Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar Grubu (S&D) ile düzenlediği AB-Türkiye İlişkilerinin Derinleştirilmesine Yönelik İlerici Yaklaşım Konferansı, Art İstanbul Feshane Konferans Salonu’nda başladı.
Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki işbirliğini güçlendirmek amacıyla düzenlenen uluslararası katılımlı, AB–Türkiye ilişkilerinin geleceğine dair ilerici bir vizyonun ele alınacağı konferans, siyasi liderler ile yerel yönetim ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getiriyor.
Konferansın açılışında, emekli büyükelçi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Namık Tan konuştu.
Türkiye’deki demokratik değerlere yönelik istikrarlı ve ilkeli duruşları için Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı’ndaki ortaklarına içten teşekkürlerini sunan Tan, "Dünyada demokratik normların baskı altında olduğu bir dönemde gösterdiğiniz dayanışma, ilericilerin zor zamanlarda geri çekilmediğini; tam tersine, birlikte ve cesaretle ilerlediğini hatırlatmaktadır. Bu sarsılmaz desteğiniz için gerçekten minnettarız" ifadelerini kullandı.
ÖZEL, KONFERANSA SELAM GÖNDERDİ
Genel Başkan Özgür Özel’in de selamlarını katılımcılara ileten Tan, şunları söyledi:
"Kendisi geçtiğimiz günlerde yapılan kurultayda açık ve net bir zaferle yeniden seçildi. Bugün aramızda olmayı çok arzu ediyordu; ancak yoğun programı nedeniyle katılamadı. Liderliği, güveni yeniden tesis etme, kurumları güçlendirme ve Türkiye’nin Avrupa yönelimini yenileme iradesini yansıtmaktadır. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız ve cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nun da içten selamlarını iletiyorum. Bu toplantının çıktılarıyla yakından ilgilendiğini özellikle belirtmem gerekir. Demokrasiyi savunmaya adanmış bir toplantıda kendisinin yokluğunun nedenini açıklamaya gerek bile yok: Bu durum, dayanışmanın neden önemli olduğunu ve neden tam da bugün elzem olduğunu sessizce hatırlatıyor."
"DEMOKRASİ HER ZAYIFLADIĞINDA, TÜRKİYE’NİN İLERLEMESİ DE ZAYIFLAR"
Namık Tan, son yıllarda Türkiye'nin önemli bir siyasi gerilim döneminden geçtiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Yargı bağımsızlığının aşınması, gazeteciler ve akademisyenler üzerindeki baskılar, sivil toplumun kriminalize edilmesi ve muhalefeti susturmak amacıyla hukukun araçsallaştırılması, yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa genelinde de ciddi kaygılara yol açıyor. Bu meseleler teorik değil; hayatlara dokunuyor. Hepimiz örnekleri biliyoruz: Siyasi saiklerle açılan davalar… Belediye yönetimlerine yönelik sürekli baskılar… Siyasi çıkar doğrultusunda bir anda ortaya çıkan veya ortadan kaybolan soruşturmalar… Parti liderliğimizin, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de dahil olmak üzere hedef alınması…
Bunların hiçbiri istisna değil; bir örüntünün parçalarıdır. Açıkça ifade edeyim: Demokrasi her zayıfladığında Türkiye’nin ilerlemesi de zayıflar. Mahkemeler bağımsızlığını kaybettiğinde, vatandaşın güveni sarsılır. Seçilmiş yetkililer haksız biçimde görevden alındığında, kurumlar zarar görür. Siyasi rekabet yargı eliyle çarpıtıldığında, demokratik yapı bütün olarak yara alır. Bütün baskılara rağmen değişmeyen tek bir gerçek var: Türkiye’deki demokratların dayanıklılığı. Hayatlarımız, şehirlerimiz, toplumumuz, gençliğimiz ve seçmenlerimiz hâlâ ışıldamaya devam ediyor.
Türkiye’nin Avrupa yolu geçici bir tercih ya da taktik değildir. Bu, tarih, coğrafya, ekonomi, kültür ve demokratik özlemler tarafından şekillenmiş doğal bir yönelimdir. Cumhuriyetimizin kuruluşu zaten modern, kural temelli, demokratik devletlerin Avrupa normlarına göre belirlenmiş bir ulusal projedir. Biz ana muhalefet partisi olarak Türkiye’nin en büyük sosyal demokrat gücüyüz ve çok açık bir hedefimiz var: AB-Türkiye ilişkileri bizim için stratejik bir ortaklıktır. Bu ortaklık ortak değerlere ve ortak bir Avrupa vizyonuna dayanır. Türkiye Avrupa’yı bir zayıflık noktası üzerinden değil; güven, istikrar, refah, küresel itibar ve demokratik normlar üzerinden tamamlamak istiyor. Avrupa’nın da Türkiye’ye ihtiyacı var. Bölgesel istikrar, enerji ve ticaret hatları, Akdeniz’de iklim direnci, güvenlik işbirliği, ekonomik karşılıklı bağımlılık, kültürlerarası yaşam… Bunların tamamı Türkiye ile Avrupa arasındaki sağlıklı ilişkilere bağlıdır."
"BU BİR ORTAKLIK ZAMANIDIR"
Küresel bir belirsizlik çağında yaşandığını, silahlı çatışmaların bölgenin her yanında sürdüğünü, kutuplaşma ve dezenformasyonun demokratik kültürleri zorladığını anlatan Tan, otoriter eğilimlerin Avrupa’da dahi yükselişte olduğunu aktardı.
Ekonomik uçurumlar, hızlı teknolojik dönüşüm ve yoğunlaşmış iklim risklerinin toplumları derinden sarstığını ifade eden Namık Tan, "Böyle bir dünyada ne Türkiye ne de Avrupa tek başına hareket edebilir. Bu bir ortaklık zamanıdır ve bu ortaklık demokratik değerlere ve karşılıklı sorumluluğa dayanmalıdır. Güven üzerine kurulmalıdır ve güven ancak eylemlerle inşa edilir" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tan, AB-Türkiye ilişkilerini yeniden canlandırmak ve rayına oturtmak için beş temel alana odaklanılması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı; demokrasi bunun yokluğunda işlemez, yatırımcı güvende hissetmez, uluslararası ortaklıklar sürdürülemez. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi; Türkiye’nin belediyeleri demokratik inovasyonun laboratuvarları hâline geldi, ulaşımdan sosyal hizmetlere, çevre politikalarından dijital dönüşüme kadar baskı altında bile etkili sonuçlar ürettiler. İnsanlar arası ilişkilerin artırılması; öğrenciler, akademisyenler, sanatçılar, aileler ve sivil toplum arasında daha güçlü bağlar kurulması gerekiyor.Daha fazla Erasmus, daha fazla akademik ortaklık, daha fazla kültürel ve sivil işbirliği.
Gümrük Birliği’nin güncellenmesi; ekonomik ilişkilerimizin temeli güçlü, ancak artık güncel değil, dijital, yeşil dönüşüme uyumlu, adil ve modern bir Gümrük Birliği her iki taraf için de büyük fayda sağlayacaktır. Güvenlik işbirliğinin derinleştirilmesi; enerji güvenliği, göç yönetimi, terörle mücadele ve bölgesel diplomasi ortak hareket gerektirir."
"TÜRK VATANDAŞLARI BİR DEMOKRATİK TOPLUMUN İSTEDİKLERİNİ İSTİYOR"
Demokrasideki gerileme devam ettikçe AB–Türkiye ilişkilerinin ilerleyemeyeceğine işaret eden Namık Tan, "Muhaliflere yönelik saldırılar, yargı eliyle seçilmiş görevlilerin hedef alınması, sivil toplum üzerindeki baskılar… Bunların hepsi gerçek engellerdir. Adaletsizlik, Türk halkının iradesini yansıtmaz; bu iradeden korkanların güvensizliğini yansıtır. Türk vatandaşları bir demokratik toplumun istediklerini istiyor: Adalet, şeffaflık, istikrar ve onur. Her manşetin arkasında bir insan hikâyesi var: Gerçeği söylemekten çekinen bir gazeteci… Geleceği için kaygılanan bir aktivist… Hizmet vermek yerine kendini soruşturmalara karşı korumaya çalışan bir belediye başkanı… Çocuğunun hak ettiği özgürlüğe kavuşacağından emin olamayan bir ebeveyn… Bunların hiçbiri dipnot değildir; bunlar demokrasinin seçim sonuçlarıdır" diye konuştu.
Tüm zorluklara rağmen iyimser olduğunu, üniversitelerden belediye meclislerine, Anadolu kentlerinden kırsal bölgelere kadar gittiği her yerde ciddi bir kararlılık gördüğünü dile getiren Namık Tan, şunları söyledi:
"Bu nesil korkuyu reddediyor. Kentler tüm baskıya rağmen yenileniyor. Toplum, adalete ve Avrupa geleceğine inanıyor. Son seçimler de bunu doğruladı: Türkiye içine kapanmıyor; Türkiye dışa açılıyor. Gençlerimiz cesurca konuşuyor. Kentlerimiz güvenle liderlik ediyor. Seçmenlerimiz hesap verebilirliği talep ediyor. Avrupalı dostlarımız ise ülkelerimiz tehlikeye girdiğinde yanımızda duruyor. Sizlerin dayanışması, iç işlerimize karışmak anlamında değil; ortak demokratik temellerimizi güçlendirmek anlamında bizim için çok değerlidir. Geleceğe bakarken karamsarlığı değil, fırsatları seçelim.
Demokratik bir Türkiye ve daha güçlü bir Avrupa, her iki tarafın da özlemlerini yansıtan bir ortaklıktır. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in liderliğinde, Türkiye’nin Avrupa yolunu cesaretle, güvenle ve yeni bir amaçla yeniden açıyoruz. Kendisi bugün aramızda olmasa da mesajı çok nettir: Türkiye, Avrupa’nın demokratik ulusları arasında hak ettiği yeri yeniden almalıdır. Bu konferansı sıradan bir toplantı olarak hatırlamayalım. Türkiye ve Avrupa’nın ilericilerinin bir araya gelerek tekrar şunları söylediği bir an olarak hatırlayalım: Demokrasiyi seçiyoruz. Dayanışmayı seçiyoruz. Barışı seçiyoruz. Birlikte inşa ettiğimiz geleceği seçiyoruz."

CHP’Lİ YUNUS EMRE: "TÜRKİYE’NİN İHTİYACI JEOPOLİTİK DEĞİL, DEMOKRATİK BİR İVMEDİR"
CHP İstanbul Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Üyesi Yunus Emre de "Demokrasi, Dayanışma, Barış: AB–Türkiye İlişkilerinin Derinleştirilmesine Yönelik İlerici Yaklaşım" başlıklı program kapsamında düzenlenen "AB ve Türkiye arasında yeni bir işbirliği için ilerici bir gündem" başlıklı panelde konuştu.
Türkiye’nin yaşadığı demokratik gerilemenin ülkenin hem iç siyasi dengelerini hem de Avrupa ile ilişkilerini zayıflattığını belirten Emre, “İfade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü gibi temel haklar zayıfladı; güven duygusunun yerini korku iklimi aldı. Bu Türkiye’nin değil, Türkiye’nin Avrupa yolundan uzaklaşan bir siyasi liderliğin tercihidir” değerlendirmesini yaptı.
"TÜRKİYE AVRUPA’YA AİTTİR; AB ÜYELİĞİ HİÇ OLMADIĞI KADAR ÖNEMLİ"
Türkiye’nin tarihsel ve değerler temelinde Avrupa’nın parçası olduğunu belirten Emre, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün Avrupa vizyonuna atıfta bulundu. “Türkiye Avrupa’ya aittir; sadece coğrafyasıyla değil, değerleriyle de” diyen Emre, AB üyeliğinin Türkiye için hâlâ stratejik bir hedef olduğunu söyledi. Yunus Emre, "Bazıları hâlâ Türkiye’nin AB üyeliğinin anlamlı olup olmadığını sorguluyor. Bizim cevabımız net: Evet, hem de hiç olmadığı kadar önemli. Türkiye’nin bağımsız bir yargıya, güçlü kurumlara, öngörülebilir bir ekonomiye ve demokratik bir siyasi iklime ihtiyacı var. Avrupa’nın yabancı düşmanı ve dışlayıcı kesimleri ile Avrupa’nın demokratik geleneğini birbirinden ayırmalıyız" ifadelerini kullandı.
Emre, CHP’nin demokrasi, çoğulculuk ve insan hakları geleneğinin yanında durmaya devam edeceğini söyledi.
“TÜRKİYE’NİN İHTİYACI JEOPOLİTİK DEĞİL, DEMOKRATİK İVME”
AKP hükümetinin son yıllarda dış politikada oluşan jeopolitik ortamdan fayda sağladığı yönündeki yorumlara da değinen Emre, bu yaklaşımın Türkiye-AB ilişkilerini açıklamakta yetersiz olduğunu söyledi.
Emre, “Türkiye’nin ihtiyacı, coğrafi veya jeopolitik bir ivme değil; bir demokratik ivme. Bu da hukukun üstünlüğünün yeniden tesisi, bağımsız yargı, gazetecilerin ve siyasetçilerin serbest bırakılması ve temel haklara dönüşle mümkündür” dedi.
Türkiye’nin Avrupa ailesinde yer alma hedefinin, Cumhuriyetin kurucu idealleriyle örtüştüğünü vurgulayan Emre, CHP’nin bu doğrultudaki mücadelesini sürdüreceğini aktardı.
Yunus Emre, şunları söyledi:
"Avrupa’yla bütünleşmiş bir Türkiye daha demokratik, daha müreffeh ve daha istikrarlı olur. Avrupa da böyle bir Türkiye ile daha çeşitli, daha güvenli ve küresel olarak daha anlamlı hale gelir... Bu bir siyasi hayal değil; ahlaki ve stratejik bir tercihtir. Türkiye’nin demokratik eşitlik temelinde, hem kendi içinde hem de dünya ile barış içinde Avrupa ailesinin bir parçası olması için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
JALE NUR SÜLLÜ: “MUHALEFETE KARŞI YÜRÜTÜLEN BU MUAMELE YARGININ BAĞIMSIZLIĞINI VE TARAFSIZLIĞINI AYAKLAR ALTINA ALMAKTADIR”
Türkiye Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkan Yardımcısı ve CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü de konuşmasında, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine dair gerekli siyasi iradeyi göstermeyi başaramadığını belirtti.
Süllü, şöyle konuştu:
"Al-ver ilişkisini, çıkar güdümlü ilişkiyi anlayabilmek için her iki taraftan da yani hem Avrupa Birliği hem de Türkiye perspektifini iyi anlayabilmek gerekir. Türkiye 2015 düzensiz göç krizi aşamasında önemli sorumluluk almıştır. 18 Mart 2016'da ise düzensiz göçün Avrupa'ya yönlenmesini önleyecek önemli adımlar atmış ve insani bir krizin önüne geçmiştir. Türkiye buradaki gerekliliklerin pek çoğunu sağlamış olsa da kişisel verilerin korunması, AYM mevzuatına uyulmas, yargısal işbirliği gibi pek çok alanda ilerleme kaydedememiştir.
Schengen vizesini almak Türk vatandaşları için çok zor hale gelmiştir. Vizeye erişim, Türk vatandaşları için kısıtlanmış durumdadır. Ayrıca Türkiye, AB ülkeleri arasında vize serbestisine sahip olmayan tek aday ülkedir. Bir yandan Türkiye'nin hala gerçekleştirmesi gereken sorumlulukların olduğunun farkında olsak da bir yandan da bu mevcut durumun sonuçlarının Türk vatandaşları tarafından sırtlanmış olmasının adil olmadığını dile getirmek durumundayız.
Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye ilişkin endişelerini görüyoruz, tanıyoruz. Özellikle de son 10 yılda görünen hukukun üstünlüğü, demokrasi ve fikir özgürlüğü gibi pek çok konudaki gerilemeyi görüyoruz. CHP olarak biz zaten tüm bu konularda gerekli mücadeleyi vermeye devam etmekteyiz. AKP hükümeti otoriterleşmeye devam ederken güçler ayrılığı, yargının siyasallaştırılması ve CHP'nin sürekli olarak hedef alınması, seçilmiş belediye başkanlarının hedef alınması gibi pek çok uygulamaya imza atmaktadır.
Bu da mevcut krizi derinleştirmektedir. Ekrem İmamoğlu hakkında yazılmış olan iddianame, yargının ele geçirilmesinin önemli bir işaretidir. Üst mahkemelerin kararlarının alt mahkemeler tarafından dikkate alınmaması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, keyfi tutuklamalar keyfi gözaltına almalar gibi pek çok konuda acil şekilde yargılanma hakkının hem bireysel hem de toplu düzeyde ihlal edildiğini göstermektedir.
"AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİMİZİ VE ULUSAL ÇIKARLARIMIZI KORUMAYI AMAÇLIYORUZ"
"Muhalefete karşı yürütülen bu muamele yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını ayaklar altına almaktadır. AKP hükümeti, Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinin al-ver ilişkilerine indirgenmesi konusunda herhangi bir endişe, sakınca görmemektedir ve dış politikayı iç siyasette var olma aracı olarak kullanmak ya devam etmektedir. İlişkilerimizi yeniden yapıcı bir yola taşıyabilmek için hem Türkiye'nin hem de Avrupa Birliği'nin vizyoner ve cesur liderleri, Sayın Özgür Özel'in gösterdiği cesarete ihtiyacımız vardır.
CHP olarak bizler de gerekli reformları gerçekleştirerek, Kopenhag Kriterleri doğrultusunda, evrensel demokratik değerler doğrultusunda yol yürüyerek daha güçlü ve şeffaf, hesap verilebilir demokratik bir Türkiye inşa etmeyi ve bunları gerçekleştirerek Avrupa Birliği üyeliğimizi ve ulusal çıkarlarımızı korumayı amaçlıyoruz."