Ankara Barosu Başkanı Köroğlu son gelişmeleri değerlendirdi: 'Totaliter rejime hazırlık yapılıyor'

Ankara Barosu Başkanı Köroğlu son gelişmeleri değerlendirdi: 'Totaliter rejime hazırlık yapılıyor'

17.02.2025 04:00:00
Güncellenme:
Aytunç Ürkmez
Takip Et:
Ankara Barosu Başkanı Köroğlu son gelişmeleri değerlendirdi: 'Totaliter rejime hazırlık yapılıyor'

Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, iktidarın muhaliflere “düşman ceza hukuku” uyguladığını söyledi. Ülkenin ekonomik kriz yanında adalet krizi de yaşadığını belirten Köroğlu, “Kazanan hukuk olmazsa hepimiz kaybederiz. Düşman hukukunun uygulandığı yerlerde totaliter rejimlere hazırlık yapılır” dedi.

Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, önceki gün gazetemiz Cumhuriyet’in Ankara Temsilciliğini ziyaret etti. Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Sertaç Eş ve yazarımız Işık Kansu’yla görüşen Köroğlu; güncel yargı gündemine ilişkin gazetemizin sorularını da yanıtladı. Köroğlu, belediyelere kayyum atanması; siyasilere, gazetecilere ve sanatçılara getirilen tutuklama cezaları; Türkiye Yüzyılı adıyla yayımlanan 4’üncü Yargı Reformu Stratejisi Belgesine ilişkin Cumhuriyet’e özel açıklamalarda bulundu. Gazetemizin soruları ve Köroğlu’nun yanıtları şöyle:

‘NE YAPALIM, YARGI BU HALDEYKEN SUSALIM MI?’

. HUKUK SİSTEMİNİN HALİHAZIRDAKİ DURUMUNU NASIL DEĞERLENDİRİRSİNİZ?

“Hukukun güçlünün yanında değil, haklının ve doğrunun yanında olması gerekiyor. Ama artık bu noktada değil. Krizler çağını yaşıyoruz. Türkiye şu an ekonomik kriz dışında tam anlamında bir hukuk krizi yaşıyor. Her kriz hukuk açısından bir sınavdır; ama kazanan hukuk olmazsa hepimiz kaybederiz. Şu anda hiç iyi bir sınav vermiyor. Anayasanın uygulanmadığını görüyoruz. Hukuk bu toplumun vicdanı olması gerekirken, yargı araçsallaştırılan ve vicdan özelliği kalmadı.

Toplumda güvensizlik hâkim. Siyasi iktidarın tam da istediği buydu. Hukuka olan güven kalmasın istedi, bu yüzden de her şeyi hukuk üzerinden yapıyor. Şablon metinlerle siyasetçileri, sanatçıları, gazetecileri tutuklamaya başlandıysa burada hukukla ilgili ciddi bir güven sorunu vardır. Adalet Bakanı zaman zaman; ‘Kimse adalet sistemimiz hakkında güven zedeleyecek açıklamalar yapmamalıdır’ diyor. Ne yapalım, yargı bu haldeyken susalım mı? Bakıyorsunuz, hukuk eliyle demokrasiye saldırıyorlar. Hukukun elindeki kılıçla değil, diğer elindeki teraziyle demokrasinin korunması lazım.”

‘ANAYASAL HAKLARIN KULLANIMINDA GÜVENSİZLİK YARATILDI’

. İKTİDAR KAYYUM ATAMALARINI ARTTIRDI. BELEDİYELERE KAYYUM ATAMALARINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

“Anayasamızda masumiyet karinesi var: Suçu ispat edilene kadar kimse suçlu değildir. Ama kayyumlarda belediye başkanlarını kesinleşmemiş kararlarla terörden aldılar. Bunu da orantısız ve sistemli hale getirdiler. Yurttaşlarımız da bakıyor ve ‘Seçme ve seçilme hakkını kullandım bir belediye başkanı seçtim; ama bunu önemsemediler’ diyor. İnsanlarda anayasal haklarını kullanmak konusunda da güvensizlik yarattılar. Bunu da bilerek yarattılar. Bu durum, halkın seçim hakkını işlevsiz kılıyor ve yerel demokrasiyi zayıflatıyor.”

‘İSTERSEM HERHANGİ BİR NEDENDEN TUTUKLARIM’

. GAZETECİLERE VE SİYASİLERE UYGULANAN KEYFİ SORUŞTURMALAR, GÖZALTINA ALMALARI VE TUTUKLAMALARIN ARTMASINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

“Gazetecilerin görevi eleştirel haber yapmak ve ifade özgürlüğünü sağlamaktır. Gazetecilere yönelik yargı süreçlerinde tutuklamanın bir tedbir değil, cezalandırma aracı olarak kullanıldığı görüyoruz. Keyfi gözaltılar veriliyor. Bu yönde verilen AİHM kararlarında; keyfi gözaltıların ifade özgürlüğünü zedelediği bildirilir. Bu tür müdahaleler kamuoyunun bilgi edinme hakkını zedeleyerek, demokratik kamu düzenine zarar verir.

Siyasilere yönelik gözaltı ve tutuklamalar da demokrasimizi zedeliyor. Özdağ bir paylaşımı yüzünden tutuklandı. Ümit Özdağ (Zafer Partisi Genel Başkanı) hakkında sosyal medya üzerinden açıklama yaptığı diye İstanbul’da soruşturma başlatıp, Ankara’da gözaltına aldılar. Baktılar ki, o konudan tutuklayamıyorlar Kayseri’ye sipariş verdiler ve Kayseri emniyetinden rapor aldılar. Yani Özdağ’ı gözaltına aldıkları nedenden değil, farklı bir nedenden tutukladılar. İş şuraya geliyor; ben seni tutuklamak istersem, herhangi bir nedenle tutuklarım.”

. MEVCUT EKONOMİK KRİZDE, YAŞADIĞIMIZ HUKUK KRİZİNİN ETKİSİ VAR MI?

“Bir ülkede hukuk işlemezse insanlar oraya yatırıma gelmez. Çünkü güven duymazlar. Bir yatırımcı buraya yatırım yapacak ama bakacak ki; bir kişinin iki dudağının arasından çıkan ifadelerle anayasal ve ticaret hakları yok olacak. Bu nedenle yatırımcı gelmiyor. Bir ülkede hukuk düzelmezse de ekonomi de düzelmez. Bu dönemki yoksulluğumuzun kaynağı da hukuk sistemimizin iyi olmamasıdır. Kurallar olmadan ekonomi işlemez. İlk başta hukuku tesis etmemiz, hukukun eşit olarak herkese uygulandığını göstermemiz gerekiyor.”

‘MESELE ANAYASANIN NASIL TANIMLANDIĞIDIR’

. İKTİDAR TUTUKLAMALARIN, GÖZALTILARIN VE KAYYUM ATAMALARININ GÖLGESİNDE TÜRKİYE YÜZYILI ADIYLA 4’ÜNCÜ YARGI REFORMU STRATEJİSİ BELGESİNİ YAYIMLADI. BELGEDE YENİ ANAYASAYA YÖNELİK HEDEFLERİN KONMASI DİKKAT ÇEKTİ. BU KONUDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

“Anayasa, yargı reformunun üstünde bir konudur. Normlar üzerinde en üste olması meselesi değildir. Anayasa bir toplumun ve devletin unsurlarını bir arada tutan en üst metindir. Bunu yargı reformunun içine koyarak alelade bir yasa değişikliği yapmak gibi gösteriyorlar. Anayasayı değiştirerek, sistemi değiştirdiler 2017’de... Bakanlıkların hiçbiri çalışmıyor, herkes tepeye bakıyor. Anayasa değişikliğine şöyle bakmak lazım: Buna ihtiyaç var mı?

Bu iktidar döneminde 17 kez değişti de ne oldu? Mesele anayasayı değiştirmek değildir. En iyi anayasa uygulanan anayasadır. Sen anayasayı değiştirildiği halde uygulanmıyorsa, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlalleri kararına rağmen milletvekili seçilmiş bir adamı cezaevinde tutuluyorsa ve hatta o Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Ceza Dairesi üyelerince suç duyurusunda bulunuluyorsa hangi anayasadan bahsedebiliriz? İnsanlar fikirlerini söyleyemesin diye basını susturdular. Bu nedenle; mesele anayasa değişikliği değil, anayasanın nasıl tanımlandığıdır.”

. SİLİVRİ CEZAEVİ ZİYARETİNİZDE ÖZDAĞ’IN “DÜŞMAN CEZA HUKUKU” TANIMI ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRME YAPILMASI GEREKTİĞİNİ BELİRTTİĞİNİ AKTARDINIZ. ŞU ANKİ HUKUK SİSTEMİ DÜŞMAN CEZA HUKUKU TANIMI ÜZERİNE DEĞERLENDİRİLEBİLİR Mİ? DÜŞMAN CEZA HUKUKU NEDİR?

“Düşman ceza hukuku, temel hak ve özgürlükleri askıya almak demektir. Baskıcı iktidarlar kendilerine karşı olan herkesi baskıyla tutuklamak isterler. Hukuku kullanarak, hukukun araçlarını kendileri için kullanırlar. Düşman ceza hukuku, siyasilere yönelik baskılarda ortaya çıkıyor. Burada hukuku güvencelere zayıflatılır. Kişilere savunma hakkı verilmez, masumiyet karinesi gibi temel haklar kaldırılır ki, son dönemdeki kayyumlarda da bunu görüyoruz.

Burada devletin güvenliği önceliklidir. Bireysel haklardan çok kamu güvenliği esas alınır. Dikkat edin her şeyi terörle ilişkilendiriyorlar, niye? Terör kavramı insanların zihninde temel hakları kapattırır. Burada bireysel hakların, kamu güvenliği için feda edilebilmesi amaçlanıyor. İktidar kendini şu an devlet olarak görüyor; devlet benim diyor. İktidara göre Ayşe Barım, Ümit Özdağ kamu güvenliğine tehdit; ama aynı iktidar teröristle görüşme yapıp, Meclis’e çağırıyor.

Yani terörle ilgili sen bir şey dediğinde ‘Sen teröristsin’ ama iktidar bunu derse ‘Ben devletim derim’ diyor. Kavramları muallak hale getirdiler. İnsanları o kavaramlar üzerinden düşünmeyi engelliyorlar. Kavramların ne ifade ettiğini iktidar belirlemeye başladı. Düşman ceza hukukunun uygulandığı yerlerde totaliter rejimlere hazırlık yapılır. Yargının bağımsızlığı ortadan kalkar, temel hak ve özgürlükler zayıflatılır. İktidar ‘Bu devleti ben temsil ediyorum’ anlayışıyla, kendi lehine bu hukuku uyguluyor. Hepimiz bu ülkede yargılanabiliriz; ama adil yargılanmamız gerekir. Adil yargılanma hakkı kalmadı. Düşman ceza hukuku tam da budur; adil yargılanma hakkı ortadan kaldırılır.”

‘SİLİVRİ CEZAEVİ MÜZEYE ÇEVRİLMELİ’

Ankara Barosu Başkanı Köroğlu, Silivri Cezaevine yaptığı ziyaretini de Cumhuriyet’e anlattı. Köroğlu; “İnsanlar haksız bir şekilde tutuklu bulunduklarını çok iyi biliyorlar ve bu onlara güç veriyor. Hepsinin ortak bir konusu var; hukuksuz bir şekilde tutuklandılar ve tutuklanmalarında da orantısız müdahaleye maruz kaldılar. O cezaevi ileride bir gün kapatılıp, bir müzeye dönüştürülmeli. Ulucanlar Cezaevi gibi. Düşman ceza hukukunun uygulanması nedeniyle insanların orada tutuklu bulunduklarının gösterilmesi lazım” dedi. 

 

İlgili Haberler