Merhaba
Mimarlıkla toplumu, kültürü, sanatı, tarihi, felsefeyi, edebiyatı, matematiği, müziği bütünleştiren bir Rönesans insanı, “insanların mutluluğunu amaçlayan bir düşünür” olarak yazıları, kitaplarıyla çağdaşlığa çağırdı.
“Bizim kuşak İslam dünyasında eşi olmayan bir Cumhuriyet Devrimi’nin içinde yetişip ona omuz veren bir kuşaktır. Bizi yabancı emperyalizmler değil, ona karşı çıkanlar yetiştirdi” diyerek “Türkiye’nin geleceğini ve çağdaş dünyaya katılma sorunlarını aydınlatma çabası”yla yazdı.
Türkiye’nin çağdaşlaşmasının önündeki temel sorunlarını “Örgütlü cesaret, kentlileşme zorlukları ve sistemli bilgi kirliliği” olarak saptadı ve yol gösterdi:
“Her toplumum geleceği kendi elindedir. (...) Cehalet vurdumduymazlık maskesi takmış ve ülkenin afakını sarmış, siste kimse bir şey görmüyor. Bilim teknoloji ikilisinin ve bütün dünya kültürlerinden süzülmüş verilerin katılarak tanımlanan tek uygarlığa katılması çağdaşlığı tanımlayan olgudur. Sorumlu aydının görevi açık: Çağdaş dünyaya bilgi toplumunu örgütleyerek katılmak için toplumu hazırlamak.”
Emperyalistlerin bağımlı kılmak istediği Müslüman dünyasını el altında tutmak için “cehalet”i kullandığını, Kemalizm ya da Atatürkçülüğün “Çağdaş olmaya çağrı” olduğunu söyleyerek vurguladı ve “cehaletin temel bir hastalık” olduğunu söyleyerek uyarmaya devam etti:
“Einstein çok zaman önce ‘Eğer dünyada yaşayacaksak her şeye yeniden başlamak gerekecek!’ demişti. Aydının savaşı burada başlıyor. İnsanlara geleceğin ne hazırladığını anlatma yollarını bulacaklar. Bu yeni bir devrimdir. Silahla değil akılla olacak.
Bu bütün buluşlardan daha zor görünüyor. Arapça olursa daha dindar, Farsça olursa daha edebi olur diye düşünmüş bir kültürden geliyoruz. Bilgisizlik sömürüsünden kaynaklanan kötülükler ekonomik dengesizliğin temel nedenlerinden biridir.
Bizim sorunumuz cahil toplumu eğitmektir. Ne var ki öğretim yarı cahilin ya da sömürücünün elindeyse amacına ulaşamıyor. Türkiye cehaletiyle övünen olağanüstü bir ülke!.”
Kendisini ustamız Erdal Atabek’in sözleriyle, saygı ve özlemle anıyoruz:
“Ne için yaşıyorsun? Nelere değer veriyorsun. Hayatın üreticisi misin? Hayatın tüketicisi misin? Üretilmiş değerlere sahip olmaya mı çalışıyorsun? Hayata ve dünyaya değer katmak için mi yaşıyorsun. Soru budur. Yanıt da oradadır. Doğan Kuban bu yanıtı vermiştir, vermektedir.” (“Yaşamın anlamı nedir?”, Cumhuriyet, 18 Nisan 2016).
Ölümsüz aydınımız, ağabeyimiz Doğan Kuban kapağımızda. Öner Yağcı’nın yazısı...
- M. Sadık Aslankara (“Öykü cehaleti” / Çağatay Güler, Öteberi Sandığı, Favori / Ahmet Karadağ, Dirlik Düzenlik Apartmanı, Mahal / Dilan Özdemir, Buluttan Hafif Buğudan Ağır, Vapur),
- A. Celal Binzet (Geneviéve Fraisse, Tarihin Devamı: Kadın Sanatçılar, Kadın Yaratıcılar, Çeviren: Ahmet H. Durukal, Yapı Kredi),
- Gültekin Emre (Hayati Baki, hayat yaprakları: dilin evinde dünya, RavenART),
- Y. Bekir Yurdakul (Gürsen Özen, O-Ne-O Gezegeni, Günışığı Kitaplığı),
- Dolu dolu Vitrindekiler, kısa tanıtımlar, Emek Yurdakul’un hazırladığı Güncel ve Mustafa Başaran’ın hazırladığı Bulmaca ile de düşün trafiği sürüyor!
İyi okumalar...
Gamze Akdemir
Dolu dolu Kitap Dergi, BUGÜN gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte...
Unutmayın; her gün Cumhuriyet her perşembe Cumhuriyet Kitap Dergi okunur!
