Güneşin sessiz devrimi

Güneşin sessiz devrimi

14.12.2025 04:00:00
Güncellenme:
Güneşin sessiz devrimi

Hayaller gerçekleşmek için vardır.

Hayaller gerçekleşmek için vardır. Jules Verne’in 1873’te yazdığı “80 Günde Devriâlem” o devrin imkânsız rüyasıydı, oysa bugün dünyayı dolaşmak birkaç günlük iş.

Günümüzde ise hayaller, güçlü kalemlerin değil, bir avuç teknoloji milyarderinin elinde. Onlar da roketlerini göğe fırlatma yarışındalar. Kendi gezegenini keşfedememiş insanlığa, Mars’ta “yeni bir hayat” hayalini satıyor, lüks uzay turizmi pazarlıyorlar. Millet çevre kirlenmesin diye çöpünü ayıradursun, onlar tek fırlatmada bir uçağın yüzlerce katı karbon salarak atmosferi delik deşik ediyorlar. Fakat 2025’te bir sınır aşıldı. Jeff Bezos’un şarkıcı Katy Perry’e uzayda tur attırması, alkış yerine dev bir toplumsal tepki yarattı: “İlerleme, dünya kaynaklarının, kişisel çıkarlar veya şov için tüketilmesi değildir!”

Image

Bertrand Piccard ve André Borschberg.

DEVRİMİN MİMARLARI

Tüm bu tantanalı gökyüzü yarışında benim dikkatimse gözlerden uzaktaki o sessiz devrimdeydi. Devrimin mimarları, iki zarif İsviçreli kâşif: Bertrand Piccard ve André Borschberg. Onların da hayali gökyüzünü fethetmekti ancak tipik İsviçreli mantığıyla: Komşuyu rahatsız etmeden, çevreyi incitmeden. Kalkışta motor gürültüsü çıkartmadan.

Her şey daha önce balonla devriâlem yapmış olan Piccard’ın, “Uçmak için petrole ihtiyacımız yok, güneş bize yeter” iddiasıyla başladı. Bu, basit bir idealizm değildi, insanlığın 150 yıllık yakıt bağımlılığına atılmış en radikal meydan okumaydı. Bu hayali paylaşan mühendis Borschberg işe koyuldu. Arkalarına İsviçre’nin ünlü “sessiz ittifakını” (o gösterişsiz ama kararlı mühendislik kültürünü) aldılar. EPFL laboratuvarlarında her vida ve her panel en hafif hale getirildi. Devlet, bilim insanları, sponsorlar, kırılgan kanatların ardındaki omurgayı oluşturdu.

Sonuç: Solar Impulse doğdu. Kanatları bir Boeing 747 kadar büyük (72 metre açıklık), ağırlığı ise bir minibüs kadar (2.3 ton) olan, enerjisini 17 binden fazla fotovoltaik hücreden alan bir uçak ve onu kullanacak iki cesur arkadaş. Uçak tek kişilikti. Ağırlık o kadar kritikti ki 17 ay sürecek yolun her etabını, pilotlardan sadece biri götürecekti. Tam on yıl önce, Abu Dabi’de tarihe geçecek o uçuş başladı. Solar Impulse gökyüzünde süzüldü. Motor sesi yoktu, bir tek rüzgârın ince fısıltısı duyuluyordu. Sonra o efsanevi etap geldi: Japonya-Hawaii, Pasifik geçişi. Borschberg, pilot koltuğunda tek başınaydı. Yakıt yok, yardım yok. Uyku desen, saniyelerle ölçülen mikro şekerlemelerden ibaret. Okyanusa gece çöktüğünde yalnızlık daracık kokpitin camlarını titretiyordu. İşte bu şartlarda, tam 117 saat 52 dakika (5 gün 5 gece) uçtu Borschberg. Dünyanın en uzun solo uçuş rekorunu kırdığında şöyle dedi: “En büyük sınav teknoloji değil, insan dayanıklılığıydı.”

Solar Impulse, Jules Verne’in devriâlem fikrini güneş ışığıyla 43 bin kilometre katederek tamamladı. Piccard, uçuşun anlamını tek bir cümlede topladı: “Biz dünyayı değiştirmedik ama dünyanın değişebileceğini ispatladık.”

GEZEGENİ İYİLEŞTİRMEK

Solar Impulse’ın 10. yılını andığımız bu günlerde, bu sessiz girişimin, roketlerin patırtısının önüne geçmesini diliyorum. Çünkü aynı gezegende iki niyet var: Biri, dünyadan kaçmak için roketler inşa ediyor; diğeri, dünyayı iyileştirmek için kanatlara güneş bağlıyor. Tüm bunlar bana şunu sorgulatıyor: “Sınırsız hayal gücümüzü, başka dünyalara kaçış planlarına değil de tam şu anda üzerinde durduğumuz bu gezegeni iyileştirmeye adasaydık neler mümkün olurdu?”

Belki de ihtiyaç duyduğumuz tek ve en köklü devrim, dışarıya, uzağa, “uzaya” kaçmak değil, tam tersine, “buraya” odaklanmak. Asıl devrim, insanın elindeki hazineden uzaklaşma hevesi yerine, şimdi sahip olduğumuz mucizenin kıymetini kavramasıdır. Nihayetinde insan, hayal edebildiği her şeyi bir gün mutlaka gerçekleştirebilir.