Bir baba-oğul hikayesi, ‘Tarla Kuşu’

Baba oğul ilişkisi, her safhasıyla tarih boyunca edebiyatın güncelliğini hiç yitirmeyen temalarından biri olmuş, çağlar ve toplumlar değişse de bu ilişkinin özü aynı kalarak her daim anlatılardaki yerini korumuştur.

Edebiyatın belki de en üretken temalarından biri olan kendini çoklukla bir çatışma biçiminde gösteren ve zaman zaman şiddetin de önemli bir unsur olarak öne çıktığı baba-oğul ilişkisi, hemen hemen her anlatı türünde ele alınır, kimi zaman hikâyenin ana hattını oluştururken kimi zaman da bir yan hikâye olarak kendine yer bulur.

Yakın zamanda Karakarga Yayınları tarafından okuyucularla buluşturulan Tarla Kuşu - Ergenlikle Harmanlanmış Bir Suç Öyküsü adlı çizgi roman hikâyesini bir baba-oğulun çetrefilli ve kırılgan ilişkisi üzerine kuruyor.

Oscar ödüllü oyuncu ve senarist Ethan Hawke’ın öyküsünün Greg Ruth’un çizimleriyle buluştuğu bu sürükleyici çizgi roman, aksiyon dolu hikâyesiyle olduğu kadar hikâyenin ruhunu ve atmosferini başarıyla yansıtan çizimleriyle de insanın elinden bırakırken zorlanacağı türden bir çalışma.

Daha önce yine aynı yayınevi tarafından Türkiyeli okurlarla buluşturulan ve epey ilgi gören “Indeh: Apaçi Savaşlarının Hikâyesi” adlı çizgi roman da yine aynı ikilinin imzasını taşıyordu.

Tarla Kuşu günümüzde geçen bir Amerikan taşrası hikâyesi anlatıyor okuruna. Teksas’ın sessiz kasabalarından biri olan Huntsville’de yaşayan ve gençliğinde Tarla Kuşu namıyla anılan bir boksör olan Jack Johnson ve ergenlik çağındaki oğlu Cooper’ın bir gününü anlatırken baba oğul arasındaki zaman zaman kopma noktasına gelen hırçın ve gelgitli ilişkiyi de gözler önüne seriyor.

Şiddettin her sayfada dozunu artırdığı hikâye boyunca çocukluktan ergenliğe geçişin kırılganlığını, şiddetin ve gerilimin ulaştığı noktaları, duygusallığın tavan yaptığı anları ve koşulları, kimi zaman hatalarımızın sevdiklerimizin hayatını nasıl bir cehenneme çevirebildiğini de incelikle işliyor anlatıcılar.

Hikâyenin akışını kısaca özetlemek gerekirse, ergenliğinin henüz başlarındaki Cooper ailevi sıkıntıların, şiddetin ve pek de ideal olmayan bir ortamda büyümenin etkileriyle okuldan atılınca annesinin aradan çekilmesiyle birlikte kasabanın cezaevinde gardiyan olarak çalışan babasıyla bir gün geçirmek zorunda kalıyor ve tam da o gün cezaevinde yaşanan birtakım olaylar ve Jack’in verdiği yanlış kararlar, Cooper’ı ciddi tehlikelerle yüz yüze bırakarak bir hayatta kalma mücadelesinin içine itiyor.

Ethan Hawke ve Gret Ruth, bir aile draması ile suç hikâyesini harmanlarken hem metinde hem de çizimlerde iki farklı janr arasındaki hassas dengeyi kurma konusunda oldukça başarılı bir iş çıkarmışlar. Hem aksiyonla hem de karakterlerle uyum sağlayan, hikâyenin ihtiyaç duyduğu çizimler, tozlu kahverengi tonlarıyla mekânın çağrıştırdığı havayı da okura hissettiriyor.

Karakterler, duygular ve aile dinamikleri son derece gerçekçi. Okurun karakterlerle, özellikle de Cooper’la bağ kurması ve kendini olayların akışına kaptırması hiç zor değil. Zaman zaman kargaşanın ve gerilimin arttığı noktalarda yaşanan yalpalamalar hikâyenin zayıf değil, güçlü yanı, zira okurun hikâyeyi Cooper’ın gözünden görmesi amaçlanarak bilinçli olarak tercih edildiği anlaşılıyor.

Bir baba oğulun tek bir gününe odaklanan ve gerek çizimleri gerek aksiyon dolu hikâyesiyle okuru ânında içine çeken Tarla Kuşu, sinematografik atmosferiyle film izlermiş gibi okunacak, sinemaya aşina insanların elinden çıktığı anlaşılan bir çizgi roman.