü değil, bir şeye umutla bağlanmanın anlatısı.
Hayata bir tutkunun eşiğinden bakanlar için acı tatlı onca şey, anımsanınca
tebessüm ettirecek bir anıdır sadece; “Ah biz de çok sanatçı olmak istedik ama
ailemiz izin vermedi,” diyenlere anlatılacak.
Karanlık
Şehir: Bir Stranger Things Romanı / Adam Christopher / Çeviren: Kübra
Tekneci / Epsilon Yayınevi / 424 s.
Stranger
Things'in son bölümünden sonra hayranların aklında tek bir soru kaldı: Hopper'a
ne oldu? Tam da bu sorunun cevabını beklerken Karanlık Şehir, en sevilen
karakterlerden birinin hayatına bir kapı açıyor. Hopper karlı bir kış günü
mutfak masasına oturmuş, 1977 yılında başından geçenleri Eleven'a anlatıyor.
Hawkins’te
1984 Noel’iydi. Polis şefi Jim Hopper’ın tek dileği Eleven’la ilk
Noel’inin sakin geçmesiydi, ancak Eleven’ın başka planları vardı. Hopper’ın
itirazlarına rağmen bodrumdan, üstünde “New York” yazan bir kutu getirdi ve
cevaplaması zor sorular sormaya başladı.
Hopper
onca sene önce Hawkins’ten neden ayrılmıştı? “Vietnam” ne demekti? Ayrıca neden
hiçbir zaman New York hakkında konuşmuyordu? Geçmişiyle yüzleşmek yerine bir
demogorgon ordusuyla savaşmayı tercih etse bile, Hopper gerçeklerden daha fazla
kaçamayacağını anlamıştı.
Böylece
bütün hayatı değişmeden önce New York’ta yaşadıklarını anlatmaya başladı… New
York’ta 1977 yazıydı. Hopper, Vietnam Savaşı’ndan evine dönmüştü. Küçük
kızı ve eşiyle beraber sivil hayatına devam etmek için New York Polis
Teşkilatı’nda dedektifliğe başlamıştı. Fakat şüphe uyandıran bir federal ajan
karakolda belirip çözülmemiş vahşi cinayetlerin dosyasına el koyduğunda Hopper
işleri eline alıp gerçekleri öğrenmek için her şeyi riske atacaktı.
Çok
geçmeden Hopper, New York’un korkunç çeteleri arasına sızdı. Ancak cinayetleri
çözmek üzereyken bütün şehri karanlığa gömen bir elektrik kesintisi, Hopper’a daha
önce hiç yaşamadığı zorluklarla yüzleştirecekti.
İlm-i Tedbir-i Mülk: Devlet Yönetme Bilimi / Charles Wells / Çeviren: Mutlu Dursun / VakıfBank Kültür Yayınları / 80 s.
İngiliz şarkiyatçı ve dilbilimci Charles Wells’in, 160 yıl önce “Devlet Yönetme Bilimi ya da Türkçe Yazılan İlk Politik Ekonomi Denemesi” alt başlığıyla Londra’da yayımlanan çalışması şimdi aynı kitapta hem günümüz Türkçesi hem de Latin harfleriyle yazılmış Osmanlı Türkçesi ile okurla buluşuyor. Wells, dokuz bölümden oluşan kitapta sırasıyla iş bölümü ve ticaret hakkında, ticaret, iş bölümü, sermaye, madeni paranın ortaya çıkışı ve vergiler gibi iktisadi alandaki birçok konu başlığında görüşlerini aktarıyor. Üçüncü bölüm “Mal hakkındadır”da, “Daha önceki zamanlarda insanlar güçle bedenî ihtiyaçlarını elde ettiler. Hiçbir şeyi biriktirmediler. Ürettikleri kadar da tükettiler ama iş bölümü ve ticaret ortaya çıktıktan sonra günlük ihtiyaçlarından fazlası ellerinde kaldı. Bu fazla, yavaş yavaş artıp mal denilen şey vücuda geldi” diyen Wells ayrıca, ticaret ve fabrikaların çoğaldıkça memleketin gelişip güzelleşeceğini, halkın hâlinden hoşnut olacağını açımlıyor. Yayımlandığı dönem anadili Türkçe olmayan biri tarafından editörlüğü yapılan kitabın anlatımındaki kimi bozukluklar, metnin özgünlüğüne müdahale etmemek adına olduğu gibi okura sunuluyor.
Sultan Abdülaziz’in çevirmeniydi
1839’da doğan Charles Wells, Oxford Üniversitesi’nde okudu, doktorasını Leipzig Üniversitesi Şarkiyat Çalışmaları Bölümü’nde tamamladı. Daily Telegraph Gazetesi’nde gazeteciliğe başlayan Wells, Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığı’nda danışmanlık ve diplomatik çevirmenlik yaptı. Londra ziyaretinde Sultan Abdülaziz’in de çevirmenliğini üstlendi.
Hürriyet Gazetesi’nin yayımlanmasına katkısı önemli
Sultan Abdülaziz’in daveti üzerine İstanbul’a gelen Wells, İngilizce dersleri verdi. Londra’da kaldığı yıllarda düşünce adamları Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi ile arkadaşlık kuran Wells, Yeni Osmanlılar hareketinin en önemli yayın organı Hürriyet Gazetesi’nin yayınlamasına katkı sağladı. “İlm-i Tedbir-i Mülk” 1917 yılında hayatını kaybeden Wells’in ilk eseridir.
Ahitler / Margaret Atwood / Çeviren: Canan Sılay / Doğan Kitap / 504 s.
Margaret Atwood’un 2019 Booker Ödülü’nü alan romanı Ahitler (The Testaments) Türkçede. Yazarın en sevilen kitaplarından, 1986’da yayımlanan ve kadınlar için baskıcı ve korkunç bir gelecek imgelemi içeren romanı Damızlık Kızın Öyküsü’nün devamı niteliğindeki Ahitler, ilk romanda anlatılan baskıcı Gilead rejimini “içeriden” yıkmaya çalışan Lydia Teyze’nin, rejimden kaçışın simgesi olan Nicole Bebeğin ve onun kız kardeşi Agnes’in mücadele günlüklerinden oluşuyor. Kadınlar, bu kez Duvar’a, işkenceye, ölüme rağmen özgürlüğe kaçışı örgütlüyorlar. Zekâ, kurnazlık ve cesaret ile. Totaliter Gilead rejimi yıkılırken, geriye tüm kadınlar için, gelecek için bir kurtuluş vasiyeti kalıyor: Özgürlük duvarlarının ardındadır!
Bellek - Odamdan Sızanlar / Mustafa Önsel / Kırmızı Kedi Yayınevi / 312 s.
Duruşmalar başladı. Marmaris'e Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı almaya giden grubun başındaki eski general 25 Mayıs 2017’de mahkemede konuştu. Sanık, Cesur Yürek filmine atıfta bulunarak şu ifadeleri kullandı: "Kendimi o filmin kahramanına benzetiyorum. Hani final sahnesinde, filmin kahramanı maskeli bir İngilizle vuruşurken İngiliz'in maskesi düşüyor ve kahraman vuruştuğu İngiliz'in aslında adına savaştığı İskoç Kralı olduğunu anlıyor ya, bizim durumumuz tam buna benziyor." Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, "Sizin kralınız kim?" diye sordu. Sanık, "Bunu Akıncılar Davası’ndaki duruşmalara bırakalım" dedi. Sonuç mu? Sonraki hiçbir duruşmada kralı açıklamadılar. Sahi kimdi bu kral? Sanıklar neden krallarını açıklamadılar? Sonrasında neler yaşandı? 15 Temmuz'da çekirdek çitleyenler, korkudan kafasını dışarı çıkaramayanlar, "Dur bakalım ne olacak" diyenler ve hatta kripto FETÖ’cüler kahramanlık hikayeleri yazıp terfi ederken, o gece canlarını ortaya koyanlara ne oldu? Hendek operasyonlarından 15 Temmuz'a, şûralardaki tasfiyelerden TSK'nın yapısına, darbe davalarında kanlı çuvala atılanlardan savaşta sıvışanlara… Son beş yılda ülkemizin nereye evrildiğini okumaya, belleğinizi tazelemeye hazır mısınız?
İçimizdeki İnsanlar - Alt Kişilik Hikâyeleri / Şeniz Ünal / Remzi Kitabevi / 288 s.
Terapi odası sadece iç dökme yeri değildir. Danışanın neyi bilemediğini, göremediğini veya hissedemediğini keşfettiği yerdir. Keşfettikten sonra anlamlandırma mekânıdır. Son aşamada da karar verip bu kararı cesaretle uygulayabilmek için destek aldığı yerdir. Terapist ise her danışanla farklı bir role bürünür, farklı ilişkiler kurar, her hikâyede farklı beceriler sergiler. Kitapta yaşamlarından kesitler aktarılan dokuz kişinin hikâyesi yer alıyor. Bilinçaltları aracılığıyla konuşmayı tercih ettiler. Terapist, regresyon tekniğini farklı terapi ekolleriyle harmanlayıp onları dinledi… Şaşırtıcı, heyecanlı, sevgi dolu, bazen kırılgan, bazen hüzünlü ancak kesinlikle dönüştürücü hikâyeler canlandı psikoterapi odasında…
Tahta Divan / Sabri Kuşkonmaz / Berfin Yayınları / 176 s.
“Merhaba şehir ben geldim yenice / Taşramı getirdim kendimle sana / Evleri bırakıp gitmiş avlular / Kendi avlumu söküp geldim / Çöküp çay içtiğim bir sandalye var / Çay bardağı demirbaş kayıtlı / Gündüzü uzatma derdiyle / Azaltıyorum çayın karanlığını (...)” “Şiirden ne çok şey beklenir. Şiir bir ilaçtır, denir; bu dünyanın yaralarını iyileştirmeye bir ilaç… Ama yaranın yerini bilmek kolay değil. Belki bir ipucu bulunur şiirlerde; belki küçük bir ipucu bulunur bu kitaptaki şiirlerde...” Böyle diyor Sabri Kuşkonmaz, Tahta Divan’daki şiirlerinin duygusunu ifade ederken.
Yoldaş Corbyn - Beklenmeyen Bir Başarı Hikâyesi / Rosa Prince / Çeviren: Buse Burcu Şayir / Tekin Yayınevi / 432 s.
Temmuz 2015’te ezici çoğunlukla İngiliz İşçi Partisi başkanlığına seçildiğinde en çok parti içindeki rakipleri şaşırmıştı. Partiyi sosyalist köklerine döndürme sözü vermiş, genç kuşağın desteğinin etkisiyle İşçi Partisi’ne katılımları arttırmıştı. İnanılmaz bir kitle hâkimiyeti vardı ve bunu sahiciliğine borçluydu. İşçilerle birlikte grev gözcülüğü yaparken, ayrımcılığa karşı, azınlık haklarına dair gösterilerde yer alırken sahiciydi, insan haklarıyla ilgili protestolarda bulunurken, Pinochet’nin yargılanması davasına destek verirken de… Toplumun güvenini uzun yıllara yayılan mücadelesiyle kazanmıştı. Rosa Prince okurları, kaybederken bile kazanan bir figürle; yoldaş Corbyn’le tanıştırıyor.
Fırtınalar Kralı / Brendan Duffy / Çeviren: Seda Çıngay Mellor / Çınar Yayınları / 488 s.
Nate McHale, ailesiyle birlikte geçirdiği kazadan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını anlamıştı. Sakin çocukluğu artık geride kalmış, hoyrat bir gençliğe doğru adım atmıştı. Gün geldi arkadaşları ona Fırtınalar Kralı demeye başladı. Sevgilisiyle birlikte liseyi bitirdikleri sene başka bir yerde yeni bir hayata başlayacaklardı. Nate, çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği Greystone Lake’i gerçekten de terk etti ama tek başına... Kendine New York’ta herkesin gıpta edeceği bir hayat kurdu. Tam on dört yıl olmuştu Greystone Lake’i arkasında bırakalı. Gençliğinin sırları gün yüzüne çıkmak üzereydi. Nate eski arkadaşları ve düşmanlarıyla yeniden bir araya gelmek zorundaydı. Devasa bir kasırga yaklaşıp kentin huzursuz atmosferini daha tekinsiz kılarken Nate’i ve arkadaşlarını yiyip bitiren geçmiş de yağmurun şiddetiyle sürüklenip gidecek miydi? Fırtınalar Kralı, gerilim ve polisiye unsurlarının iç içe geçtiği, psikolojik yönü ağır basan bir suç romanı.
Berlinli Apartmanı / Yaprak Öz / Maceraperest Kitaplar / 256 s.
Birden alev almıştım. Çığlık çığlığa ayağa fırladım, kazağımın önü göğsüme kadar alevler içindeydi. (...) Göğüs altımdan dizlerimin üst kısmına kadar alevler vücudumun ön kısmını sarmıştı ve hiç durmadan çığlık atıyordum, bir yandan da yumruklanan kapının sesi geliyordu kulağıma. Sırılsıklam küvetin içine çöktüm. Yanarken hissetmediğim kadar büyük bir acıyla kıvranarak öylece kaldım. (...) kazağımı zorlukla üzerimden çıkardım. Eteği simsiyah közlenmişti. İçimdeki tişörtün karın kısmı tamamen yanmış, erimişti. Kot pantolonumun düğmelerini açtım, külodumun kenarlarının da köz olduğunu, karnımın, kasıklarımın ve baldırlarımın korkunç bir şekilde acıdığını fark ettim. Bir yandan ağlıyordum...Kadıköy Moda’nın en güzel apartmanlarından birindeki dairesine yeni yerleşen Oya’nın, gizemli ve sıra dışı apartman sakinlerinin sırlarının peşine düştüğü, sürükleyici, zaman zaman ürkütücü macerasına ortak oluyoruz.
Bu Salı ve Her Salı Şişli - Gördüklerimiz Göremediklerimiz 2 / Mario Levi / Everest Yayınları / 248 s.
Türk Edebiyatı’nın usta ismi Mario Levi, yedi kitaplık İstanbul serisi Gördüklerimiz Göremediklerimiz’in Bir Cuma Rüzgârı Kadıköy’den sonraki kitabı Bu Salı ve Her Salı’da; bu kez okurları bir salı günü Şişli’de yürüyüşe çıkarıyor. Yine birbirinden ilginç ve renkli kahramanları, yaşanmış ve yaşanamamış aşkları, kokuları, tatları, artık kaybolmuş mekânları ve sırlarıyla… Yazarın çektiği fotoğraflar da onlara eşlik ediyor. Kitap, melânkoli, hüzün, aşk ve özlem dolu bir Şişli yolculuğu…
Kiraz / Alper Akçam / Literatür Yayınları / 236 s.
“‘Sen benim kirazımsın,’ dedi Ayhan. Uyandığında aklına gelmişti bu benzetme. “Bu da nereden çıktı sabah sabah?” dedi Melisa. Elinden tuttu kızın, kapalı kepenk aralarından güneş ışınlarının sızdığı pencereye götürdü. Yüzyıllardır karanlıkta kalmış bir dünyaydı sanki aydınlanmakta olan... Yüzyıllardır parça parça duran bir yapboz tamamlanmıştı sanki; artık el ele çıkacaklardı yola…” Kiraz, Alper Akçam’dan yürek ve irade üzerine etkin bir roman.
Umut Ekenler / Nur İçözü / Altın Kitaplar / 128 s.
Memleket yangın yeriydi. Genç yaşlı, kadın erkek demeden tüm toplum büyük bir kargaşanın eşiğinde, sahip olduğu her şeyi kaybetmek üzereydi. Düşman dört bir yanda, yıllarca komşu görünenler pusuda, asker yorgun, açlık kapıdaydı... Tüm bunlara dur demenin vakti gelmiş de geçiyordu. Anneler, babalar, gençler, çocuklar ve yaşlılar millî mücadelenin korkmaz bir neferi olarak vatanı korumak, düşmanları ülkeden kovmak ve özgür bir gelecek uğruna o büyük önderin, Mustafa Kemal'in peşinden gitmeye hazırlanıyordu. Nice Mustafalar, Osmanlar, Aliler, Kemaller, Gazi Dedeler, Hatice Kadınlar vardı bu mücadelenin kilometre taşlarında. Onlar umut ektiler, ışık oldular, can verdiler. Sokaklarda özgürce koşalım, rahatça uyuyalım, vatan toprağına bir tek düşman ayağı basmasın diye. Umut Ekenler, işte o destanı yazanların hikâyesidir.
Benim Büyük Aşkım / Gabriel Tallent / Çeviren: Özge Onan / Doğan Kitap / 448 s.
Bu eserdeki kişiler ve kurumlar tamamiyle hayâl ürünüdür. Ve üstelik evet, istanbul diye bir şehir yoktur Nobokov diye birisi de. Tugay kaban'ın en kötü eleştirilere mâruz kalan bu eseri ne hazin ki artık okuruyla buluşmaya hazır! "Ne bu?" The New York Times... "Adam bizimle resmen dalga geçiyor!"
Anlaşıldı, Tamam - Uçaklarla ve Uçuşlarla İlgili Dokuz Hikâye / Ronald Dahl / Çeviren: Berrak Göçer / Can Yayınları / 168 s.
Sıra dışının krallığına hoş geldiniz! Casus, savaş pilotu, çikolata tarihçisi ve tıbbi buluşlar yapan bir mucit. Roald Dahl, yazdığı kitaplar kadar renkli bir yazar. Charlie’nin Çikolata Fabrikası ve diğer çocuk kitaplarıyla tanınan Dahl’ın yetişkinlere anlattığı hikâyeler de bir o kadar sihirli. Düşen uçaklar, silah arkadaşlarının yolunu gözleyen askerler, savaşın akıl almaz cinnet hali... İkinci Dünya Savaşı’nda pilot olarak görev yapan Dahl, Anlaşıldı, Tamam’da savaş pilotlarının tuhaf hayatlarını ve deneyimlerini, havada her an ölümle burun buruna nasıl yaşadıklarını dehşetli ve karanlık, heyecan ve mizah dolu öykülerde resmediyor. Anlaşıldı, Tamam, dünyayı kuşbakışı seyreden deneyimli bir pilotun gözünden, insanların içindeki iyiliğin ve kötülüğün savaşta ne şekillerde ortaya çıktığına dair sürükleyici ve çarpıcı bir derleme. Kemerlerinizi bağlayın!
Kadın Mücadelesi: Özgürlük - Eşitlik ve Kız Kardeşliğin 150 Yılı / Marta Breen / Çeviren: Gaye Yeşim Sezer / Yapı Kredi Yayınları / 128 s.
Özgürlük. Eşitlik. Kız kardeşlik. Yeter ki sesimiz duyulsun! Kadın Mücadelesi feminizm tarihini merak edenler için mutlaka okunması gereken bir grafik roman. 150 yıllık yakın tarihe odaklanan Marta Breen dünyanın dört bir yanında hakları için savaşan kadınları anlatıyor. Henüz dünyanın her yerinde herkes eşit haklara sahip olamasa da geçtiğimiz yüz elli yıl, umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğinin kanıtı niteliğinde. Marta Breen’in güçlü kalemiyle bugün her bireyin doğal hakkı olduğunu düşündüğümüz eğitim, çalışma, seçme ve seçilme haklarını elde etmenin o kadar da kolay olmadığını anlattığı Kadın Mücadelesi -Özgürlük, Eşitlik ve Kız Kardeşliğin 150 Yılı Jenny Jordahl’ın müthiş çizimleriyle tamamlanıyor.
Hesaplaşma / John Grisham / Çeviren: Füsun Doruker / Remzi Kitabevi / 416 s.
Metodist kilisesine bağlı olan Pete Banning, serin bir ekim sabahı yola çıktı, kasabadaki kiliseye girdi ve arkadaşı olan Rahip Dexter Bell’e soğukkanlılıkla üç el ateş etti. Cinayet kadar şaşırtıcı olan bir başka şey de katilin avukatlarına, yargıca, jüriye ve kendi ailesine söylediği tek cümleydi: “Söyleyecek bir şeyim yok!” Banning idam edilmekten korkmuyordu ve sırrını elektrikli sandalyeye götürmeye hazırdı. Hesaplaşma; ırkçı düzenin sürdüğü Güney’den savaş yıllarındaki Filipinler’e, sırlarla dolu bir akıl hastanesinden, avukatının Banning’i kurtarmak için çırpındığı mahkeme salonuna doğru heyecanlı bir yolculuk.
Dostoyevski Poetikasının Sorunları / Mihail Bahtin / Alfa Yayıncılık / 416 s.
Bahtin’in, roman kuramı tarihine Bahtin’nin adını kesin bir şekilde yazmış olan Dostoyevski hakkındaki bu çalışması ilk kez 1929’da Dostoyevski’nin Yapıtının Sorunları adıyla çıktı ve büyük bir etki yarattı. Bahtin’in 1963’te, François Rabelais ve Ortaçağ - Rönesans Halk Kültürü adlı yeni çalışmasının ışığında yeniden ele alıp genişlettiği kitap, bu kez Dostoyevski Poetikasının Sorunları adıyla uluslararası başarıya kavuştu. Bu çalışmada yer alan çok sesli roman, diyalojik roman kahramanların ses, söz ve fikirlerinin iç içe geçmesi gibi tartışmalar hem Dostoyevski’nin eserlerine hem de roman sanatına yeni bir ışık tutmuştur.
Karaova / Çağlar Çetok / Destek Yayınları / 240 s.
Çağlar Çetok cehalete ve zulme karşı onurlu bir direnişi anlattığı ve unutulmaz iki efenin gerçek hayat hikâyelerinden kurgulayarak kaleme aldığı romanında okurları keman çalıp berberlik yapan Kerimoğlu Ali ve onun torunu Katil Memed ile tanıştırıyor. Bu coğrafyada yaşamış efelerin, Yörüklerin, göçmenlerin bölgenin sosyolojik yapısı üstündeki etkilerini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. Kerimoğlu Ali'nin yaşamına paralel olarak bir asır sonra karşımıza çıkan torunu Katil Memed'in hikâyesinin arka planında iki dönemin siyasi, ekonomik, sosyal, toplumsal değerlendirmeleri eşliğinde tarihin kadim mücadelesini gözler önüne seriyor: İyilik mi galip gelecek yoksa kötülük mü?
Cehalete ve zulme karşı onurlu bir direniş...
Keman çalıp berberlik yaparak hayatını kazanan Kerimoğlu Ali’nin, uğradığı bir iftira yüzünden dağa çıkması, ağalık sistemi altında ezilen köylüyü hak aramak yolunda harekete geçirir. Düzenden yana şikâyeti olanlar birer birer katılırlar Kerimoğlu’na.
Ezilenin yanında duran Kerimoğlu Ali, bir zaman sonra adaletin temsilcisine dönüşür. Garibanı ezenin düşmanıdır artık o... Namı günden güne yayılan bir efedir. Mücadelesi sırasında üst üste yaşadığı acı kayıplar, Kerimoğlu Ali’yi derin bir içsel sorgulamaya da sürükler. Birkaç kez hapse bile girip çıktığı halde içindeki mahkeme sonlanmak nedir bilmez. Sonunda kendini bile isteye Fizan’a bile sürdürür. Amacı, kendi itibarını yerle bir ederek peşinden sürüklenip gelen halkı kendinden uzaklaştırmaktır.
Kerimoğlu Ali’nin insani zaafları yüzünden yaptığı hatalarla bambaşka bir seyir kazanan hayatı bilinmeze doğru sürüklenirken, sevdiği kadının katili olarak tutuklanan torunu Memed’in acıklı hikâyesi de romanın paralel kurgusunda akar.
Çağlar Çetok’un tarihin unutulmaz iki efesinin gerçek hayat hikâyelerinden kurgulayarak kaleme aldığı Karaova hem bir dönemin siyasi ve toplumsal panoramasını gözler önüne seriyor hem de derinlikli psikolojik tahlilleriyle iki efenin mücadelesi üzerinden iyilikle kötülük meselesini tarafsızca sorguluyor.
Geceye Uyananlar / Cahide Birgül / Kafka Kitap / 336 s.
Üç kardeş... Suçluluk duygusuna esir düşmüş, sevgisizliğini, iktidar arzusunu yönetmeye çalışan “teşkilat” mensubu Haluk; ağabeyinin suç hayatının gölgesinde kendini bulmaya çabalayan kız kardeşi Nilüfer ve tüm ailenin gizlerinin, ayıplarının cisimleştiği zihinsel engelli kardeşleri Memo… Cahide Birgül, yeni romanında şiddet, cinsellik ve siyasi tarih ekseninde gelişen olaylar çerçevesinde suç mahalli olarak evi, suç ortaklığı olarak da aileyi mercek altına alıyor. Roman, 1990’ları karakterize eden kötücül, kirli ve “derin” ilişkilerin çekirdek aileden topluma akışının neden ve sonuçlarını çarpıcı bir şekilde işlerken faili meçhulleri, Cumartesi Anneleri’ni ve kayıpları hem failin hem de mağdurun gözünden aktarıyor.
Adab-ı Taam: Osmanlıca Adab-ı Muaşeret Kitaplarında Sofra ve Yemek / Derleyen: Emin Nedret İşli / Çevrimyazı: Sedanur Temel / İletişim Yayınları / 190 s.
Toplumsal hayattaki değişimi incelikleriyle ortaya koyan Âdâb-ı Taâm, 1890-1927 yılları arasında yayımlanmış, belirlenebilen bütün Osmanlıca görgü kuralları kitaplarından yeme, içme ve sofra adabına ilişkin metinlerin yer aldığı kapsamlı bir seçki: Eş dost yemeğe nasıl davet edilir; masada kim, kimin yanına oturur; yemek nasıl dağıtılır; ziyafet düzenlemenin incelikleri nelerdir; aile arasındaki yemeklerde, kahvaltılarda nasıl hareket etmek gerekir; Avrupaî usulde yemek nasıl yenir; yemek davetleri için nasıl giyinmek gerekir… Eğlenceli de bulunabilecek ayrıntıları ve incelikleri de içeren kitap, Osmanlı’nın son döneminden cumhuriyetin ilk yıllarına uzanan çizgide alternatif bir tarih penceresi açıyor.
Türkiye İçin Söyleşiler / Aytun Çıray / Kırmızı Kedi Yayınevi / 176 s.
Usta gazeteci Uğur Dündar sordu, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray yanıtladı. Kuş gribi için alınan aşılar neden imha edildi? Erdoğan’ın kürtaj tartışmasını başlatma amacı neydi? Davutoğlu - Yıldırım arasında niye gerginlik yaşandı? Hakan Fidan, Erdoğan’a 17-25 Aralık’ta gerekli bilgileri verdi mi? Davutoğlu- Kılıçdaroğlu görüşmesinin perde arkasında neler oldu? 31 Mart seçimleri iptal edilirken YSK’da neler yaşandı? Kılıçdaroğlu’na suikastı 20 gün önce kim haber verdi? Aytun Çıray tarafından kitaplaştırılan Türkiye İçin Söyleşiler’de, Türkiye’nin en çalkantılı dört yıllık dönemine ışık tutuluyor.
Aldatıcı Rastlantısallık - Hayatta ve Piyasalarda Şansın Gizli Rolü / Nassim Nicholas Taleb / Çeviren: Filiz Deniztekin / Varlık Yayınları / 352 s.
Edebiyat, felsefe, olasılık teorisi, bilişsel bilim ve finans gibi çok farklı disiplinlerden esinlenen Nassim Nicholas Taleb, dünyaya ve özellikle de menkul kıymetler borsasının işleyişine dair algımızın bizi nasıl yanılttığını gösteriyor. Taleb, yirmi sekiz dile çevrilmiş kitabında kanıtlarını anlamlı hikâyelere ve şansı anlayabilmiş kişilerin düşünce ve davranışlarıyla ilgili analizlerine dayandırıyor: Bilim felsefecisi Karl Popper, Yunanistan’ın en bilge adamı Solon, spekülatör George Soros ya da gezgin Odisseus. Monte Carlo simülatörü ve Rus ruleti aracılığıyla Karun’un sarayından Wall Street’in borsa işlem odalarına götürüyor.
Udi - Kadınların Hafızası / Fatma Aliye / Turkuvaz Kitap / 144 s.
İlk olarak 1899’da yayımlanan Udi romanında Fatma Aliye, okurlarına Şam ve İstanbul’un kültürel ortamlarından kesitler sunuyor. Müzisyen bir kadın olan Bedia’nın hikâyesi aracılığıyla müziğin tutkuyla deneyimlenmesi ve nasıl bir eğlence aracına dönüştürüldüğü takip edilebiliyor. Bedia’nın müzik ve aşkla sınanan hayatı aracılığıyla geçmişte yaşanmış benzer kadın deneyimlerine de atıfta bulunuluyor. Üstelik rakip olarak sunulan ve bambaşka hayat tarzları olan kadınların birbirini anlama olanağı da vurgulanıyor.
Tarih Teorisi / Herman Paul / Çeviren: Büşra Helvacıoğlu / İletişim Yayınları / 264 s.
Tarih Teorisi, romanlardan tablolara, müzikten siyasi tartışmalara kadar pek çok örneği içine alarak bu hareketli araştırma alanına taze, açık seçik ve sağlam temelli bir giriş yapmak isteyenler için ideal bir çalışma. Kitap; tarihin ne olduğu, insanların geçmişle nasıl bağ kurduğu ve geçmiş tarafından nasıl şekillendirildiklerine dair tartışmalara okuru ustalıkla çekiyor. 11 tematik bölüm boyunca, Herman Paul, şu konuları tartışıyor: “Tarih, hafıza ve travma. Tarihsel tecrübe ve anlatı. Tarihin ahlaki ve siyasi boyutları tarihsel akıl yürütme ve açıklama. Hakikat, inandırıcılık ve nesnellik.” Tarih Teorisi, tarih teorisinin profesyonel tarih çalışmalarıyla sınırlı olmadığını, otobiyografi yazımı, kültürel miras ve geçmişle ilgili siyasi anlaşmazlıkları anlamak için değerli araçlar sunduğunu ikna edici bir şekilde ortaya koyuyor. Bu kitap, bazı temel meselelere daha dikkatle odaklanmayı sağlayan metin kutularıyla birlikte, tarih teorisi alanında dolaşırken size yoldaşlık edecek çekici, erişilebilir ve güncel bir rehber. Tarih dediğimizde bir yandan olayların seyri anlamına gelen historia res gestae’yi öte yandan insanların olayların seyriyle ilgili anlattığı hikayeler anlamına gelen historia rerum gestarum’u Türkiyeli okurun zihninde anlamlandırıyor. Bugüne kadar tarih yazımı mı, tarih felsefesi mi? sorunun yanıtı Türkçe literatürde hiç bu kadar açık, sade ve anlaşılır yazılmadı. Herman Paul, tarihin, tüketimin bir parçası haline geldiği bu günlerde tarihin nasıl yazıldığını ustalıkla ortaya koyuyor ve tarih okurlarının tarihsel okuryazarlığına katkılar sunuyor.
Bir Osmanlı Subayının Esaret Günlükleri / Hüseyin Hamit / Yayıma Hazırlayanlar: Serkan Erdal, Hasan Demirci / Yapı Kredi Yayınları / 248 s.
Bir Osmanlı Subayının Esaret Günlükleri, 1. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde Ruslarla yapılan muharebelerde esir düşen Mülazım-ı evvel (Üsteğmen) Hüseyin Hamit Efendi’nin esaret günlüklerinden oluşuyor. İki defter halindeki günlükler, kendisinin Sibirya’ya olan esaret yolculuğunu, Nikolsk kampındaki esaret hayatını ve 1918 yılında esaretten kaçıp Türkiye’ye olan yolculuğunu anlatıyor. İlk defter, 14 Mart 1916 - 13 Mart 1917 tarihleri arasında Nargin Adası’ndan başlayıp Sibirya’ya, Nikolsk kasabasına gidişi ve burada yaşadıkları hakkında detaylı bilgiler içeriyor. 12 Nisan 1918 - 19 Şubat 1919 tarihleri arasını kapsayan ikinci defter ise, yaklaşık iki sene esir olarak hayatını sürdüren Hüseyin Hamit Efendi’nin, birkaç arkadaşıyla birlikte Nikolsk’tan kaçarak Türkiye’ye dönüşü hakkında bilgiler veriyor.
Antikacı / Bahadır Yenişehirlioğlu / Timaş Yayınları / 256 s.
Romanları ve oyunculuğu ile Türkiye'de ve dünyada büyük ilgiyle takip edilen Bahadır Yenişehirlioğlu bu kez şaşırtıcı bir romanla çıkıyor okurlarının karşısına. Her şeyi geride bırakıp çekip gitmek kolay mı? Kurmak için yıllarca uğraştığı düzeninden bir çırpıda vazgeçebilir mi insan? Geride bıraktıkların ne olacak? Sorumluluklarını ne yapacaksın? Gözünün içine muhabbetle bakanlar ne yapacak sensiz? Peki ya hayallerin? Gerçekten yaşadığın hayatı istiyor musun? Bu kısacık ömrünü başkalarının istediği gibi mi sürdüreceksin? Benliğini bulmak için hiç mi uğraşmayacaksın? Gidebilirsen eğer, gittiğin yerde seni neler bekler? Gidemezsen kimdir aslında bunun sorumlusu? Üsküdar'ın sırtlarından İstanbul'u sessizce izleyen o ev, içinde Antikacı Cemil Bey'in hikâyesiyle birlikte neler barındırır?
Feride ve Kızları / Ülker Banguoğlu Bilgin / Remzi Kitabevi / 272 s.
Feride ve Kızları… Ülker Banguoğlu Bilgin’den İki Devir İki Kadın’dan sonra hayata ve insanlara dair bir yakın dönem hikâyesi daha… Romanda İstanbul’da yaşayan varlıklı bir ailenin hayatından yirmi yıllık bir kesit sunuyor Bilgin. Kahramanları bir yandan yetmişli ve seksenli yıllara damgasını vuran askeri darbeler, gençlik olayları, suikastlar ve ardından yaşanan tutuklama ve idamlarla çalkanan ülke gündemine ayak uydurmaya çalışırken bir yandan da aile içi çatışmalarla baş ediyorlar. Aralarında sıkı bağlar olsa da kıskançlık, suçluluk ve öfke duygularının sarmalında gelgitler yaşanıyor.
Tecavüzü Konuşmamız Lazım / Sohaila Abdulali / Çeviren: Didem Kizen / Mundi Kitap / 208 s.
Tecavüz, bedensel sınırlarınızın onayınız olmadan ihlali; bu kitap da tecavüzü anlatıyor. Cesaretle, yüksek sesle, utanmadan, utancı hakiki sahibi riyakâr topluma ve tecavüzcüye iade ederek... Otuz yıldır cinsel saldırı meselesiyle uğraşan yazar, danışman rehber, aktivist ve tecavüz mağduru Sohaila Abdulali, kitabında tecavüz hakkındaki düşünce, söylem ve varsayımları mercek altına alıyor. On yedi yaşındayken Hindistan’ın en büyük şehri Mumbai’de bir erkek arkadaşıyla dolaşırken serseri bir güruhun toplu tecavüzüne maruz kalan Abdulali, manifesto niteliğindeki kitabında bu konuda suskun kalınmaması gerektiğini yüksek sesle dile getiriyor.
Katalanlar / Kıvanç Ulusoy / Ayrıntı Yayınları / 176 s.
Modern İspanya siyasi tarihinde Katalan bölgesel talepleri hep kritik önemde oldu. Katalan bölgeciliği 1930’ların sonundan 1970’lerin ortasına kadar İspanya’da siyasi rejimin en önemli hedeflerinden, yani Komünistler, Masonlar gibi en önemli düşmanlarından biri olarak kabul edildi. Franco rejimi İspanya’yı bölünmeden kurtarmak için bölgesel kimlikleri ve siyasi talepleri bastırmakta tereddüt etmedi. Milli devlet içinde merkezileşmeye karşı mücadele tarihinden gelen Katalanlar milli devletin yeni bir bağlamda şekillendiği Avrupa bütünleşmesi içerisinde kendilerine yeni bir siyasal kimlik siyaseti belirlemek durumunda kaldılar. Katalan örneği bize sosyal ve kültürel sınırların ne kadar karmaşık ve akışkan olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Kıvanç Ulusoy elinizdeki kitapta 20. yüzyılda siyasal ve toplumsal çalkantılarla altüst olan ama her durumda krizlerden çıkan ve demokrasiye doğru kararlı adımlar atan eşsiz bir ülkeye, İspanya’ya odaklanıyor. İspanya’daki en köklü sorunlarından biri olan Katalan bölgeciliği ise çalışmanın esas meselesi: ayrılık istekleri, özerklik siyasetleri, referandumlar, dil talepleri, barışçıl protestolar, anayasal hak mücadeleleri ve maruz kalınan baskılarla bir halkın demokratik dünyaya girişinin sancılı ve uzun tarihi…
Stephen Hawking - Evrenin Sınırlarını ve Kara Delikleri Daha İyi Anlamak için Çizgibilim / J. P. McEvoy / Çeviren: Volkan Yazman / Say Yayınları / 176 s.
Stephen Hawking ALS hastalığıyla nasıl tanıştı? Hastalığı hayatında neleri değiştirdi? Peki ya akademik çalışmalarına yön verdi mi? Du¨nyaca u¨nlu¨ bir fizikçi olmasına rağmen Stephen Hawking’in çalışmaları, akademi du¨nyasının dışında çok az kişi tarafından gerçekten anlaşılmaktadır. Çu¨nku¨ kamuoyunda daha çok tekerlekli sandalyede ve neredeyse tamamen felçli bir fizikçi olarak u¨n yapmıştır. Oysa Hawking’in dehası, yirminci yu¨zyılın en önemli iki teorisini; Einstein’ın genel izafiyet teorisiyle kuantum teorisini birleştirmesinde yatar. J. P. McEvoy ve Oscar Zarate bu kitapta, Hawking’in öğrencilik gu¨nlerinden hastalığıyla mu¨cadelesine kadar herkes tarafından bilinen hikayesinin yanı sıra, kara delikler ve evrenin başlangıcı u¨zerine yaptığı mu¨thiş çalışmaları da anlatıyor. Yu¨zyılın en önemli ve en tanınmış dâhilerinden birinin hayatına eğlenceli bir yolculuk, Stephen Hawking’de sizi bekliyor.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 350 bin 757 kez 'yazı-tura' atıldı... Sonuç şaşırttı!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'