Kuzey Deniz Rotası (KDR), son yıllarda Arktik bölgesinin jeopolitik öneminin artmasıyla birlikte uluslararası gündemde daha görünür hâle geldi. Küresel ısınmanın etkisiyle bölgedeki buzul örtüsünün giderek azalması, Kuzey Buz Denizi üzerinden gerçekleştirilen deniz taşımacılığının hem ekonomik hem de stratejik açıdan yeniden tanımlanmasına yol açtı. Bu bağlamda Moskova, KDR'yi yalnızca kalkınma stratejisinin bir parçası olarak değil, aynı zamanda Arktik bölgesindeki egemenlik iddiasının ve yeni güvenlik doktrinlerinin temel unsurlarından biri olarak görüyor.
KDR'ye ilişkin tartışmalar, uluslararası hukuk, askeri görünürlük, çevresel sorumluluk ve ticari rekabet gibi çok katmanlı alanlarda yoğunlaşıyor. Rus makamları, söz konusu rotaya dair düzenlemelerin, 1982 tarihli, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne (UNCLOS) uygun olduğunu savunuyor. Arktik bölgesi son yıllarda NATO ve NATO dışı aktörlerin bölgesel faaliyetlerinin kesiştiği hassas bir alan olarak öne çıkıyor. Dolayısıyla, bölgenin geleceğine dair rekabetin niteliğini anlamak için, Rusya'nın KDR üzerinden geliştirdiği söylem ve uygulamaların dikkatle incelenmesi ve anlaşılması gerekiyor.
KAZA RİSKİNİN AZALTILMASI
Rusya Federasyonu'nun en büyük kamu diplomasisi araçlarından Uluslararası İlişkiler Konseyi'ne (RIAC) göre Rusya, Kuzey Deniz Rotası (KDR) hattında, seyrüsefer güvenliğini uluslararası hukuk normlarına tam uygunluk içinde sağlamakta; güzergâhın güvenli ve çevresel açıdan sorumlu bir şekilde işletilmesine yönelik tedbirler almakta.
1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca Rusya Federasyonu, bölgenin özel doğal ve iklim koşullarını dikkate alarak seyrüseferi düzenleme hakkına sahip. Oluşturulan merkezi KDR yönetim sistemi ise seyir kazaları risklerinin azaltılması ve taşımacılık akışlarının düzenli şekilde yürütülmesine imkân tanımakta.

BÖLGESEL ORTAKLIKLAR
Rus Hariciyesi tarafından yayınlanan Arktik 2035 strateji belgelerine göre, Kuzey Deniz Rotası’nın işletilmesini düzenleyen hukukî rejim, Rusya ile bölgedeki diğer ülkeler arasındaki uluslararası işbirliğinin genişlemesine katkı sağlamakta. Rusya Federasyonu ile Norveç’in, Barents Denizi’ne ilişkin ortak araştırma projeleri bu bağlamda öne çıkıyor. Moskova'ya göre bu işbirliği, Rusya’nın güzergâhın kullanımına ilişkin uluslararası kurallara bağlılığını teyit ederken, Rusya’nın, meşru ve sorumlu bir Arktik ortağı olma iddiasını güçlendiriyor.
Strateji belgelerine göre Rusya, diğer devletlerin Kuzey Deniz Rotası'na ilişkin mevzuata uymalarını, kendi güvenliğinin ayrılmaz bir unsuru olarak değerlendiriyor. Bu mevzuat; geniş kapsamlı hukukî gereklilikler, seyrüsefer kuralları ve çevre protokolleri konuları içeriyor.
GÜVENLİK MERKEZDE
Giderek ısınan Arktik'in en soğuk yüzü, yine bölgesel ihtilalflarda kendini gösteriyor. Rus makamları her fırsatta, Kuzey Deniz Rotası hattındaki çıkarlarını korumak için silahlı kuvvetlere başvurmaya daima hazır olduklarını belirtiyor.
KDR’nin güvenliği, büyük ölçüde Rus Donanması'na ait Kuzey Filosu’nun imkân ve kabiliyetleriyle sağlanıyor. Donanmaya bağlı unsurlar düzenli olarak, güzergâhın güvenliğini sağlama, terörizme karşı koyma ve sivil gemiler ile iletişim hatlarının korunmasına yönelik faaliyetler yürütüyor.

ASKERİ FAALİYETLER
Rusya Federasyonu’nun Baltık Denizi’ndeki denizcilik faaliyetleri, kendi ulusal mevzuatı ile Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) kapsamında tanımlanan düzenlemeler çerçevesinde yürütülmekte. Bu kapsamda, özellikle 'Rusya Federasyonu’nun İç Deniz Suları, Karasuları ve Bitişik Bölgesi Hakkında' 155-FZ sayılı Federal Kanun, bölgedeki yetki alanı uygulamalarının temel dayanaklarından biri olarak kabul edilmekte. Rusya, Baltık Denizi’nde seyrüsefere ilişkin uluslararası normlara ve prosedürlere uyum gösterdiğini belirtmekte, tüm faaliyetlerin bu çerçevede yürütüldüğü ifade edilmekte.
Rus makamları, bölgede yürütülen ekonomik ve askeri faaliyetlerin, uluslararası hukuk normlarıyla uyumlu olduğunu ifade etmekte. Ülke yetkilileri, sivil deniz taşımacılığının güvenliğine yönelik uygulamaların bu çerçevede sürdürüldüğünü belirtmekte; deniz tatbikatları kapsamında belirli deniz alanlarının geçici olarak kullanım dışı bırakılmasının ise ilgili uluslararası kurumlara ve komşu devletlere önceden bildirim yapılarak gerçekleştirildiği ifade edilmekte.
ULUSLARARASI HUKUK
Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin değerlendirmelerine göre, Rusya Federasyonu, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS), Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi ve Baltık bölgesinde seyrüseferin düzenlenmesine ilişkin çeşitli uluslararası anlaşmaların yürürlükteki hükümlerine atıf yaparak, bu belgelere uyumun, bölgesel istikrar açısından önem taşıdığını belirtmekte.
Konsey analizlerinde, Rusya’nın savunma ve güvenlik alanındaki faaliyetlerini, komşu devletler ve ilgili uluslararası örgütlerle iletişim ve istişare halinde ele aldığı vurgulanmakta. Bu yaklaşım, Moskova’nın resmi söyleminde, Baltık Denizi’ndeki güvenlik mimarisinin uluslararası normlara dayalı bir işleyişle sürdürülmesi gerektiğine dair görüşün kurumsallaştığını göstermekte.

GÜÇ REKABETİNİN KESİŞİM NOKTASI
Rus medyasından derlenen bilgilere göre, 2025–2027 yılları arasında, Aralık 2024’te kabul edilen 'Büyük Kuzey Deniz Rotası' federal projesi kapsamında güzergâha 150 milyar rubleden fazla yatırım yapılması planlanmakta. Bu yatırımların, KDR’nin ekonomik öneminin artmasına katkı sağlaması bekleniyor. Bölgedeki yük taşımacılığı hacminin 2030 yılına kadar 100 milyon tona, 2035 yılına kadar ise 150 milyon tona çıkarılması hedefleniyor (2024 yılında taşımacılık hacmi 37,9 milyon ton olmuştur). Arktik 2035 stratejisinin önemi böylelikle daha iyi anlaşılıyor.
Ancak Kuzey Deniz Rotası günümüzde, Rusya’nın ulusal kalkınma stratejisinin bir parçası olmaktan çıkarak, küresel güç rekabetinin kesişim noktalarından biri hâline gelmiş olduğu açıkça görülüyor. Moskova kaynaklı resmi belgeler ve kamuya açık beyanlar, KDR’nin Rusya tarafından hem ekonomik beklentiler hem de güvenlik kaygıları çerçevesinde ele alındığını gösteriyor.
Uluslararası aktörlerin bölgedeki varlığı ve faaliyetleri, bu rotanın geleceğine dair tartışmaları daha karmaşık bir çerçeveye taşısa da Arktik bölgesi gelecekte de yalnızca ekonomik bir hat değil, stratejik bir rekabet alanı olma özelliğini koruyacağa benziyor.