Fransa’da laiklik kaygısı

Fransa’da laiklik kaygısı

1.06.2025 04:00:00
Güncellenme:
Fransa’da laiklik kaygısı

Fransa’da Müslüman Kardeşler kaygısı, yıllar sonra oldukça geniş kapsamlı istihbarat raporu ile gün yüzüne çıktı. Basına sızan rapor, bir anda ülke gündemine bomba gibi düştü...

Fransa’da Müslüman Kardeşler kaygısı, yıllar sonra oldukça geniş kapsamlı istihbarat raporu ile gün yüzüne çıktı. Basına sızan rapor, bir anda ülke gündemine bomba gibi düştü. Ülkede bu kez mesele sadece başörtüsü değil, doğrudan bir örgütle ilişkilendirilen İslamcı bir yapı: Müslüman Kardeşler.

Rapor, bu yapının Fransa’da “sistematik bir biçimde kültürel hegemonya kurmaya çalıştığını” iddia ediyor. Rapor, Müslüman Kardeşler’in Fransa’daki bazı dernekler, özel okullar, camiler ve yardım kuruluşları aracılığıyla “ayrılıkçı bir toplum modeli” inşa ettiğini öne sürüyor. Raporda, “bir yanda laikliğe bağlı bir cumhuriyet, diğer yanda ise şeriat kurallarına zemin hazırlayan bir yapılanma olduğuna” dikkat çekildi. Rapora sağ partilerden destek gelirken sol partiler ise daha temkinli yaklaşım gösteriyor. Kimi uzmanlara göre Müslüman Kardeşler, “siyasal İslam”ın en sofistike versiyonu olarak görülüyor. Açıkça bir tehdit. Hatta adeta bir “zaman ayarlı bomba”!

SAĞDAN DESTEK

Fransa’daki İhvancı yapılanmaya yönelik raporun yayımlanmasının ardından sağ ve merkez sağ partilerden gelen tepkiler genellikle bulguları destekleyici nitelikteydi. Özellikle merkez sağ Cumhuriyetçiler (Les Republicains) ve aşırı sağcı Ulusal Birlik (Rassemblement National) Müslüman Kardeşler’in faaliyetlerinin yasaklanması gerektiğini savunuyor. Bu da Fransa’daki “güvenlik eksenli İslam politikası”nın bir süre daha süreceğini gösteriyor. Sol ve merkez sol cephesinde ise daha temkinli bir yaklaşım gözlemleniyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “İslamcı ayrılıkçılıkla mücadele” vizyonunun bir parçası olan bu rapor, özellikle eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları ve camiler aracılığıyla yürütülen faaliyetlerin Fransa’nın temel cumhuriyet ilkelerine bir tehdit oluşturduğunu iddia ediyor.

Avrupa ülkelerinden IŞİD’e katılan cihatçıların başında Fransa ilk sırada yer alıyor.

Raporun toplum üzerindeki etkilerini öğrenmek için Paris’in banliyölerine doğru hareket ediyoruz. Paris’in problemli banliyölerinin başında gelen Sarcelles’e geliyoruz, oldukça büyük şekilde inşa edilen camiler göze çarpıyor. Fransa’da genellikle her Müslüman ülke toplumlarının kendilerine ait camileri var. Yani Türklerle Arapların camiisi ayrı, mecbur kalmadıkça birbirlerinin camisine gidip ibadet etmedikleri için burada dört cami var.

SUÇLULUK DUYGUSU...

Sokakta gördüğümüz kadın ve erkekler genellikle İslam kültürüne göre giyinmiş.

Sokakları dolaşmaya devam ediyoruz, farklı kültürden insanların olduğu kafeye giriyoruz, 42 yaşında bir inşaat işçisi olan Karim Ouattara , “Kimi zaman işyerinde bile bu konular konuşuluyor. ‘Sen Müslümansın, ne düşünüyorsun’ diye soruyorlar. Bu çok yorucu, hep kendini ispatlamak zorunda kalıyorsun. Suçluluk duygusu bize yükleniyor” derken 62 yaşındaki emekli bir jandarma Jean Moreau ise “Ülke çok değişti, artık mahallemde Fransızca konuşulmaz oldu. Şu ortamda siz de görüyorsunuz iç içe yaşıyoruz, dışlama söz konusu değil. Devletin ne olup bittiğini denetlemesi normal. Rapor gecikmiş bile. Uyum sağlayan Müslümanlar rahatsız olmaz ama Müslümanları kendi çıkarlarına alet edenlere dur demeliyiz” tepkisini gösteriyor.

Fransa’da ilk kez imamlık yasal olarak “meslek” statüsüne alındı. Bu adım, hem devletin dini aktörleri daha sıkı kontrol etmesi hem de imamların niteliklerini resmi olarak belirleyebilmesi açısından kritik bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Yeni düzenlemelerle imamların Fransa’da eğitim alması, yabancı fonlardan bağımsız olması ve devletin denetiminde faaliyet yürütmesi sağlanmaya çalışılıyor.

ASKER YA DA İŞÇİYDİLER

Fransa’da Müslüman varlığı güncel bir tartışma gibi görünse de kökleri yüzyıllar öncesine uzanıyor. Fransa’nın Kuzey Afrika’daki sömürgeleri olan Cezayir, Tunus ve Fas, bugünkü Müslüman topluluğun ana yapısını oluşturuyor. Birinci ve ikinci dünya savaşları sırasında yüz binlerce Kuzey Afrikalı Müslüman, Fransız ordusuna alınarak cephelerde savaşmaya gönderildiler. Çoğu Fransa’yı bu dönemde tanıdı. Ancak bu insanların bir kısmı, savaştan sonra ülkelerine dönmeyerek Fransa’da işgücü açığını kapatmak için kullanıldı. 1950 ve 1960’lı yıllarda Fransa’ya işgücünü sağlamak için gelenlerin çoğu da Müslüman ülkelerden. Göçmenler, banliyölerde düşük gelirli ve dışlanmış bölgelere yerleştirildi. Bu alanlar zamanla kültürel ve sınıfsal sınırlarla çevrildi. Müslümanlar, bir yandan Fransa’nın parçası olurken öte yandan hep biraz dışarıda kaldılar.

Müslüman ülkelerden getirilen işçiler şehirlerin oldukça dışında inşa edilen banliyölere yerleştirilmiş. Fransız toplumundan oldukça ayrı bir şekilde, yalnızca dini inançları yönünde desteklenmiş ve kendi yaşam kültürlerine itilmiş…

Fransa, kendi elleriyle radikalleşmeye ittiği Müslüman toplumuyla yüzleşiyor. 

İlgili Konular: #fransa