Yumurtalık kanserlerinde risk faktörleri
Yumurtalık (over) kanser kadınlarda kansere bağlı ölümlerde dördüncü sırada yer alır. Belirtiler geç ortaya çıktığı için tanı genellikle geç evrelerde konulabiliyor. Kanseri tanısı konan hastaların %70’inde evre III ve IV hastalık görülmekte.
Erken tanı oldukça zor olup yıllık kontrollerin ve tanıda kullanılan serum tümör belirteçlerinin rolü oldukça sınırlı.
Over kanserinde 5 yıllık sağkalım oranı ortalama sadece %30 olduğu için risk faktörleri ve koruyucu önlemler oldukça önem kazanıyor. Riski artıran en önemli neden genetik faktörlerdir. Bu kanserlerin yaklaşık olarak %10’u genetik faktörlere bağlıdır ve bu üç grupta inceleniyor:
1-Sadece overde görülen kanserler
2-Over-meme kanseri
Lynch sendromu: Burada over ve meme kanseri dışında prostat, kolon, pankreas ve safra kesesi gibi diğer organ kanserleri de görülebilmekte.
Genetik açıdan over kanseri riskini artıran en sık değişiklik BRCA 1 ve 2 genlerinde oluşan mutasyonlardır. Genetik geçişli over kanserlerinin %85’i BRCA1 ve 2 mutasyonlarına bağlı. Bu mutasyonların sıklığı 1/300 ile 1/800 arasında değişmekle birlikte, bu sıklık toplumlar arasında önemi farklılıklar gösterebiliyor. Örneğin Askenazilerde görülme sıklığı 1/40’dir.
Araştırmalar gösteriyor ki, BRCA 1 mutasyonu olan kadınlarda yaşam boyu over kanseri görülme riski %32-84, BRCA 2 mutasyonunda ise bu oran daha düşük. BRCA mutasyonu olan kadınlarda over kanseri riski, genel toplumdaki orandan 15 kat daha yüksek bulunmuştur.
Genetik açıdan over kanseri riskini arttıran diğer önemli bir faktör de MMR genlerinde (örn. MSH2 ve MLH1) olan mutasyonlardır. MSH2 ve MLH1 mutasyonlarında rahim, bağırsak, prostat, pankreas ve safra kesesi kanserleri ile birlikte over kanseri riski de arttırmaktadır.
Genetik tarama
Over kanseri riski yüksek olan kadınların genetik açıdan taranması ve riskin objektif olarak ortaya konması, alınacak koruyucu önlemler açısından oldukça önemlidir. Genetik tarama için kesin kriterler olmamakla birlikte, aşağıdaki gruplara önerilmektedir.
Birinci derece iki yakınında meme kanseri olması ve bunlardan en az birinde tanının 50 yaşından önce konulması.
Birinci veya ikinci derece en az üç kişide meme kanseri olması.
Birinci veya ikinci derece 1 kişide over ve meme kanserinin birlikte bulunması.
Birinci derece bir yakınında her iki memede kanser tarama için yeterli görülmektedir.
Birinci veya ikinci derece en az 2 yakınında over kanseri olması.
Ailenin bir erkek bireyinde meme kanseri olması.
Askenazi Yahudilerinde ailede en az 1 kişinin over veya meme kanseri olması.
Koruyucu önlemler
Genetik yatkınlığı olan kadınlarda koruyucu önlemler oldukça önemlidir. Ultrason muayenelerine ve CA-125 olarak adlandırılan tümör belirteçlerine 25-35 yaşlarında başlanılması ve yıllık sürdürülmesi;
Doğum kontrol hapı kullanılması;
Koruyucu olarak yumurtalıkların alınması: Genetik açıdan riskli olan BRCA 1 veya 2 mutasyonlarını taşıyan, ailesinde en az 2 over kanseri hasta bulunan kadınlar çocuk doğurup ailelerini tamamladıktan sonra veya 35 yaşında her iki yumurtalığın alınması önerilmektedir.
MMR gen mutasyonu olanlarda da yine 35 yaşından sonra overlerin alınması önerilmektedir.
Diğer risk faktörleri
Çevresel faktörler: Dünyada over kanserinin en yüksek olduğu ülkeler İskandinav ülkeleri ve en düşük olduğu ülkeler Çin ve Japonya gibi Uzakdoğu ülkeleridir. Japonya’dan ABD’ye göç eden kadınlarda bu oran yükselmekte ve Anglo-Saksonlardaki düzeye ulaşıyor. Bu yiyecek, kültürel ve geleneksel faktörlerin over kanseri gelişiminde etkili olduğunu düşündürmektedir.
Beslenme faktörleri: Over kanseri riski ile beslenme faktörleri konusunda kesin bir veri yok ama kırmızı et ve yağdan zengin beslenme şeklinin riski arttırdığı düşünülmekte. Ayrıca glisemik indeksi yüksek olan besinlerin birçok kanserle birlikte over kanseri riskini de arttırdığı bazı çalışmalarda gösterildi.
Kısırlık ve tedavide kullanılan ilaçlar: İlk defa 1992 yılında kısırlık tedavisinde kullanılan ilaçların over kanseri riskini 2.8 kat arttırdığı ile ilgili bazı veriler yayımlandı ancak birçok çalışmada bu ilişki doğrulanamadı. Bugün genel kabul edilen görüş, kısırlık tedavisinde kullanılan ilaçların over kanseri riskini minimal düzeyde arttırabileceği şeklindedir. Kısırlığın tek başına risk faktörü olduğu birçok çalışmada gösterildi. Bu nedenle tedavide kullanılan ilaçların getirdiği ek riskin önemli düzeyde olmadığı kabul edilmektedir.
Doğurganlık: Çocuk doğurmayanlar da over kanseri riski daha yüksektir. Ancak burada önemli olan çocuk doğurmamanın, kadına bağlı faktörlerden kaynaklanmasıdır. Erkek faktörüne bağlı kısırlıklarda bu riskte önemli bir değişiklik gözlenmiyor. Bir çalışmada bir kez gebe kalan kadınlar ile hiç gebe kalmamış kadınlar karşıaştırıldı ve riskin 1.27 kat azaldığı gösterildi.
Emzirme: Birçok çalışmada emzirmenin over kanseri riskini azalttığı gösterildi.
Menstruasyon faktörleri: Bazı çalışmalarda erken yaşta adet görme ve geç menopoz ile over kanseri riskinin arttığı gösterilmekle birlikte, bu ilişki kesin kanıtlanmış değil.
Kimyasal karsinojenler: Bu konuda en çok suçlanan ajan talk pudrası olup, birçok çalışmada genital bölgeye pudra sürülmesi, riskte çok az da olsa artışa neden olduğu gösterildi.
Enfeksiyonlar: En çok üzerinde durulan ajan, kabakulak virüsüdür, riskin arttığını ve azaldığını gösteren çelişkili araştırmalar var.
Koruyucu önlemler
Beslenme: Bazı çalışmalara göre, soyadan zengin beslenme riski azaltıyor.
Doğum kontrol hapları: 5 yıl süre ile doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda over kanseri riskinin %40 oranında azaldığı ve bu koruyucu etkinin hap kesildikten sonra 10 yıl süre ile devam ettiği gösterildi. Risk altındaki kadınlarda doğum kontrol hapı kullanımı oldukça önemli.
Doğum ve Emzirme
Tüplerin bağlanması: Kesin olmamakla birlikte, bazı çalışmalarda tüpleri bağlanan kadınlarda riskin daha düşük olduğu gösterildi. Bu nedenle overlerin alınmasını istemeyen kadınlarda tüp bağlanması önerilebilir.
Overlerin koruyucu amaçla alınması: Gen mutasyonu olduğu gösterilen veya öyküye dayanarak riskin yüksek olduğu saptanan kadınlarda 35 yaşından sonra veya çocuk doğumundan sonra overlerin alınması önerilmekte. Buna rağmen, karın duvarında hâlâ kanser görülebileceği unutulmamalı.
Asetaminofen kullanımı: Bazı çalışmalarda asetaminofen kullanımının over kanseri riskini önemli azalttığı gösterildi.
Metformin (Glukophage) kullanımı: Diabet hastalarında kullanılan ve insülin direncini azaltan metfromin birçok kanser riski ile birlikte over kanseri riskini azalttığını gösteren çalışmalar var. İnsülin direnci ile kanser ilişkisini gösteren birçok veri bulunmakta ve bu nedenle metformin ilerisi için oldukça umut vaat etmekte.
Sonuç olarak over kanseri riskini arttıran en önemli faktörün genetik faktörler olduğunu ve en etkin korunma yöntemlerinin doğum kontrol hapı kullanımı ile overlerin koruyucu amaçla alınması oduğunu söyleyebiliriz.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza