Adalar'da caz zamanı

Adalar'da caz zamanı

19.09.2025 11:56:00
Güncellenme:
Adalar'da caz zamanı

İBB Kültür tarafından üçüncüsü düzenlenen Adalar’da Caz, bugün başlıyor. Bu yıl "Damakta kalan tatlar" temasıyla 19-21 Eylül tarihleri arasında konser, söyleşi, masterclass ve atölye çalışmalarıyla sanatseverlerle buluşacak festivalin ayrıntılarını İBB Kültür Daire Başkanı T. Volkan Aslan ile konuştuk.

İstanbul... Kültürlerin birbirine karıştığı kadim şehirde havada hâlâ sarıyaz güzelliği var. Şehrin vazgeçilmezi Adalar'ı ziyaret etmek için belki de en güzel zaman. Boğaziçi'nden adalara uzanan vapur yolculuklarının esintilerine bir esinti de "Adalar'da Caz"la ekleniyor. Bu yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür tarafından üçüncü kez İstanbullularla buluşturulan "Adalar'da Caz", geniş bir yelpazede hazırlanan programıyla dikkat çekiyor. 

Bu yıl Büyükada’da, Heybeliada’da ve Paşabahçe Vapuru’nda gerçekleşecek konserlerde Nilüfer Verdi, İmer Demirer, Çağrı Sertel, Jülide Özçelik, Ayhan Sicimoğlu, Burhan Öçal gibi birçok usta müzisyeni ağırlayacak. Radyo Boğaziçi tarafından En İyi Müzik Festivali seçilen festival, üç gün boyunca müzik, tasarım, toplumsal konular ve bağımsız kültür üretimi üzerine söyleşiler; caz ve doğaçlama üzerine masterclass’lar ve yaratıcı atölye çalışmalarıyla her yaştan İstanbulluları bekliyor. Festivalin ayrıntılarını İBB Kültür Daire Başkanı Tolga Volkan Aslan'dan dinledik. 

Image

Bu yıl 3’üncüsünü düzenlediğiniz "Adalarda Caz" nasıl doğdu? 

T. Volkan Aslan: Adalar ve Caz Festivali ilham verici biri hikâye… Burada festivali oluştururken gerçekten Adalıların da bir caz festivali isteği olur mu diye birçok görüşme yaptık. Adalar’ın hepimizin kabul ettiği bir turizm yorgunluğu var. Bu yorgunluğun üzerine bir festivali de eklemek aslında Adalılar için de Adaların doğal yaşamı içerisinde çok tercih edilecek bir şey olmadı bizim için. Doğalında da Ada, caz ve sezon konusunda bir fikir birliğine varıldı. Ya sezon başlamadan ya da bitiminde bir dönemde olması düşünüldü. Adalıların caz müziğine bakışı ve yaklaşımı da pozitifti. Biz de deniz, ada, bununla birlikte oranın kültürel çeşitliliği, doğası ve kendi içinde barındırdığı kimliğiyle beraber bir festival startı verdik ilkinde. İlk festivalimiz gerçekten de çok ciddi bir karşılık buldu. Adalar’da bir etkinliği, organizasyonu memnuniyetle tamamlamak o kadar kolay bir iş değil. İkincisinin talep edilmesi bize buradaki memnuniyeti gösterdi. Hem İstanbul hem de Ada halkının bu festivale bir kabulü oldu, teveccüh gösterdiler. Festival yerini bulmuş oldu. Bununla birlikte de ikinciye, bu sene de üçüncüye yelken açtık. 

UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ TATLAR

Caz günlerinin bu yılki teması “Damakta Kalan Tatlar”. Bize biraz içerikten bahseder misiniz?

T. Volkan Aslan: 3. Adalar’da Caz, üç gün boyunca Büyükada Atatürk Meydanı’nda gerçekleşecek gastronomik buluşmalarla da Adalar mutfağının geçmişten günümüze uzanan hikâyesine ev sahipliği yapacak. Festivalin ilk gününde “Bir Arada Yaşamanın Tatları” başlıklı panelde Adalar’da yüzyıllardır birlikte yaşayan toplulukların ortak sofra kültürleri ve pişirme yöntemleri, meze ve balık geleneği, kooperatifçilik ile unutulmaya yüz tutmuş tarifler konuşulacak. İkinci gün “Adalar Gastronomisi ve Turizm: Restorancılığın Geleceği” panelinde geleneksel lokantaların yeni nesil mekânlarla bir arada olması; “Şarküteriden Sokağa: Adanın Tatları”nda Adalar’ın şarküteri ve sokak lezzetleri geleneği; “Meze ve Balık Sofrası: Adalı Bir Gelenek” panelinde ise meze çeşitleri, balığın pişirme ve saklama teknikleri, balık restorancılığı ve meyhaneler ele alınacak. Etkinliklerin son gününde “Unutulmaya Yüz Tutmuş Adalar Yemekleri” sunumuyla kaybolan mutfak kültürünün izleri sürülürken “Adaların Renkliliği, Bir Tutam Mimoza” başlıklı panelde doğal bitki örtüsüyle gastronomi arasındaki ilişki üzerine konuşulacak. “Namütenahi Tatlar” başlığı altında ise çok kültürlü mutfak araştırmacısı, yazar ve girişimci Meri Çevik Simyonidis ve gastronomi kültürü yazarı Rıza Sönmez’in söyleşileri gerçekleşecek.

Image

YAŞAMIN TADI ADALAR’DA

Adalarda Caz’da müziğe eşlik eden hem düşünsel hem pratiğe dayanan bir program var. Bu durum ziyaretçi deneyimini nasıl etkiliyor?

T. Volkan Aslan: Festivalin bu yılki sloganı “Damakta Kalan Tatlar!” Biz damak meselesini bir turnusol olarak kullanıyoruz. O gastronomik bir tat değil. Gemide yolculuk ederken burnunuza gelen deniz kokusu, damağınıza sanki tuzlu suya girmişsiniz gibi bir tat bırakır. Bir müzik dinlediğinizde, keyif aldığınızda beyninize, kalbinize ve kulaklarınıza başka bir tat bırakır. Bir şey öğrendiğinizde de sizi gerçekten keyiflendirecek, geliştirecek ve umutlandıracak tatlar alırsınız. 

Festivalde de bizim sunmak istediğimiz deneyim insanların duyu organlarına ve duygularına eşlik edebilmek. Masterclasslarla dinleyici, yorumcu ve müziğin içinden kişiler için kendilerini geliştirici programlar oluşturmaya çalıştık. Gastronomide Ada’nın yıllardan beri getirdiği tat alışkanlıklarını yakalamaya çalışıyoruz. Cazın alanını ilgilendiren söyleşilerimiz var. Bir yanıyla o damakta kalan tatları anlatan, Ada insanlarının konuştuğu söyleşilerimiz de var. Bunun yanı sıra çocuklara da özel bölümlerimiz var. Sektöre yönelik eşitsizlik üzerine tartıştığımız konularımız var. Müzik dışında birçok alanı kapsayan bütünlüklü, kültürel çeşitliliğe önem veren, müziğe de özgü değerlendirmeler sunduğumuz bir festival programı çeşitlendirmeye çalıştık arkadaşlarımla birlikte… Caz konusunda usta isimlerle, tasarımcılarla çok güzel bir masa oluşturdular. Fikirler aldılar, yazdılar, çizdiler; aylar önce bir program oluşturdular. Şimdi bunun keyfini yaşamaya hazırlanıyoruz.

ADALARIN KÜLTÜREL KİMLİĞİ

Denizle bütünleşik bir kent İstanbul, adaları da İstanbullular için kuşkusuz vazgeçilmez bir yerde. Adalardaki kültür sanat yaşamı açısından bu festivalin önemini nasıl değerlendirirsiniz? Sizce "Adalarda Caz" gibi etkinlikler adaların kültürel kimliğinde nasıl bir karşılık buluyor?

T. Volkan Aslan: Adalar’ı konuşurken İstanbul’un yeni semtlerini konuştuğumuz gibi konuşamayız. Çünkü Adalar’ın kültürel kimliği pek çok ilçeden eski ve kültür kimliği olan bir yer. Adalar’ın kültürel ve sanatsal anlamda gelişmişliği, bölgesiyle kurduğu ilişki ve kendi ürettikleriyle çok özel bir bağı var.  Adalar, bu anlamda İstanbul’da sayacağımız kültür ve sanat anlamında yoksunluk bölgelerinden değil. Doğalında da bir kültürel ağın örülmüş olduğu, çok güçlü STK’ların, çok ciddi kültür ve sanat insanlarının olduğu bir yer. Bizim de paydaşı olduğumuz birçok etkinliği ve festivali de var. Hatta bu dönemde adaya gelenler birden fazla etkinliğe denk gelecek. Bu durum bir kaos oluşturur mu diye çok düşündük ama; nüfusun kaldırabileceği bir etkinlik, havalar da hala güzel… Oradaki kent kimliğine katkımızdan ziyade, bizim oradaki kültür ve kent kimliğiyle özdeşlik kurmak ve birlikte başarmak üzerine bir stratejimiz oldu Ada’da… Bazı yerler böyledir. Örneğin, Kadıköy, Beyoğlu böyle bir ilçedir. Buralarda zaten katma değer üreten birçok bağımsız vardır, siz de o bağımsızlarla hareket edersiniz.

KATILIMCI ANLAYIŞ

Bence, Adalar’a kültürel anlamda mekânsal katkı Taş Mektep’in restorasyonu oldu. Taş Mektep, bugün Ada’nın pek çok kurumuna ev sahipliği yapan bir kültür ve sanat mekânı haline geldi. Bununla birlikte de iki festivalle eşlik ettik Ada’ya… Biri sinema festivali, Ada’da Sinema… Diğeri ise caz festivali… Bunun yanı sıra asıl doğru olan ve mantıklı yürüyen, Ada’daki hareketin bir parçası olmaya çalışıyoruz. Kendimizi öne atan, biz geldik bu işleri biz yapalım biz biliriz gibi değil, burada harika bir yapı var, bu yapıya nasıl dâhil oluruz, nasıl güçlendiririz diye düşünüyoruz. Stratejik olarak hep konuştuğumuz bir konu bu. Devletin kültür ve sanat gücünü, zaten kültür ve sanatın var olduğu bir yerde üstenci bir vaziyette kullanması değil, katılımcı ve paydaş bir biçimde ve mümkünse de edilgen olarak kullanması iyidir. Yalnızca güç yetmeyen büyük ölçekli, caz festivali gibi bir katma değer üretecek festival ile katılabilirsiniz. Burada da bu normda bir yürüyüşümüz var. Hem oradaki kurumların hem de Adalar Belediyesi’nin katkılarıyla yürüyoruz şu anda. Burada da yelpazeyi genişleten bir taraftaydık. Ada’daki kurumlarla diyalogları güçlendiriyoruz. Bunun Ada, kent ve kültür kimliğindeki o zaten müstesna olan yeriyle ilgili bizim de payımıza düşen diyelim.

İstanbul gibi kültür sanatın merkezinde yer alan ancak bunun kent yaşamında homojen dağılmadığı bir şehirde kültür sanatın ulaşılabilirliği hakkında neler söylersiniz?

T. Volkan Aslan: Bu bizim temelde uğraştığımız konu. Bu ulaşım ve erişilebilirlik konusunun çok yoğun bir tempo ve çalışma içerisinde metodolojik olarak çözümlendiğini, hareket olarak da çözümlendiğini düşünüyorum. Tabii ki bunun sınırı yok, bitecek bir şey de değil. Ama hareket etme meselesinin, yaygınlaşma meselesinde güzel normlar üretildiğini düşünüyorum. İlçe belediyelerinin de bu anlamda katkısı çok önemli. Kültür sanata erişim konusunda, mobilize olmak, kültür merkezlerinin aktivasyonu ve yeni döneme, jenerasyona uygun olarak farklılaşması, bunun yanı sıra bizim sloganımız olan “herkes için her yerde” sloganıyla kültür sanatla karşılaşmasının çocuklar ile gençler üzerinde yoğunlaşması… Şehir Tiyatrolarıyla, orkestralarıyla, kültürel etkinlik birimi ve turizm birimi ile hep erişilebilir olma konusunda bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum.

Image

KÜLTÜR BÖLGELERİ OLUŞTURMAK

Bunun ikinci fazı şudur ve önemlidir de; açıkladığımız ama toplamda tam olarak ne söylediğimizin anlaşılamadığı kültür bölgeleri meselesi önemli… Bir yerde kültür merkezinin olması, orada kültürel etkinlik yapmanız orayı kültür alanı haline ne yazık ki getirmiyor. Bunun gelişebilmesi için, o bölgenin kültür sanatının bağımsızlarının da oraya gelmesi, yatırım yapabilmesi, orada bulunabilmesi gerekiyor ki bir öbek oluştursun. 

SANATIN ULAŞILABİLİRLİĞİNDE SÜREKLİLİĞİ SAĞLAMAK

İstanbul 39 ilçesi olan bir şehir, 39’undan da aynı performansı beklememeliyiz. Yükselme trendi olan, bu yapıyla hareket edebilecek çok fazla ilçesi var. Kesinlikle, kendi ilçesinin yerelinde de kültür sanat bağımsız üreticilerine imkân veren yapılanmalarıyla şekillenebileceğini düşünüyoruz. Bu durum sürekliliği sağlar. Süreklilik sağlamak için ekonomi lazım, ekonomi için devletin sürekli finanse ettiği bir sistemin uzun yıllar boyunca devam etmesini beklemek bence iyi bir strateji olmaz. Ama devletin, büyükşehir belediyesinin, ilçe belediyesinin, Kültür Bakanlığı’nın, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kültür sanat konusundaki normların ve stratejilerin gelişmesi konusunda daha somut politikaları konuşması gerekir.

Son olarak festivalde caz tutkunlarını neler bekliyor?

T. Volkan Aslan: Bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz festivalimiz; Alp Ersönmez, Asena Akan, Berke Köymen&the Timebenders, Bilal Karaman, Ayhan Sicimoğlu ft. Latin All Stars, Burhan Öçal, Cenk Erdoğan Trio, Çağrı Sertel, Ece Göksu, Egemen Tosunbaş, Elif Canfeza Gündüz Quartet, Eylül Biçer, Hakan Başar, Islandman, İmer Demirer, Jen Session, Jülide Özçelik, Kaan Çelen Quartet, Nedim Ruacan, Nilüfer Verdi, Öner Karaçuha Quartet ve Pesüs’ün konserlerine ev sahipliği yapacak. Konserler her akşam 18.30’da başlayıp 24.00’e kadar devam edecek.


* Adalar’da Caz’ın etkinlik programına  İBB Kültür’ün sosyal medya hesaplarından ve kultursanat.istanbul adresinden ulaşılabilir.