Yokluğu her türlü varlıktan daha gerçek
Filmlerin sonunun anlatılmasını istemez insanlar, çünkü o heyecanı, o gizemi, o bulma/bilme mutluluğunu kendilerinin yaşamasını isterler. Ben öyle değilim, bilsem de sonunu aynı keyfi alırım filmden de, romandan da… Ama belki ilk kez Ferzan Özpetek’in yeni romanı Bir Nefes Gibi’de yeniliği keşfetmenin heyecanı sardı beni.
Önceden bilseydim, onca heyecan verici, onca merak uyandırıcı olur muydu?..
İki ayrı insan, iki ayrı kent…
Birbirlerini yıllardır görmeyen, birbirlerinden haber alamayan iki kardeşin iki ayrı öyküsü anlatılan, yan öykücüklerle desteklenmiş. Biri Roma’da öteki İstanbul’da… İçten içe kardeş sevgisi varsa da asıl anlatılan hayatı bölüşmüş olmak, birbirlerinin duygularını hissetmek. İşte burada Ferzan Özpetek’in görsel anlatımı giriyor devreye, o duygularda nefret mi var, acıma mı? Yoksa sevgi mi yaşıyor hâlâ? Sayfa sayfa örüyor Özpetek bu umudu, heyecanlı gizemi…
Sinemacılığın en önemli yanlarından biri de izleyicinin (burada okurun) beklentisini fark etmek, tempoyu ona göre yükseltip alçaltmayı bilmektir. Bunu gerçekten başarıyor Ferzan Özpetek, filmlerinde olduğu gibi romanlarında da yaşatıyor okura bu heyecanı.
AYRINTILARIN YARATTIĞI HEYECAN
Kent(ler)in sokaklarını, yaşayanlarını değil ama romanın (belki de filmin) kahramanlarının evlerinin içini, odaların ışıklı olmasını, giysilerinin rengini, biçimini ayrıntıyla anlatırken hem bir dönemin hem de içinde bulundukları duygunun yansımasını izliyoruz.
İstanbul’u anlatırken… İstanbul her ne kadar medeniyetler beşiği, kültürler mozaiği olsa da ırkçılıkla da iç içe bir kent. Yaşanmış acıları gözden ırak tutmak pek mümkün değil. Geçmişin izlerinin bu denli yakıcı olmasını sadece duyguyla vermesi bir başka başarısı yazarın.
Haklısınız, merak ediyorsunuz… Ben de merak, heyecan ve ne olacağı kaygısıyla okudum… Ummadığınız yerde ummadığınız biri çıkıyor karşınıza ve sizi yeni bir köşe taşıyla buluşturuyor hem de sürprizlerle dolu.
YALNIZLIK AYAKTA TUTAR (MI?)
Ferzan Özpetek, Doğu egzotizmini seven ve dozunda kullanan bir sanatçı. Filmini de çektiği “hamam” bu romanda da karşımıza çıkıyor. Bu kez yıllar önce yaşanan aşkın, aldat(ıl)manın, tutunamamanın arınmasını sağlamak için ve daha birçok şeye gebe olarak…
Dolmabahçe Sarayında yaşanan o anlık arzu… İhanet nedir ve ihanetten korkmamak insanı nerelere savurur sorusunu sorduruyor. İster istemez merak ediyor, sayfaları müthiş bir hızla bir solukta okumak istiyorsunuz.
İnsan betimlemeleri, ister istemez kendi çevrenizde hatta kendi yaşadıklarınızla bir bağ kurduruyor ve acaba sorusu bir kasap çengeli misali büyüyor gözlerinizin önünde. Sahi, ne olacak bundan sonra? Öfke aşkı öldürür mü? Şiddet de yaşanmış olsa aşk söner mi bir çırpıda? Kim suçlu bu arada? Sahi, birbirinden asla ayrılmayacaklarına söz veren ve bunu uzun süre sürdürmeyi başaran iki kardeşin ayrılıklarına neden olan “şey” sadece aldatma olabilir mi? Dayatılan kimliksizliğin bunda hiç mi suçu yok? Alınan katı ve sevgiden yoksun eğitim aşkta insanı savunmasız bırakır mı? Peki, eğitim kurtulması güç zırhlar mı yaratır insanda, söz konusu aşksa? Kimdir daha suçlu olan metresiyle karısını aynı çatı altında idare eden erkek ki, yoksa birbirlerini kandıran iki kadın (kardeş) mi? Hayat siyahla beyaz gibi iki kutuplu değil ki, kim hangi kanatta belirli mi? aşk, gerçekten aşk mı?
Bir gecede, elimden bırakamadım bitirmeden dediğiniz romanlardan biri olacak Bir Nefes Gibi adı üstünde.
Bir Nefes Gibi / Ferzan Özpetek / Can Yayınları / 160 s. / Haziran 2020.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması