Başkent Üniversitesi’nde “Yaşam Hakkı ve Travma Sempozyumu” düzenlendi. Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel yangınında hayatını kaybedenlerin yakınları, söz konusu sempozyumda buluştu. Sempozyumun açılışında konuşan Başkent Üniversitesi kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal, yangının birçok insanın hayatını kaybetmesine sebep olduğunu, bunların arasında arkadaşları ve öğrencilerinin de bulunduğunu belirtti. Haberal’ın konuşmasının ardından yangında hayatını kaybedenlerin yakınları söz aldı. Oğlunu ve kızını kaybeden Duygu Can, yangının ihmalkarlığın, denetimsizliğin ve görmezden gelmenin sonucu olduğunu söyledi. Yangında yalnızca çocuklarını değil, çocuklarının babasını da kaybettiğini aktaran Can, “Yılmaz o yangından çıkardı, çocukları da çıkarırdı, kalanları da kurtarırdı. Ama yetmedi, o da orada kaldı. Ben bir dostu, yol arkadaşımı da yitirmiş olarak yaşamaya çalışıyorum” dedi.
‘KAZA DEĞİL, KATLİAM!’
Yangında kaybettiği oğlu Eren Bağcı’nın çok akıllı ve başarılı biri olduğunu anlatan Ezgi Bağcı yalnızca Eren için değil, yangında ölen herkes için sempozyumda olduğunu dile getirdi. Bağcı, “Biz, bu katliamın tüm sorumlularının adalet önünde hesap vermesini istiyoruz. Gerçek adalet sadece mahkeme salonlarında değil, toplumun vicdanında da yer bulmalıdır. Bugün bizim yaşadığımızı, yarın siz yaşayabilirsiniz ve işte o zaman bu cümlelerin her biri size ait olacak. Bugün susan herkesin yarın konuşmaya hakkı olmayacak” ifadelerini kullandı. Yangında oğlunu kaybeden Zeynep Kotan da otelde yaşananın kaza değil, bir katliam olduğunu ifade ederek, “Yalnız değiliz, kalabalığız, daha da kalabalık oluyoruz. ‘Bu davadan bir şey çıkmaz, boşuna uğraşmayın' diyenler yıldıramıyor. Başardıklarımız ve başaracaklarımız var. Sizler yanımızda olun” diye konuştu.
‘YASIM DİNMİYOR’
Yangında eşini ve kızını kaybeden Hilmi Altın da ilk defa bir Babalar Günü'nün kendisi için kutlama günü olmadığını söyledi. Evladını kaybeden bir anne ve babanın yasının tarifsiz olduğunu belirten Altın, şunları kaydetti: "Ama o kayıp bir ihmalin, bir göz yummanın, bir cezasızlık düzeninin sonucuysa, o zaman yas başka bir şeye dönüşür. Bir isyana, bir haykırışa, bir adalet arayışına... İki canımı, hayatımın tümünü, o insan eliyle yapılmış katliamda, önlenebilir ihmaller zinciri içinde kaybettim. O günden bugüne yasım dinmiyor, dinmeyecek.”
Konuşmaların yapıldığı sırada, salondakiler duygulu anlar yaşadı.