PPM, “milyonda bir parça” anlamına gelir. İklim değişikliği bağlamında PPM, en çok karbondioksit (CO₂) yoğunluğunu göstermek için kullanılır. Bilim insanları, atmosferdeki CO₂ seviyesini PPM cinsinden ölçerek dünyanın ısınma hızını ve enerji dengesini izler.
ABD Çevre Ajansı (EPA) verilerine göre sanayi Devrimi öncesinde atmosferdeki CO₂ oranı 280 PPM civarındaydı. 1958’den itibaren Hawaii’deki Mauna Loa Gözlemevi bu ölçümleri düzenli olarak yapmaya başladı. O tarihte 317 PPM civarında olan değer, 2025 itibarıyla 423 PPM’nin üzerine çıktı. Bu artış, fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma ve sanayi süreçlerinden kaynaklanan emisyonların doğrudan sonucudur.
Bilim dünyasında 350 PPM, gezegenin iklim dengesini koruyabileceği üst güvenli sınır olarak kabul edilir. Bu eşiğin aşılması, küresel sıcaklık artışını 1.5–2°C hedefi altında tutmayı zorlaştırır. Bugünkü 423 PPM seviyesi, sistemin zaten kritik eşiğin üzerinde seyrettiğini gösteriyor.
CO₂’nin atmosferde binlerce yıl kalabilmesi nedeniyle, PPM değeri yalnızca bugünün emisyonlarını değil, geçmişteki birikimi de yansıtır. Bu nedenle PPM, iklim bilimi açısından bir tür “gezegenin nabzı” olarak görülür: yavaş değişir ama yönü belirleyicidir.
Günlük yaşamda bu ölçüm, politik hedeflerin ve enerji dönüşüm planlarının temel referansıdır. Paris İklim Anlaşması ve IPCC raporları, küresel ısınmayı sınırlamak için CO₂ yoğunluğunun artış hızını yavaşlatmayı ve 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefini temel alır.