Sanatın zorlu 20 yılı: Sanatçı müsveddesi!
Siz değerli okurlara son 20 yılda yaşanan tüm düşmanlıkları gün gün yazmak isterdim. Şimdi sandıklar var önümüzde, geleceğin aydınlık ya da simsiyah olması için karar günü...
O ilk yılları anımsıyorum.
Özgürlüklerden söz ediyorlardı.
Yoksulluğu, işsizliği, yasakları ve yolsuzlukları çöpe süpüreceğiz, memleket hepimizin; sanatı-sanatçısı-şairi-ressamı bizim filan diyorlardı.
Bu söylemlerin arkasına dizilenler oldu.
Oysa ülke bu aklı yönettikleri Ankara ve İstanbul’dan tanıyordu.
Sanat alanlarında yaşattıkları ayrıştırmalar, Saray’a davet edip el etek öptürdükleri, sahnelerde ağırladıkları müsamereler, müzik diye sunulan seviyesizlikler, kitap-dergi diye basılan gerici yayınlar, resim-heykel-bale-opera düşmanlıkları her gün karatahtada boy gösteriyordu.
TESLİM ALMAYA ÇALIŞTILAR
Her alanda egemenlik sağlamaya başladıkları yıllarda yani sendikaları, sivil toplum örgütlerini ele geçirme operasyonları sırasında sanat örgütlerinin içine de hançer sokmaya başladılar.
Ne yaptılarsa olmadı, olamadı.
Cumhuriyetin bağrından sıyrılıp gelmiş Aydınlanmacıları teslim almayı beceremediler.
2007 yıllarıydı. Bildiğimiz tanıdığımız bir kin ve nefret damarı ortaya çıktı.
Adaletsizliğe, sanat ve hayat düşmanlığına karşı çıkan kim varsa “sanatçı müsveddesi” diye ilan edildi.
(Mehmet Aksoy’un Kars’ta
yaptığı İnsanlık Anıtı heykeli,
Recep Tayyip Erdoğan
tarafından “Ucube” olarak
nitelendirildikten sonra
yıkılmıştı.)
BECEREMEDİLER...
Ülkenin yüzakı Fazıl Say’a yasak koydular, yasağa direnenlere davalar açtılar, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılmasının ardından AKM talanına karşı çıkan kim varsa “hain” ilan ettiler. Yetmedi, Mehmet Aksoy’un Kars’ta yaptığı İnsanlık Anıtı heykeli için “Ucube” deyip yıkım emri verdiler.
Artık ilk yıllarda söyledikleri ne varsa tersini yapmanın vakti gelmişti.
Gazetecilerden başlayarak üst üste davalar açtılar, karikatürleri, resim sergilerini, oyunları, konserleri yasakladılar, filmlere daha yapım aşamasında yasaklar koydular.
Kültür Bakanlığı üstünden devletin yasalar uyarınca desteklemek durumunda olduğu sanat alanları için ayrılan fonları yandaşlarına üleştirerek alanları boğmaya başladılar.
Ellerinde tuttukları medyalar aracılığı ile dağıttıkları yemlikleri büyütüp, ürettiklerini müsamereden bin beter diziler, filmlerle ülke ve dünya gerçeklerini tersyüz eden, akıl fukaralığı dolu yalanlarla hayatı kuşatmanın peşine düştüler.
Beceremediler.
Sinema susmadı, müzik susmadı, oyunlar durmadı, heykeller hep yontuldu, danslar edildi, resimler yapıldı, şiirler-öyküler-romanlar yazıldı.
Burası Anadolu’ydu, dünden bugüne direnen sanat yaratıcıları her koşulda üretebildi.
Aşk dedi, barış dedi, kardeşlik dedi, emek dedi, özgürlük ve eşitlik dedi.
Elbette susanı oldu, korkuya tapınanı, teslim olanı, üç kuruşa kölelik yapanı ama Aydınlanma damarının iz sürücüleri, yazılmamış şiirler, söylenmemiş şarkılar gibi karanlığın içinden de olsa ses verdiler.
AYDINLIK YA DA KARANLIK
Siz değerli okurlara son 20 yılda yaşanan tüm düşmanlıkları gün gün yazmak isterdim.
Gün ola böylesi bir olanağım olursa tarihe notlar düşeriz, şaşakalırsınız.
Şimdi sandıklar var önümüzde, geleceğin aydınlık ya da simsiyah olması için karar günündeyiz.
Benim gönlüm kardeşliğin, barışın, eşitliğin, özgürlüğün, aşkın yanında.
Bahar geldi ve şimdi vaktidir, çiçeğe duran ağaçlar meyveye dursun, gerisi inanın kolay.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü