Türk tiyatrosunun usta yönetmenlerinden Işıl Kasapoğlu ile yaşamını anlatan belgeselini konuştuk

Türk tiyatrosunun en önemli usta yönetmenlerinden Işıl Kasapoğlu. Yetiştirdiği oyuncular saymakla bitmez. Durmadan çalışan, durmadan üreten usta yönetmen ülkemizin hemen hemen her noktasına dokunmuş. Paris’ten Diyarbakır’a uzanan bir yolculuk bu...

Türk tiyatrosunun usta yönetmenlerinden Işıl Kasapoğlu ile yaşamını anlatan belgeselini konuştuk
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 06.09.2024 - 04:00

Bir şeyleri anlatmanın en doğru adresi tiyatro. Bir derdiniz mi var, ya da herkese söylemek istediğiniz sözler, belki de bilgilerinizi, fikirlerinizi paylaşmak istiyorsunuz; işte tüm bunları anlatmanın en güzeli tiyatro. Işıl Kasapoğlu da böyle düşünüyor. “Anlatmadan Yapamam” diyor. “Beynimden, kalbimden, midemden geçen her bilgiyi her fikri haykırmalıyım, çünkü ben anlatmalıyım, benim yaşam biçimim bu” diyor. 

Öyle kolay değil tabii... Bu çok uzun bir yolculuk. Aileden uzak kalmak var, evsiz kalmak, sokakta uyumak, aç kalmak var. Bilgiye ulaşmak, ustalaşmak öyle kolay olmamış. Kasapoğlu’nun yolu zorlu ama hep ışıklı olmuş. Mehmet Ulusoy gibi bir ustanın çırağı olmuş Paris’te. Onat Kutlar’ın bilgi birikiminden geçmiş. Bir de sahnenin perileri dokundu mu insana. Sonrası hep tiyatro, daima tiyatro...

DURMADAN ÇALIŞMAK...

Türk tiyatrosunun en önemli usta yönetmenlerinden Işıl Kasapoğlu. Yetiştirdiği oyuncular saymakla bitmez. Durmadan çalışan, durmadan üreten usta yönetmen ülkemizin hemen hemen her noktasına dokunmuş. Paris’ten Diyarbakır’a uzanan bir yolculuk bu. Diyarbakır’da yaptıkları beni en etkileyenlerden sadece biri. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’na oyun yönetmek için gidip bütün Diyarbakırlıları Shakespeare aşığı yapan bir yönetmenden bahsediyorum. Herkes Diyarbakır’da kim Shakespeare seyreder derken salonlar dolup taşmış. Bakın o dönemden bugüne kimler gelmiş; Tülay Günal, Yetkin Dikinciler, Bülent Emin Yarar. 

Ustayı yazarak anlatmak için sayfalar yetmez. Selçuk Metin ise yaptığı belgeselde hayatını çok güzel özetlemiş. Enka Sanat’ın yapımını üstlendiği belgeselin danışmanlığını öğrencisi Serkan Keskin yapmış. Görüntü yönetmenliğini ise Emre Okur üstlenmiş. Sonuç olarak belgesel, Işıl Kasapoğlu’nun tiyatroyla tanıştığı ilk günden bugüne dek dopdolu geçen sanat hayatını ve yer yer özel hayatından kesitleri seyirciyle buluşturan bir yapım olarak çıkıyor karşımıza.

Sözü ustaya bırakıyorum.

Belgeselin fikir ve oluşum süreci nasıl gelişti?

Belgesel, ENKA Sanat Direktörü Gül Mimaroğlu’nun önerisi ve girişimleriyle hayata geçti. Daha önce ENKA Sanat, yönetmen Selçuk Metin ile birlikte Genco Erkal ve Yıldız Kenter belgesellerini yapmıştı. Bu kez, sahne gerisinde neler olduğunu merak etmiş olmalılar ki bana teklif ettiler. İlk başta bu teklifi kabul etmekte zorlandım, çünkü mesele kendimi anlatmak değil, 45 yıldır tiyatro alanında neler yaptığım, nasıl yaptığım ve nasıl örnek olabileceğimdi. Belgeselin amacı, tiyatrodaki yolculuğumun örnek alınması ise belki gerekliydi; yoksa dediğim gibi, mesele kendimi anlatmak değil

‘YAŞAM BİÇİMİM’

Bir insanın mesleğini anlatması ya da kendisini anlatması zor mu? 

Elbette çok zor. Çünkü bu benim için bir meslek değil ta Galatasaray Lisesi günlerimden bu yana süregelen bir yaşam biçimi oldu. Orada tiyatro kolundan başlayıp bugüne kadar süren bir yolculuk bu. 1974’te ilk defa İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda mızrak tutarak, figüranlık yaparak başladığım bir yaşam; bugün 70 yaşına geldim ve halen devam ediyor. Halen figüranlık yapıyorum. Aktörlere eşlik edip, anlatmak istediğim ve toplumla paylaşmak istediğim şeyleri paylaşıyorum.

Başkalarının sizi anlatması nasıl bir duygu? 

Bu, oldukça zor bir duygu. Çünkü bu tür şeyleri duymak hiç kolay değil. İnsanlar hem olumlu hem de eleştirel yorumlarda bulunabilir, ben ise bunlara kulağımı tıkamaya çalışıyorum. Kendi yolculuğumda elbette herkesle birlikte ilerliyorum  ama sonunda hep tek başıma kalıyorum. Tek başına yürümek zorlu olabilir ancak çok şey öğretici bir yolculuk, bu yüzden aslında mutluyum.

Yanlış anlaşıldığınızı düşündüğünüz oluyor mu?

Mutlaka yanlışlar yapıyorumdur  ama eğer bir konuda yanlış anlaşılıyorsam, bunun sorumlusu da benimdir; demek ki yeterince iyi anlatamamışımdır. Anlattığım her şeyde tüm samimiyetimi ortaya koyuyorum ve her oyunda elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Yanlış anlaşılmalarım oluyorsa da, bunu pek fark etmiyorum demek ki kendimi tam olarak ifade edememişimdir.

SÜREKLİ HAYKIRMAK!

Bana Işıl Kasapoğlu’nu bir cümleyle anlatır mısınız desem...

Işıl Kasapoğlu anlatmak istediklerini haykırarak anlatıyor, bazen hırçınlaşıyor ama sürekli haykırıyor. Midesine, karnına, beynine indirdiği her şeyi ağzına geldikçe dışarı haykırarak vuruyor. 

‘HİÇBİR ŞEYDEN PİŞMAN DEĞİLİM’

Geriye dönüp baktığınızda keşkeleriniz ve iyikileriniz vardır mutlaka birkaçını bizimle paylaşır mısınız?

Açıkçası pişmanlık duygum hiç olmadı. Hiçbir şeyden pişman değilim. Bu yüzden yoluma bildiğim kadarıyla devam ettim. Ancak daha fazla öğrenebilir ve kendimi daha çok besleyebilirdim; bunun için çok çaba gösterdim. Belki daha fazla ressam tanıyabilirdim, belki müzik konusunda daha derin bilgi sahibi olabilirdim. Her gün yaptığım şeylerin üzerine biraz daha koyabilmek için bilgi birikimimi geliştirmeye çalışıyorum. Geçmişle değil, o an ve gelecekle çalışıyorum.

‘YAŞAM ÇALIŞMAYA ZORLUYOR’

Yeni projeler ve gelecek hayallerinizden bahseder misiniz? 

Yeni projelerim oldukça fazla. Bu sıralar Kerem Alışık ve Evrim Alasya ile Çolpan İlhan-Sadri Alışık Tiyatrosu’nda “Aşk Bitti” adlı bir oyun üzerinde çalışıyorum. Ayrıca, önümüzdeki Mart sonuna kadar iki veya üç oyunum daha olacak. Durmadan çalışıyorum; bu yıl tatil yapamadım. Yaşam bizi sürekli çalışmaya zorluyor, çalışmak ise anlatmak anlamına geliyor. İçinde bulunduğum sosyal yapıda, anlatmadan yapamam; belgeselin adı da bu yüzden böyle.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon