1980 darbesinin tanıkları yaşadıkları işkence dolu günleri ve sonrasını anlattı: AKP 12 Eylül ürünü
12 Eylül1980 faşist darbesinde cezaevinde işkence gören isimler yaşadıklarını ve sonrasını anlattı. Gökalp Eren, dönemi “İlerici herkes işkencelerden geçirilerek tutuklandı” sözleriyle aktardı. Erdal Eren’in avukatı Çakmak ise “AKP’nin temeli 12 Eylül darbesiyle atıldı” dedi.
Emperyalist, gerici ve faşist bir darbe olan 12 Eylül’ün bugün 43. yıldönümü. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde yapılan 12 Eylül 1980 askeri darbesinin etkisi hâlâ sürüyor. 12 Eylül idam, insan hakları ihlalleri ve kötü muamelelerle hatırlanmaya devam ediyor.
12 Eylül sonrası 650 bin kişi gözaltına alındı, 171 kişi işkenceyle öldürüldü, 14 kişi cezaevlerinde açlık grevlerinde yaşamını yitirdi ama cuntacılar yargılanmadı.
En yoğun işkencelerin uygulandığı yer, 34 tutuklunun öldürüldüğü Diyarbakır Cezaevi oldu. Askeri mahkemelerde açılan 210 bin davada, 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi hakkında idam istenirken haklarında ceza verilenlerden 50’si idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü iddiasıyla hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980’de idama mahkûm edildi. Kenan Evren’in, Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” sözü ise hafızalardan silinmedi.
‘ÖNAYAK OLDULAR’
Erdal Eren’in avukatı İsmail Sami Çakmak ise AKP iktidarının temelinin 12 Eylül 1980 darbesiyle beraber atıldığını ifade etti. Söz konusu darbenin birçok insan hakkı ihaline neden olduğunu söyleyen Çakmak, “Bugünkü iktidarın zemini o tarihte atıldı. 12 Eylül yönetimi ülke topraklarını satmadı ancak satılmasının önünü açtı. Bugün Türkiye’yi tarikatlar ve cemaatler yönetiyor. Bunun önünü açan şey 12 Eylül darbesidir. Bugün iktidar dahi anayasayı ve hukuku tanımıyor” dedi.
‘ERDAL EREN UNUTULMADI’
Erdal Eren’in idamına ilişkin de bilgi veren Çakmak, şunları söyledi: “Eren’in idamı başlı başına bir öç almaydı. Eren etkin bir yargılamadan geçmeden idam edildi. Erdal’ı idam etmeye getirirlerken dahi dövdüler. Buna göz yuman ve Erdal’ın asılmasına neden olan avukatlardan, yargıca ve savcısına kadar herkes suçlu. Asılmadan önce ailesine bir mektup yazmak istedi. İzin verdiler. Mektubu yazdı ve bize vermek istedi. Ancak mektubun bize verilmesine izin vermediler. ‘Biz ailene veririz’ dediler. Söylenenlere inanmayan bir ifade takınarak ‘Gerçekten verir misiniz’ diye sordu. O an gözümün önünden gitmiyor. Daha sonra çocuğu idam ettiler. Onu idam etmekle halkın düşüncelerini engellemeyi düşündüler ancak Erdal Eren hâlâ unutulmadı.”
‘CUMHURİYET OKUMAK İÇİN AÇLIK GREVİ YAPTIK’
Dönemin tanıkları söz konusu darbenin maksadını ve sonucunu Cumhuriyet’e anlattı. Türkiye Devrimci Komünist Partisi Merkez Komite üyesi Gökalp Eren (74) 12 Eylül’de tutuklananlar arasındaydı. İlerici herkesin bir bir tutuklandığını ifade eden Eren, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Darbe olduktan yaklaşık altı ay sonra İstanbul’da yakalandım. Beni Sirkeci’deki Sansaryan Han’ına götürüp işkence yaptılar. Ayak parmaklarımın postalları altında paramparça olduğunu hatırlıyorum. Sirkeci’de bir hafta kaldıktan sonra siyasi suçluların götürüldüğü ve asıl işkencenin merkezi olan Gayrettepe’ye gönderildim. Burada da bana elektrik verip falakaya yatırdılar. Birçok işkencelere maruz kaldım. 90 gün de Gayrettepe’deki şubede tutulduktan sonra Üsküdar’daki Selimiye Kışlası’na götürüldük. Burada da işkenceler devam etti ve birçok insan sakat kaldı. Sonra da Metris Cezaevi’ne götürüldük. Orada ne gazeteye ulaşabiliyorduk ne de mektuba. Avukatlarımızla görüşmemize izin vermiyorlardı. Haklarımız için açlık grevine başladık. 20 günlük grevden sonra görüşe izin ve birkaç gazete verdiler. Ancak aralarında Cumhuriyet gazetesi yoktu. Cumhuriyet okuyabilmek için en az 2-3 kez açlık grevi daha yaptık.”
Eren, “Sağmalcılar özel tip cezaevine de gönderildim. Orası hücre tipi hapishaneler. Bizim hücrelerimiz hiç açılmıyordu. Bu cezaevinde tek tip elbise giymeyi reddettiğimiz için havalandırma ve görüş yasağı aldık. Yalnızca iki defa mahkemeye götürüldüm. Kıyafetlerimizi soyup iç çamaşırıyla mahkemeye çıkarıldık. Yargıç da bizi ‘adaba aykırı’ bulduğu için mahkemeden attı. Cunta kendince bir karar alarak ‘Mahkemeden iki kez atılan savunma hakkını kaybeder’ diye bir madde çıkarmıştı. Savunma hakkımızı elimizden almak için bu şekilde uygulamalara başvurdular. Mahkemeden atıldıktan sonra cezaevi yönetimi aracılığıyla yazılı savunma yaptık sonra da ceza aldık. O darbeyi yapan generaller Cumhuriyete karşı NATO’cu ve islamcı gerici bir takım insanlardı. Ordu içerisindeki bütün laik, ilerici, demokrat, çağdaş subayların hepsini tasfiye ettiler” ifadelerini kullandı.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Araştırma: Olası bir savaşta Türkiye'nin kaybı ne olur?