Tercih yine sermayeden yana: 'Bakanlık üç maymunu oynamaktan vazgeçsin'

Tercih yine sermayeden yana: 'Bakanlık üç maymunu oynamaktan vazgeçsin'

26.04.2025 04:00:00
Güncellenme:
Tercih yine sermayeden yana: 'Bakanlık üç maymunu oynamaktan vazgeçsin'

Kyme antik kentinde sanayileşme devam etsin diye, kentin arkeolojik niteliği birinci dereceden üçüncü dereceye düşürüldü.

İzmir Aliağa’daki Nemrut Körfezi’nde bulunan Kyme antik kentinin yıllardır dört bir yanında oluşan sanayileşmeye, kurulan fabrikalara yenileri ekleniyor. Ege Bölgesi’nin en büyük sanayi kuruluşları arasında yer alan Habaş Sınai ve Tıbbi Gazlar İstihsal Endüstrisi Şirketi, Aliağa’da yapmaya başladığı yeni tesis için bakanlıktan onay aldı ve çalışmalara başladı.

ÇED sahası Kyme antik kentinin üçüncü derece arkeolojik SİT sahasında yer alıyor. Çalışmaların başladığı tesisin hemen yanında ise birinci derece arkeolojik SİT alanı olan tümülüs mezar (höyük) alanı yer alıyor. Antik kentin başına gelenler daha önce defalarca yazıldı, şikâyet dilekçeleri verildi ama bakanlıktan hâlâ ses yok. Tarihe kara bir leke olarak düşen bu oluşumların kaldırılmaması ve inşaatların başlaması ise arkeologların tepkisine neden oldu. 

'12 ANTİK KENTTEN EN ÖNEMLİSİ'

Bülent Türkmen

(Arkeolog-Türkiye Arkeologlar Derneği Genel Başkanı)

Yıllar önce Kyme antik kentindeki tahribatla ilgili sevgili Özer Akdemir haberin başlığını “Kyme Ne Söyleyim Kyme Ne Deyim” diye atmıştı bir halk türküsü mısrasından yola çıkarak. Gerçekten yıllardır Kyme antik kentinin başına gelenler ky(i) me söylendiyse hep görmezden gelindi. Tabi burada “kim”ler dediğimiz ise yetkililer. Yani buradaki mirası koruması gerekenler.

Kyme antik kenti yıllardır sermayeye peşkeş çekiliyor maalesef. Sermayenin bütün istekleri, yasaların sağından solundan dolanarak, kurul kararları değiştirilerek, sit dereceleri düşürülerek yerine getiriliyor. Ve bunu da göz göre göre bölgenin en önemli antik kentini, bir insanlık mirasını yok ederek yapıyorlar. Kyme antik kenti Aiolis Bölgesi içinde yer alan 12 antik kentten en önemlisidir.

Sağır sultanın bile duyduğu Kyme antik kentinin çığlığına bakanlık kulağını kapatmaktan, üç maymunu oynamaktan vazgeçsin. Orada yapılan tahribatın bütün sorumluluğu üzerlerindedir. Bir an önce Kyme antik kentinin tahribatına neden olan projelerin durdurulması ve alanın gerçek anlamda koruma altına alınması sağlanmalıdır.

'EN KISA ZAMANDA ÖDÜN VERMEDEN KORUNMALI'

Nezih Başgelen

(Arkeolog-Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi)

“İzmir ilinin kuzeyinde, Çandarlı (Elaitikos) Körfezi’nin güneyinde, Nemrut Limanı mevkisindeki antik kentten Roma döneminin ünlü coğrafyacısı Amasyalı Strabon, Kyme adında bir amazon tarafından kurulmuş Aiolis Bölgesi’nin en güzel ve en büyük yerleşimi olarak bahsetmekte. Günümüzde sanayi kuruluşları ile yoğun beton yapılaşma arasında kalan Kyme, 1874 yılında D. Baltazzi tarafından yapılan ilk kazı çalışmasından bu yana yerli ve yabancı çok sayıda bilim insanı tarafından kazı ve araştırmalara sahne olmuştur. 19. yüzyılda Kyme ve Myrina gibi antik Aiolis kentlerinin nekropollerinde yapılan kazılarda bulunan zengin mezar hediyeleri özellikle bu bölgeye has binlerce pişmiş toprak heykelcik bugün başta Louvre Müzesi olmak üzere dünyanın belli başlı müzelerinin koleksiyonlarında yer almaktadır.

ARTIK KAYIP OLMASIN!

Çandarlı Körfezi’nin güneyinden başlayarak kentin etrafını çevreleyerek kuzeyinde son bulan geniş nekropol alanları 1970’lerden bu yana yoğun yapılaşmaya sahne olmuş ve bir bölümü de sanayi kuruluşlarının arazisi içerisinde kalmıştır. Son dönemlerde İtalyan kazı heyetlerince ve İzmir Müze Müdürlüğü tarafından Kyme antik kentinin nekropol alanlarındaki kazılara ağırlık verildiği görülmektedir. Özellikle İzmir Müzesi Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen kurtarma kazılarında Kyme antik kentinin güney ve doğu nekropollerinde çok sayıda mezara rastlanmıştır. 2010- 2011 yıllarındaki çalışmalarda doğu nekropol alanında 145 mezar tespit edilmiştir. Habaş nekropolü olarak değerlendirilen alanda mezarlar ve antik bir yol döşemesi yanı sıra işlik, depo ve konut amacıyla kullanıldığı düşünülen mekânlar da tespit edilmiştir. Benzersiz konumuna, tarih açısından değerine ve arkeolojik bulgularının önemine karşın Kyme ne yazık ki sit alanı olarak bütüncül olarak korunamamıştır. Bu kayıpları asgariye indirmek ve var olanları koruyabilmek için mevcut sit derecelerinin en azından bundan sonra ödün vermeden korunması gerekmektedir.” 

'BAKANLIĞIN TURİZM TARAFI AĞIR BASIYOR'

Selahattin Aydın

(Arkeolog)

Kyme antik kenti, antikçağda Ailois Bölgesi’ne tekabül eden büyük kentlerden biriydi. Ören yeri statüsündedir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 6. maddesine göre korunması gerekli taşınmaz varlıktır. 1990’lı yıllarda Aliağa’nın eski belediye başkanı Hakkı Ülkü’nün çabasıyla kentte kazılar başlamış ve ivme kazanmıştı. Dahası çıkan eserler için müze binası yapılmıştı ancak o günden bu yana koca kentin arkeolojik niteliği birinci dereceden üçüncü dereceye düşürüldü. Sermaye için koruma zırhı delindi. Kent kuşatılmış gibi her yandan rantla sarıldı. Kentin doğrudan kalıntılarının üzerine inşaat izni verilmesi kültürel mirasın topyekûn silinmesi demektir. Turizmin olduğu yerlerde bulunan mirasa salt para için ödenek akarken böyle yerler yok ediliyor. Kültür Ve Turizm Bakanlığı’nın daha çok turizm tarafı ağır geliyor çünkü piyasacı sistemlerde her şey kâr içindir. Kyme hak ettiği değeri görseydi bugün tıpkı Pergamon gibi Aliağa’ya nitelikli turizmle insan seli akardı. Tercih yine sermayeden yana kullanıldı. Oysa devasa bir kent yatıyor orada. Kim bilir toprak altında neleri saklıyor insanlık için. Sadece kent olarak değil Kyme, Nemrut Körfezi deniz ekolojisi için de oldukça önemlidir.