- Günümüzün en acil meselelerinden biri olan iklim değişikliği, hazırgiyim sektörünü de dönüştürüyor. Koton olarak bu dönüşüm yolculuğunuz nasıl başladı?
Koton, kuruluşundan itibaren işini sadece moda ürünü sunmak olarak tanımlamadı. Biz içinde yaşadığımız toplumdan başlayarak duyarlılık alanlarını ilk günden belirlemiş bir şirket olduk. Ancak bugünkü geniş tanımıyla sürdürülebilirlik yolculuğumuz 2020 yılında yayımladığımız Yaşama Saygı manifestosuyla somutlaştı. Bu manifestoda da vurguladığımız üzere, sürdürülebilirliği bir trend değil, iş yapış biçimimizin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Hem sektörümüz hem toplum nezdinde sürdürülebilirliğe dair farkındalığı artırmak, tedarikçilerimizi ve müşterilerimizi de bu dönüşüme ortak etmek gibi bir hedefimiz var.
- Yaşama Saygı manifestonuzun arkasındaki değerler nelerdir?
Yaşama Saygı manifestosunda yer verdiğimiz “Dünyamıza Saygı, Topluma Saygı, İnsana Saygı ve İşimize Saygı” temel başlıklarıyla daha iyi bir dünya için çalışmayı taahhüt ediyoruz. Saygı kavramıyla sahiplendiğimiz alanlar; sadece üretim süreçlerimize değil, iş kültürümüzden çalışan politikalarımıza kadar her alanda etkili bir dönüşüm hedefini ortaya koyuyor. Etki gücümüzü daha iyi bir dünyanın inşasında kullanmayı sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Biz dönüşürken tüm paydaşlarımızı da bu dönüşüme ortak etmeyi hedefliyoruz.
ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE TİCARİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EL ELE
- Peki bu manifestonuzun kurum kültürünüze nasıl bir yansıması mevcut?
Sürdürülebilirliği varoluşumuza anlam katan ana çerçeve olarak kabul ettik. Bu felsefe şirket kültürümüzü de şekillendiriyor. Sürdürülebilirlik politikamızı kamuoyuyla paylaştık. Sürdürülebilirlik Komitemiz aktif olarak uygulamalar ve projeler üzerine çalışıyor. Sürdürülebilirliği, şirket liderleri olarak sahiplenmiş olmamızın kültürdeki dönüşümün anahtarı olduğunu düşünüyorum. Bu büyük yapının dönüşümü, meseleyi yönetim olarak en üst seviyede sahiplenmemizle, tüm hedefleri üst yönetim seviyesinde takip etmemizle gerçeğe dönüştü demek yanlış olmaz.
- Moda sektöründe çevresel sürdürülebilirlik farkındalık seviyesi ne durumda? Etkiyi artırmak için neler yapılabilir?
Farkındalık artıyor ancak daha gidilecek çok yol var. Unutmayalım ki dünyadaki endüstriyel su tüketiminin yüzde 17-20’sini tekstil endüstrisi gerçekleştiriyor, moda sektörü karbon emisyonunun yüzde 4’ünden sorumlu. Hazır giyim endüstrisi her yıl yaklaşık 100 milyar giysi üretiyor, kişi başına neredeyse 82 kg hazır giyim ürünü üretiliyor. Bununla beraber her yıl yaklaşık 92 milyon ton tekstil atığı oluşturuyoruz. Bu atığın ancak yüzde 12’sini geri dönüştürebiliyoruz. Döngüsel bakış açısı noktasında gidecek çok yolumuz var. Geri dönüşüm ve dönüşümden yeni giysi üretimi sektörün gündeminde ancak son veriler, sektördeki üretilen giysilerin ancak yüzde 1’inin tekrar hazır giyim ürününde kullanıldığını ortaya koyuyor. Bu noktada; sektör oyuncularının kolektif hareket etmesi, tedarik zincirlerinin şeffaflaştırılması ve tüketiciye yönelik farkındalık kampanyalarının çoğaltılması gerekiyor. Ayrıca bizim de Koton’da yaptığımız gibi sürdürülebilirliği somut ürünlere dönüştürmek –örneğin geri dönüştürülmüş kumaşlardan üretilmiş ürünler ya da çevreci üretim yöntemleri– farkındalığı uygulamaya geçirmenin en etkili yolu.
YEŞİL MUTABAKAT VE MODA
Dönüşüm sürecinin, Avrupa Birliği’nin 2019’da açıkladığı Yeşil Mutabakat kapsamındaki düzenlemelerle daha da hız kazanması artık bir zorunluluk. Ayrıca Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması (CBAM) sayesinde de AB’ye ihracat yapan firmaların karbon ayak izini ölçmesi ve raporlaması da şart oldu. Türkiye’nin AB ile olan ekonomik entegrasyonunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu regülasyonlara uyum sağlamak yalnızca çevresel sorumluluk açısından değil, aynı zamanda ticari sürdürülebilirlik açısından da oldukça kritik. Koton olarak biz de bu yeni döneme hızla adapte oluyor, sürdürülebilirlik raporlamalarımızı bu çerçevede hazırlıyor ve emisyon azaltımı için somut projeler geliştiriyoruz.
- Gündelik yaşamınızda çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili neler yapıyorsunuz?
Günlük yaşamımda tek kullanımlık ürünleri minimuma indirmeye, su ve enerji tasarrufuna dikkat etmeye, geri dönüşümü hayatımın bir parçası haline getirmeye özen gösteriyorum. Bireysel dikkatim ve Koton’daki dönüşüm süreci de aslında birbirini destekliyor diyebilirim.
- Sizce iklim değişikliği bağlamında moda kapsamında en acil üç mesele nedir?
Döngüsel moda, su kullanımı ve tedarik zinciri yönetimi en acil üç mesele. Ama bu konuya bir bütün olarak bakmak gerekiyor. Emisyon azaltım çalışmaları, su kullanımının sınırlandırılması, döngüsel üretim tekniklerinin artırılması, atıkların ve kimyasal kullanımının azaltılması, mikroplastik salınımının düşürülmesi gibi birçok alt başlıktan oluşan yaklaşımlar bütününü bir arada uygulamak gerekiyor. Ayrıca sektörün diğer sektörler ile ortak çalışmalar yürütmesi de son derece önemli. Diğer bir konu döngüsel yaklaşımlar, geri dönüştürme yatırımlarının artırılması. Bütün bunları kontrol altında tutmak içinde uçtan uca bir izlenebilirlik sisteminin kurulması gerekiyor.
- Son zamanlarda okuduğunuz, dinlediğiniz, izlediğiniz sizin için ilham olan kaynaklar nelerdir?
Son dönemde özellikle sürdürülebilir iş modelleri ve kadın liderliği konularındaki yayınları takip ediyorum. McKinsey’in Generatif AI üzerine yaptığı araştırmalar bana farklı bir perspektif kazandırdı. Aynı şekilde Harvard Business Review’un liderlik ve dönüşüm üzerine içeriklerini de ilham verici buluyor ve yakından takip ediyorum.
- Bu soruyu her konuğuma soruyorum. Eğer bir bitki olsaydınız hangisi olurdunuz ve neden?
Avustralya seyahatimde gördüğüm ve beni derinden etkileyen bir ağaç var: Baobab ağacı. Kendimi yaratıcı, sorumluluk sahibi, girişimci ve dinamik biri olarak tanımlıyorum. Baobab da tam olarak bu özellikleri yansıtan, eşsiz bir ağaç. Karakteristik görünümüyle diğerlerinden kolayca ayrışıyor; neredeyse 3000 yıla kadar yaşayabiliyor ve kuraklığa dayanıklı yapısıyla çevresine adeta bir su kaynağı gibi hayat veriyor. Kabuğu ve yaprakları ip ve kumaş yapımında bile kullanılabiliyor. İşte tam da bu nedenlerle, eğer bir bitki olsaydım, dayanıklılığı ve özgünlüğü ile öne çıkan Baobab ağacı olurdum diye düşünüyorum.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA MÜMKÜN
İşimizin her aşamasında, mümkün olan her süreçte daha sürdürülebilir bir dünyaya hizmet edecek adımlar atarak, sürdürülebilirliği soyut bir kavram olmaktan çıkararak ürün ve hizmet döngümüzün bir parçasına dönüştürmeyi hedefliyoruz. İşte bu yaklaşımla, üretimden perakendeye kadar tüm süreçlerimizi gözden geçirdik. Su tüketimini azaltan Suya Saygı Koleksiyonu, atık kumaşlardan üretilen giysi askıları, Better Cotton üyeliği gibi pek çok adım attık. Bu dönüşümde sadece çevresel etkiyi azaltmayı değil, tüm ekosistemi bu dönüşüme ortak etmeyi hedefliyoruz.
KADIN LİDERLER SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKTE ÖNCÜ
Kadın liderlerin sahip oldukları çoklu düşünme becerisi, empati, üretkenlik gibi nitelikler, sürdürülebilirliğin temelinde yer alan dönüşüm hedefine en çok katkı sunabilecek değerler. Kadınlar analitik ve duygusal zekâlarıyla çevresel ve toplumsal tehditlerin sonuçlarını çok daha yakından gözlemleyebiliyorlar. Bu farkındalık ise aksiyona geçme, geçirme ve karar alma süreçlerine güçlü bir şekilde yansıyor. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ne (WEPs) imza atmış bir marka olarak, kadın istihdamını teşvik eden politikalar geliştiriyor, kadınların yönetsel kademelerde daha görünür ve etkili olmalarını destekliyoruz. Çünkü inanıyoruz ki kadınlar desteklendikçe daha kapsayıcı, daha vizyoner ve daha dönüştürücü bir gelecek için umut artıyor.