İktidar sallantıda - Elif Günsel
Yaklaşık 28 milyon Güney Afrikalı kayıtlı seçmen, ülkenin yedinci demokratik genel seçimi için 29 Mayıs’ta sandık başına gidecek. Anketler, Afrika Ulusal Kongresi’nin (ANC) son 30 yılda ilk kez oylarının yüzde 50’nin altına düşebileceğine işaret ediyor.
Nelson Mandela’nın liderliğinde ırkçı yönetime karşı mücadeleyi yürüten ANC, beyaz azınlık hükümetinin 1994’te sona ermesinden sonra her beş yılda bir düzenlenen seçimlerde, bugüne kadar liderliğini korumayı başardı. Geçen yıl yüzde 32’ye ulaşan yüksek işsizlik oranı, gelir dağılımdaki eşitsizlik, yolsuzluk iddiaları ve ulusal enerji sağlayıcısı Eskom’dan kaynaklanan elektrik kesintileri gibi sorunlar son yıllarda partinin popülerliğini azalttı. Son istatistiklere göre günde 130 tecavüz ve 80 cinayet vakası gibi ağır şiddet içeren suçların yıllardır çözülememiş olması yetkililere olan güveni zedeliyor. Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, bu koşullarda seçimlere yoğun baskı altında giriyor. Tekrar yetki verildiği takdirde önümüzdeki beş yıl içinde milyonlarca yeni iş yaratmayı, yatırımları artırmayı, özel sektörü desteklemeyi ve yolsuzluğu sona erdirmeyi vaat ediyor. Özellikle yaşlı seçmenler olmak üzere birçok siyah Güney Afrikalı, partinin ırkçı beyaz yönetimi sona erdiren ve çok ırklı demokrasiyi başlatan kahramanlık dolu geçmişi nedeniyle ANC’ye sadakat duyuyor.
Öte yandan ANC partisi de içten içe kaynıyor. Halef ile selef arasında süregelen rekabet bu seçimlerde iyice gün yüzüne çıktı. Eski Cumhurbaşkanı Jacob Zuma, Ramaphosa tarafından yolsuzluk suçlamalarıyla görevden alınmıştı. Zuma suçlamaları asılsız bulduğunu söylemiş ancak sonrasında mahkeme emrine karşı gelmekten hapse girmişti. Şimdi ise ANC’ye seçimlerde rakip olup oyları bölmek adına “Halkın Mızrağı” partisini desteklediğini açıklayan Zuma, partinin ulusal oy oranını yüzde 9’a taşıyabileceğini umuyor. Muhalefet partisinin, apartheid döneminde ANC’nin silahlı kanadının adı “Halkın Mızrağı” adını seçmesi de elbette tesadüfi değil. Bu algı yönetimine karşı ANC’nin, muhalif bir partinin bu ismi kullanmasına karşı yaptığı itiraz da mahkeme tarafından reddedildi. Kimi yorumculara göre muhalefet partisinin en büyük varoluşsal tehdidini ise 82 yaşında olan Zuma’nın kendisi oluşturuyor. Partinin onun etrafında “şahıs partisi” haline gelmiş durumda olduğu görüşleri dile getiriliyor.
(Soldan sağa) ANC’li mevcut Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, DA lideri John Steenhuisen ve EFF Başkanı Julius Malema ve Güney Afrika’nın eski Cumhurbaşkanı Jacob Zuma.
MUHALEFET NE VAAT EDİYOR?
Güney Afrika’nın ikinci en kalabalık şehri olan Cape Town’un bulunduğu Western Cape eyaletinin yönetimini kontrol eden ana muhalefet partisi Demokratik İttifak (DA) lideri John Steenhuisen, “ülkenin bir kriz içinde olduğunu” belirtiyor. Parti “ırk temelli hesaplaşma” olarak tanımlanan “Black Empowerment” planını kaldırmayı ve ten rengine bakılmaksızın yoksulluğu azaltmaya odaklanan politikalara destek vermeyi öneriyor. Kamu yönetiminde ve hatta üniversitelerde siyahlara öncelik olarak uygulanan bu sistem; birçok beyaz ve azınlığa mensup gencin geleceğini yurtdışında aramasına yol açıyor. Her geçen yıl daha fazla evsiz beyazın trafik lambalarının önünde iş ve aş arayışına bizzat şahit olduğumu belirtmeliyim. DA partisi; beyaz, Asyalı ve renkli (karışık ırk olarak bilinen) insanların çıkarlarını destekleyen bir parti olarak algılanıyor. Güney Afrika’nın bir beyaz başkan için “hazır” olduğuna ilişkin şunları söylüyor: “ABD, Obama; İngiltere, Sunak için hazır mıydı? Her ikisi de kendi ülkelerinde azınlık gruplarından geliyor.” Ülkenin tarihsel travmalarını henüz unutmadığını ve unutturulmadığımı düşündüğümden, bu sözleri fazla iyimser ve politik bulduğumu itiraf etmeliyim.
İşsizlik ve eşitsizlikle mücadele etmek için üçüncü büyük parti olan Ekonomik Özgürlük Savaşçıları (EFF), radikal ekonomik çözümler sunuyor. 2013’te, eski bir ANC gençlik kolu lideri olan Julius Malema tarafından kurulan partinin destekçileri genellikle genç, yoksul ve siyah kökenli. Parti kendisini Marksist olarak tanımlıyor. Irksal adaletsizliği önlemek için yoksul kişilere toprak dağıtmayı; madenler, bankalar ve diğer ana sektörleri bedelsiz kamulaştırmayı planlıyor. Böylece ülkenin zenginliğinin çoğunluğa fayda sağlamak için kullanılacağını iddia ediyor. Ülkedeki kimi beyazlar olası bir ANC ve EFF koalisyonu sonrası mülklerine el konulacağı kaygısı ile silahlanmaya giderken en kötümser beklenti içinde olanlar ise ülkeden kaçış senaryoları üzerine kafa yoruyor.
POLİTİK BAHANELER
Dünya Bankası’nın 2022’deki araştırmasına göre Güney Afrika gelir dağılımında en eşitsiz ülke. Toplumda sosyoekonomik açıdan büyük uçurumlar var, toplumsal gerilim fazla, adli vakalara karşı kolluk kuvvetleri yetersiz. Bu eşitsizliğin bir kısmını ırksal faktörlere bağlamak mümkün. Apartheid sonrası 30 senedir yönetimde olan ANC, “ırksal faktörleri” süregelen derin ekonomik sorunlara bahane olarak kullanmaya devam ediyor. Bu seçimler Güney Afrika halkının bu bahanelerin ne kadarına inanıp inanmadığının sağlamasını yapacak. Dünyanın bir ucundaki coğrafyada yaşanan siyasi mücadelede sandıktan çıkan mesajda “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” öngörüsünün haklı çıkıp çıkmadığını hep birlikte göreceğiz.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği