Lüksemburg’a bir gezi

Paris’te havalar oldukça sıcak ısındı, dünyanın en önemli sorunlarının başında gelen küresel ısınmanın artmasıyla birlikte bu yıl ülkede kuraklık tehlikesi bekleniyor. Haftanın en az üç gününü yağmur altında geçirdiğimiz Paris’te yağmura hasret kaldık. Sıcaklarından uzaklaşmak için hafta sonu kendimizi Avrupa’nın kalbinde bulunan Lüksemburg’a atıyoruz.

Lüksemburg’a bir gezi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.06.2023 - 03:00

Paris’ten trenle iki saat on dakikalık tren yolculuğu esnasında Lüksemburg’a yaklaştıkça içimizi kavuran sıcaklıktan yavaş yavaş kurtulmaya başladığımızı hissediyoruz ve dört bir yanı ormanlarla kaplı olan bir vadinin içerisine kurulmuş minyatür ülkeye varıyoruz. 

1994’ten beri UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alan ülkenin keşfine doğru tabana kuvvet diyerek adı gibi başkenti de Lüksemburg olan şehrin beşiği Roche du Bock’tan yürümeye başlıyoruz. 1963’te Kont Sigefroid satın alınarak buraya Luchilinburhuc adında muhteşem bir kale inşa edilir. Kalenin etrafında bulunan yürüyüş alanı, Avrupa’nın en güzel balkonu olarak adlandırılıyor. Chemin de la Corniche’den aşağıya doğru bakıldığında Alzette Vadisi ile Neumünster Manastırı’nın aşağı Grand kasabasının eşsiz güzellikteki manzarasını izleme olanağı buluyoruz. Yürüyüş yolumuzun sonunda Plateau du Saint Esprit’te bulunan Cite Judiciaiere’in binalarına geliyoruz. Buradan şehrin en otantik ve çekici olan mahallelerinden biri olan Grund semtine asansörle iniyoruz. Şehrin oldukça altındaki vadide, şehir sanki üzerimizde duruyor gibi bir görüntü altında yürüyüşümüzü sürdürdükten sonra tekrar yukarı şehre doğru dönmek için Bresdewee ve İspanyol kapısı denilen çıkıştan çıkarak şehrin en eski binalarından bir olan Ennert de Steiler evinin önünden geçiyoruz. Oldukça yorucu gezintinin ardından soluğu şehrin küçük meydanında bulunan Cafe de France adındaki kafede dinlenmeye başlıyoruz. 

KALİTELİ YAŞAM

Lüksemburg dünyada genellikle ekonomik dinamizmi ile birlikte yaşam kalitesinin oldukça yüksek olduğu ülke olarak tanınır. 600 binden az bir nüfusa sahip olmasına rağmen 170’den fazla değişik ülke insanı burada omuz omuza yaşıyor. Hiçbir ayrımcılık olmaksızın “Büyük Dükalık” sakinlerinin yüzde 50’si yabancılardan oluşuyor. Lüksemburg’da yaşamak veya geçici olarak çalışmak çok kültürlü ve motive edici bir topluma dalmakla birlikte, her gün karşılaşacağınız çok çeşitli avantajlardan yararlanma şansı yaratır. Ülkede sosyal ve politik istikrar her zaman yerini koruyor. Dünyanın en düşük işsizlik oranına sahip olan Lüksemburg aynı zamanda kişi başına olan gelirde, Avrupa ülkelerine göre yüksek seviyede. Ülke aynı zamanda dünyanın en düşük suç oranlarına sahip. 

İŞ VE EĞİTİM 

Lüksemburg’da çalışma koşullarının oldukça iyi olduğu biliniyor. Fransa’da olduğu gibi geçici kontrat ile çalışma süresi 24 ay süreyle yenilenebilir. “Vasıfsız” işçiler aylık brüt 2 bin 100 avro maaş alırken “vasıflı” çalışanlar ise 3 bin 500’den 12 bin Avro’ya kadar brüt aylık maaşla Avrupa’nın en yüksek maaşlarına sahip. Çalışma saatleri ise haftada yaklaşık 40 saat. Lüksemburg, kadınlar ve erkekler arasındaki ücret farkının yüzde 3.4 ile Avrupa’nın en düşük olduğu ülke. 

Lüksemburg’da eğitim tamamen  ücretsiz olarak veriliyor. Okullarının kaliteli olmasından dolayı dünya genelinde oldukça iyi bir itibarı var. Ülkede kaçak yaşasanız bile çocuklarınızı  okula kaydettirmek için ikamet ettiğiniz belediyenin eğitim müdürlüğüne gitmeniz yeterli. 4 yaşından itibaren okula başlatılıyor. 6 yıl ilkokul ve 3 yıl orta öğretim zorunlu olarak veriliyor. Okula başlayan çocuklar neredeyse 4 yaşından itibaren  Lüksemburg’un üç ulusal diliyle çok erken tanıştırılıyor, anaokulundan öğrenilen Fransızca, Almanca ve Lüksemburgca. 

Paris’in sıcağından uzaklaşıp  Lüksemburg’un serin ve bir o  kadar yeşil doğasında geçirilen bir hafta sonunun  ardından isteksiz olarak Paris’e  dönmek için yola çıkıyoruz. Yol boyunca bu ülkenin yaşam seviyesinin yüksekliğini tartışıyoruz...

tosunoglu.sul@gmail.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon