2002 Nobel Edebiyat Ödüllü Annie Ernaux'dan 'Seneler'

2022 Nobel Edebiyat Ödülü'nü Fransız yazar Annie Ernaux kazandı. Komite tarafından yapılan açıklamada, "Ernaux’ya Nobel Edebiyat Ödülü, kişisel hafızanın kökleri, kolektif baskılanması ve yabancılaşması konusunda gösterdiği cesaret ve klinik duyarlılık konusundaki çalışmaları sebebiyle layık görüldü" ifadelerine yer verildi. Annie Ernaux, “bütün görüntüler yok olup gidecek” diyerek başladığı Seneler’ (Çeviren: Siren İdemen / Can Yayınları) adlı yapıtında, kendi kişisel tarihini günlük, not defteri, film, video, resim ve fotoğraf gibi malzemeler üzerinden, 2. Dünya Savaşı sonrası Fransa toplumsal ve siyasal tarihiyle harmanlayarak anlatıyor. Kitapta bu malzemelere dair görsellere yer vermeyen Ernaux, yapıtın kurgusuyla anlatının temel meselesini bütünleştiriyor.

2002 Nobel Edebiyat Ödüllü Annie Ernaux'dan 'Seneler'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.10.2022 - 00:11

 

Fransız yazar Annie Ernaux'un, “bütün görüntüler yok olup gidecek” diyerek başladığı Seneler’ (Çeviren: Siren İdemen / Can Yayınları) adlı yapıtında, kendi kişisel tarihini günlük, not defteri, film, video, resim ve fotoğraf gibi malzemeler üzerinden, 2. Dünya Savaşı sonrası Fransa toplumsal ve siyasal tarihiyle harmanlayarak anlatıyor. Kitapta bu malzemelere dair görsellere yer vermeyen Ernaux, yapıtın kurgusuyla anlatının temel meselesini bütünleştiriyor.

 

Annie Ernaux’nun 1966 yazında Annecy’de genç bir edebiyat öğretmeniyken aklına düşen ve kırk sene boyunca zihin dünyasını meşgul eden “düş”¹, “bir kadın varoluşu”² üzerine yazmaktır. 2008’de Gallimard tarafından Les Années (Seneler) başlığıyla somutlaşan bu düş Ernaux’nun yazınsal aidiyetlerini de simgeler.

Ernaux, Seneler’in ana hatlarının zihninde belirdiği yıllarda, bugün “ruh kardeşi” olarak kabul edilen Virginia Woolf’un yoğun etkisi altında olduğunu kabul eder. İlginçtir ki Woolf’un 1937’de yayınlanan aynı başlığa sahip romanında bir ailenin 1880’den 1930’lu yılların sonuna kadar süren hikâyesi, dönemin iktisadi koşulları ve ahlaki normlarında yaşanan değişimlere paralel olarak ve kadınlar üzerinden anlatılır.

Ernaux’nun Seneler’i ise neredeyse Woolf’un kaldığı yerden, yani 1940’ların başından başlar ve günümüze kadar gelir. Ne var ki Ernaux, bu iki yapıt arasındaki isim benzerliği için “basit bir rastlantı” 3 demekten öteye gitmeyecek ve yapıtlar arasındaki metinlerarası bağı itiraf etmeyecektir.

HİBRİD EDEBİ METİN

Seneler, 20. yüzyılın ikinci yarısında rastladığımız hibrid edebi metinler bağlamındadır. Bu çalışma Ernaux’nun oto-sosyobiyografi olarak tanımladığı yazım tarzında, daha önce deneyimlemediği bir anlatım şekline pencere açar:

Önceki yapıtlarında birinci tekil şahıs anlatıcıyı kullanan Ernaux, burada, kendinden bahsederken kullandığı elle4 zamiriyle ikili bir etki yaratır. Öncelikle Ernaux’ya göre, anlatılarda alışılagelen erkek bakışı ancak bu kullanım ile aşılabilir5. Diğer yandan, bu kullanım kendi kişisel tarihini kişisellikten arındırır.

Ernaux’nun, ait olduğu kuşağın toplumsal ve siyasal tarihini anlatmak için kullandığı nous6 ve on7 kişi zamirleri ise, kişisel ile kolektif ve politiği birbiri içinde eritir.

Bu yöntem, bir dönem kendisinin de aktif parçası olduğu feminist hareketin meşhur sloganı olan “kişisel olan politiktir”e gönderme yapar görünmekledir. Ayrıca bu yöntemle, Seneler’in bir “kadın anlatısı” olmanın ötesine geçerek herkesi kapsayan bir anlatı halini aldığını gözlemleriz.

İMGELERİN KULLANIMI

Seneler’in kurgu özgünlüğünün diğer bir kaynak noktası imgelerdir. Anlatıda dört tür imge dikkat çeker: görsel imgeler, bellek imgeleri, hayalet imgeler ve olay akışının sağlanmasında kullanılan imgeler.

Yapıtta görsel imgeler çeşitlidir. Anlatıcının hayatındaki her yeni dönem, o dönemin özelliklerini taşıyan ve Ernaux’ya ait bir fotoğrafın anlatımıyla başlar.

“Hayatın hızının bisiklet” olduğu, “gece kovalarının gübre olarak bahçeye boşaltıldığı” taşrada, yoklukla geçen çocukluk yıllarını ve “şehre inmek, hayal kurmak, kendini tatmin etmek ve beklemek”ten öteye gidemeyen ergenlik dönemini anlatırken fotoğrafların kullanımı ağırlıklıdır.

Anlatıdaki hareketli görsel imgeler ise birbirine zıt işlevlere sahip gibidir. Anlatıda filmin kullanıldığı bölümde anlatıcı çocuklarıyla birliktedir ve çekim eşi tarafından gerçekleştirilir. İlginç olan, filmde bir hareketsizlik duygusunun hâkim olmasıdır. Anlatıcı kamera karşısında, “bir türlü çekilemeyen bir fotoğraf için poz veriyormuş gibi”dir.

Diğer yandan, anlatıdaki kadının “doğal olamayacak kadar gecikmeli” olan gülüşü hem fotoğrafik bir etkiyi hem de anlatıcının o dönemki yaşamındaki durağanlığı akla getirir.

GEÇMİŞ ZAMAN VE ‘BEN’LER!

Video kaset görüntüsünün anlatıldığı bölümdeyse, anlatıcıyı konferans vermek üzere bir lisede görürüz. Ernaux, buradaki heyecanının film çekimindeki gerginliğinden apayrı olduğunu ve boşanıp yeni bir yaşam kurduğu o dönemde hayatına, bıraktığı yerden yeniden başladığını hissettiğini ifade eder.

Bellek imgeleri ise anlatıcının geçmişe dönmesini sağlar. Fakat bu geçmiş zaman, aslında kendisi için geçmiş gibi değildir. Ernaux bunu şu şekilde ifade eder: “Yalnız olduğu zamanların görüntüleri düşüyor sık sık zihnine, şehrin yürüdüğü sokaklarında, oturduğu odalarda (…) kendini gözünün önüne getiriyor”. Bu ‘ben’lerin oralarda var olmaya devam ediyormuş gibi geldiğini söyler Ernaux.

Anlatıcı için bellek imgeleri bazen bir çeşit gündüz düşü etkisi de yaratır. Sevgilisiyle sevişme sonrası uykuyla uyanıklık arasında ortaya çıkan bu anlar, anlatıcı üzerinde geçmişe dönüş ya da geçmişi yeniden yaşama hissi yaratır.

Ernaux bu anlardaki hissini “palimpsest (eski zamanda üzerindeki yazı silinerek başka yazı yazılmış parşömen) hissi” olarak tanımlar:

“Hayatın farklı anlarında hissediyor kendisini, birinden diğerine kayıp gidiyor. (…) Geçmişin ve şimdinin birbiriyle karışmadan üst üste bindiği ve bugüne kadar var olmuş bütün hallerinin bir çırpıda beliriverdiği bir zaman”. Onu bir çeşit “saflığa” sevk eden “bu his onu sözcüklerden (…) [ve] dilden uzağa, anıların olmadığı ilk yıllara, beşiğinin pembe sıcaklığına doğru çeker”.

YAZMAK GERÇEĞE ULAŞMAKTIR!

Anlatıda hayalet imgelerin kullanımı anlatıcının özellikle hayalinde canlandırmakta zorlandığı gelecek ile kurduğu ilişkilerde ortaya çıkar. “Yirmi yıl sonraki kadın bir fikir, bir hayalet. Asla o yaşa erişmeyecek” der geleceğini düşünürken.

Olay akışının sağlanmasında kullanılan imgeler ise, anlatıcının hem kişisel hem de toplumsal olayları bir slayt gösterisinde akıyor gibi ifade etmesini sağlar. Burada görülen imge akışı süreklilik arz etse de her zaman birbiriyle bağlantılı değildir.

Annie Ernaux için yazmak bir daha asla dahilinde “olamayacağımız zamandan bir şey kurtarmak” ve gerçeğe ulaşmaktır. Çünkü gerçek hiçbir zaman en baştan bize sunulmaz8.

«Les Années», le livre d’une vie d’Annie Ernaux’ [«Seneler», Annie Ernaux’nun bir yaşam kitabı]. Le Monde, 7.2.2008.

2 Bacholle-Boskovic, M. «Annie Ernaux: De la perte au corps glorieux» [“Annie Ernaux: kayıptan görkemli bedene”]. Presses universitaires de Rennes, 2011.

3 «Les Années», a.g.e.

4 Fransızcada “o” anlamına gelen dişil üçüncü tekil şahıs.

5 Ferniot, C., Delaroche, P. «Entretien avec Annie Ernuax [Annie Ernaux ile röportaj]». L’Express: culture avec lire. 1.2.2008.

6 Fransızcada “biz” anlamına gelen birinci çoğul şahıs.

7 Fransızcada “biz” anlamında da kullanılan nötr üçüncü tekil şahıs.

8 Rerolle, R. «Annie Ernaux. Entretien avec Raphaëlle Rérolle [Annie Ernaux. Raphaëlle Rérolle ile Röportaj]». Écrire, écrire, pourquoi? [Yazmak, yazmak, neden?]. Éditions de la Bibliothèque publique d’information, 2011.

Seneler / Annie Ernaux / Can Yayınları / 232 s. / 2021.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler