Bu hafta kapağımızda yer alan 20. yüzyılın iki büyük aydını, Osip (Emilyeviç) Mandelştam ve doğumunun 100. yılında Rainer Maria Rilke ile “Merhaba”.
İnsana odaklı, doğayla iç içe ve yaşamın kalbine işlenen acıları, umutsuzlukları ve yaşamın pek çok alanına göndermede bulunan imgeleriyle özgün bir şiir dili oluşturur Osip (Emilyeviç) Mandelştam. Sembolizmin soyut, kolay anlaşılamayan yapısına bir tepki olarak doğan; insanı ele alarak, yalın bir anlatımla somut gerçeklikleri öne çıkaran Akmeizim akımının önemli temsilcilerinden biridir.
Başından beri edebiyat çevrelerinin dışında kalır. Aslında devrime karşı değildir. Parti bürokrasisine, partinin yönetmeye çalıştığı sanat anlayışına karşıdır. Karşı devrimci olmakla suçlanır. Bir dost çevresinde okuduğu Stalin’e gönderme yaptığı şiir de başına çok işler açar. “Kremlin’deki dağlı”, “Parmakları kalın solucan gibi”, “hamamböceği bıyıkları” gibi imgelerin kullanıldığı şiiri dinleyenlerden biri ispiyonlar. Pasternak, bu şiiri şairin “intiharı” olarak yorumlar.
Bu şiir yüzünden tutuklanır, Sibirya’ya sürülür. İntihar girişimlerinde bulunur. Açlık çeker. Yazdıklarını yayımlayamaz. Lanetli bir şair sayılır. 1938’de Moskova’ya dönmesine izin verilir. Yeniden tutuklanarak 5 yıl süreyle çalışma kampına gönderilir ve burada 27 Aralık 1938’de ölür.
1956’da saygınlığına kavuşur, 1987’de tüm suçlamalarından aklanır, toplu şiirleri ölümünden 35 yıl sonra 1973’te Rusya’da yayımlanır. Çok acılar çektiği sürgün yeri Voronej’e heykeli dikilir. Yeni keşfedilen küçük bir gezegene de adı verilir.
Redaksiyonunu yaptığı çeviri bir kitaba yanlışlıkla çevirmen olarak adı yazılınca “intihal” suçlamasıyla başına ne dertler açılır. Ermenistan yolculuğu onun için kurtuluş olur. Mandelştam’a göre “Ermenistan’a gelmek ana rahmine, her şeyin başladığı yere, atalara, köklere, kaynağa dönüş”tür.
“Vedalaşmaların ilmini” yapan bir şairdir. “İz bırakmadan” uçmak ister. O bu dünyadan çekip gider ama yazdıkları onun izini sürdürüyor hem de hiç silinmeden. Gültekin Emre’nin yazısı...
Kendinden çıkıp yine kendine varan bir şairdir Rainer Maria Rilke. Hiç unutamadığı geçmişiyle günlük yaşamını, gözlemlerini şiirlerinde hep yaşatan; yaşadığı acılı, sancılı, sıkıntılı dönemlerden hiç kopmadan hep yazmayı sürdüren bir şairdir.
Savaşa karşı duruşunu şiirlerine de yansıtan; dinselliği “melekler”le şiirlerinde hiç eksik etmemiş, ölüm korkusunu hiç üstünden atamamış biridir de.
Halkın dilinden, kültüründen, yaşamından, yaşadığı ortamlardan hiç kopmaz. Dizelerini, imgelerini, şiirlerinin doğasını “Halk Türküsü”yle, “Halk Deyişi”yle de besler, zenginleştirir. Halkın yoksulluğu ile dindarlığını aynı potada ele alır.
Savaşa karşı bir şairdir. Halkı kandırmak, savaşı meşrulaştırmak için kullanılan “bayrak” gibi simgelere de karşıdır. Egemenlerin egemenliklerini sürdürmek için halkı her türlü biçimde yönetme biçimine de karşı bir tutum izler hep.
Rilke’nin tüm yapıtlarıyla, ele aldığı konularla, çevre duyarlılığıyla öncülüğü doğumunun 100. yılında da sürüyor hâlâ! Gültekin Emre’nin yazısı...
- Öner Yağcı (“Tanzimat’tan Cumhuriyete toplumun aynası: Hüseyin Rahmi Gürpınar!”),
- Gürkan Akgüneş (Pamela Bravo / Sürdürülebilirlik: Çevreye Duyarlı Bir Yaşam Kurmak / Çev. Şükran Timur / Yeni İnsan),
- M. Sadık Aslankara (“Yeni öykülerle yeni yıllara...” / Reyhan Yıldırım, Olay Yeri, Mask / Serpil Canalan, Fil Yası, Edisyon / Gamze Yayık, Salyangoz Tezgâhı, Alakarga / Enver Özkardeş, Buk Tarikatı, Mahal / Ümit Aykut Aktaş, Kaplumbağa Ayaklanması, Metinlerarası / Halil Yörükoğlu, Şu An Saat Kaç, İletişim / Ferdi Çetin, Yedinci Günün Karanlığı, Alfa),
- Y. Bekir Yurdakul (Delâl Arya / Kuzey Kıyısı Gizemleri / Can Çocuk),
- Vitrindekiler, kısa tanıtımlar, Emek Yurdakul’dan Güncel ve Mustafa Başaran’dan Bulmaca.
İyi okumalar...
Gamze Akdemir
Kitap Dergi, YARIN gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte...
Unutmayın; her gün Cumhuriyet her perşembe Cumhuriyet Kitap okunur!
