CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), CHP'li belediyelere yönelik
yeni operasyonların ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in başkanlığında
bugün saat 10.30'da toplandı.
CHP’DE HAREKETLİ SAATLER
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Antalya
Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Adıyaman Belediye Başkanı
Abdurrahman Tutdere'nin bugün gözaltına alınmasının ardından CHP MYK, CHP Genel
Başkanı Özgür Özel'in başkanlığında toplanma kararı alındı.
Saat 10.30'da başlayan toplantı, tam 3,5 saat sürdü.
AMASYA MİTİNGİ İPTAL EDİLMEDİ
Yaşanan gelişmelerin ardından Özel'in, bugünkü Amasya mitingini iptal edip etmeyeceği merak ediliyordu. Buna göre olağanüstü toplanan MYK’den “mitingi iptal etmeme” kararı çıktı. Miting, saat 20.30'da gerçekleşecek.
ÖZGÜR ÖZEL’DEN MYK TOPLANTISI SONRASI İLK AÇIKLAMA
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sona eren MYK toplantısı
sonrası açıklamalarda bulundu.
Özel, MYK toplantısı sonrası çok sert konuştu, Erdoğan'a seçim çağrısı yaptı. Özel, "Kasımpaşa delikanlısıysan 2 Kasım’da seçime bekliyorum" dedi.
CHP lideri, Aziz İhsan Aktaş'ın "asıl müşterilerini" de ifşa etti.
“SANDIĞI ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”
CHP liderinin açıklamaları şu şekilde:
“Bu iktidarın içindeki bir avuç insan yanına üç savcı, üç
hakim ve üç de gizli tanık alarak 19 Mart 2025 günü bu millete savaş açmıştı.
‘Bu savaş ilanı sadece bize değil, demokratik siyasete açılmıştır’ diye ilk
günden bunu tanımlamıştık. Zaten siyasi yelpazede Cumhur ittifakının dışında
kalan tüm partilerin; en sağdan, en sola kadar yelpazenin her yerindeki
partilerin ortaya koydukları dayanışma ve ortaklaştıkları tespitler de bu
yöndeydi. Artık bu ülkeyi milletin rızasıyla yönetmek istemedikleri çok açık.
Milletin elinde kalan tek şeyi; sandığı ortadan kaldırmak istiyorlar ve bunun
provalarını yapıyorlar. Sandığın olmadığı, otoriter bir yönetimi millete
dayatıyorlar.
Biz bu kötülüğe karşı 108 gündür meydanlarda direniyoruz.
108 gündür hiçbir delil olmadan, 15,5 milyon insanın oy verdiği Cumhurbaşkanı
adayımızı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızı, İstanbul’daki ve
Adana’daki belediye başkanlarımızı, çok sayıda belediye meclis üyemizi ve
bürokratlarımızı hapiste tutuyorlar. 108 günde toplam 150 milyar dolar
harcadılar. Yani 6 trilyon liraya mal oldu bu yaptıkları. 108 gündür millet
daha da fakirleşti.
Ülkemizin dünyadaki itibarı daha da zedelendi. İç barışımız,
birliğimiz, beraberliğimiz umulanın, beklenenin, söylenenin aksine gitgide
zayıfladı ve geriledi. Bu toprakların barış umuduna da birlikte yaşama umuduna
da müreffeh bir Türkiye umuduna da Avrupa Birliği’ne tam üye olma umuduna da
kökten zarar veren, bu ülkeyi içe kapatan, bu ülkeyi içeride de baskıyla
yönetilen bir ülke durumuna getirmeye çalışanlarla birlikteyiz, onlarla yüz
yüzeyiz. İçeride tuttukları arkadaşlarımız hakkında en ufak bir delil, en ufak
bir kanıt, bir somut gösterge ortaya koyamadılar.”
“MANAVGAT’TA EN HASSAS, TİTİZ VE TAVİZSİZ TUTUMU TAKINACAĞIZ”
“Dün tüm bunlardan bağımsız olarak Manavgat’ta
gerçekleştirilen bir operasyona ilişkin suçüstü iddiaları ve görüntüleri
karşısındaki tavrımızı hep birlikte takip ettiniz. Biri hukukçu, ikisi de yerel
yönetimler deneyimi olan muhakkik heyetimiz ışık hızıyla Antalya’ya ve
Manavgat’a doğru ilerledi. Orada gerekli çalışmaları, tetkikleri,
araştırmaları, hem kamu makamlarıyla, yargı makamlarıyla, idari makamlarla ve
siyasi makamlarla, partimizle gerekli görüşmeleri yapıyorlar ve verecekleri
rapora göre Cumhuriyet Halk Partisi de ifade ettiğimiz gibi icap eden en
hassas, en titiz, en tavizsiz tutumu takınacak. Kimsenin bundan şüphesi
olmasın.
Ancak ağaç isimleri verdikleri gizli tanıklarla, aylarca
içeride tutup çoluğuyla-çocuğuyla tehdit edip iftiraya zorladığı insanların
gözyaşları içinde imzaladıkları iftiranamelerle mesafe alamayanların ne durumda
olduklarını millet de biliyor, aslında AK Partili siyasetçiler de ya da ittifak
ortakları da biliyor.”
“DÜNYAYA MAL OLMUŞ BAŞKANLARIMIZA SALDIRMAKTAN ÇEKİNMEDİLER”
“Tam bu atmosferde bu sabah yine bir karanlığa bir şafak
operasyonuyla uyandık. Tepeden tırnağa suça bulaşmış bir suç örgütü lideri
bildiklerini değil, bildiklerine benzettiklerini ya da bildiklerinin bir
kısmını ya da bildiklerinin bir kısmını bir partiye ifade ederek dünyaya mal
olmuş, yaptıkları görevlerle ülkelerin de takdir toplamış ve bütün dünyada da
takdir edilen, ödüller alan belediye başkanlarımıza saldırmaktan çekinmediler.
Abdurrahman Tutdere, bütün dünyanın deprem sırasında bir
toplum önderi olarak tanıdığı ve devamında da bizim tarafımızdan değil; ağıt
yakan Kürdüyle-Türküyle, AK Partilisiyle-CHP’lisiyle analar tarafından
adaylaştırılan, yanımıza her geldiğinde veya herhangi bir yere gittiğinde
Adıyaman için bir şey isteyen, hatta bir başka şehir için bir şey yapıldığında
bile ‘Onlarda var, Adıyaman’ın daha çok ihtiyacı var. Aman Adıyaman’a’ deyip
bazı mevkiidaşlarının artık yanında bir şey konuşmaya korktukları Adıyaman’la
yatan, Adıyaman’la kalkan bir arkadaşımıza gözaltına aldılar. İddiaları tamamen
safsata, tamamen duyum, tamamen iftira. Adana’da Zeydan Karalar… 2014’te Seyhan
Belediye Başkanı. 2019’da, 2024’te Adana Büyükşehir Belediye Başkanı.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin oy potansiyelinin çok üzerinde bir destekle, bütün
Adana’nın desteğiyle seçilen, Adanalıların ‘Adana gibi Başkan’ dediği, Sayın
Ekrem İmamoğlu’na yapılan darbe girişiminden sonra Türkiye Belediyeler Birliği
Başkan Vekilliğini de üstlenmiş olan ve bu sabah Adana’da kapısına dayanılmış
olan bir başkan. Kapıyı emekli öğretmen eşi açıyor.
Durumu görünce ‘Zeydan Karalar nerede? Gözaltına almaya
geldik’ diyorlar. Diyor ki ‘Gebze’ye gitti.’ Gebze‘deki açık adresini söylüyor
ve bu kez Gebze’ye ekipler gidip gördüğünüz görüntülerle Zeydan Karalar’ı
gözaltına alıyorlar. Diğer taraftan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız
Muhittin Böcek, Yörüklerin gururu, 26 yıldır aralıksız belediye başkanı.
Beldede, Konyaaltı’nda Büyükşehir’de. Tarihte Antalya il, sonraki adıyla
Büyükşehir Belediyesini iki kez üst üste herhangi bir partiden kazanan ilk
başkan. Antalya’ya 25 milyon kişiye göre hizmet bekleyip, 2 milyon kişiye göre
ödenek yollandığı için hiçbir başkan dönemin sonunda yeniden seçilmeye güvenoyu
alamamışken, muhalefet partisinden bu imkansızı başaran belediye başkanımız
Muhittin Başkan’ın da kapısında bu sabah polisler vardı.”
“AZİZ İHSAN AKTAŞ’IN ÇALIŞTIĞI BELEDİYELERDE BİZ İSTİSNAYIZ”
“Peki bu üç belediye başkanını, Ekrem Başkanı ve
İstanbul’daki belediye başkanlarını bir araya getiren şey ne olabilir, nasıl
olabilir? Bir suç örgütü lideri var. Adı; Aziz İhsan Aktaş. Bunu ben
söylemiyorum. Bunu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Beşiktaş Belediyesi
operasyonundan sonra servis ettikleri ve birkaç kez de çeşitli belediyelere
operasyondan sonra ifade ettikleri üzere Aziz İhsan Aktaş diye biri var ve bir
suç örgütü kurmuş. Belediyelerden iş alıyor ve bunun karşısında rüşvet
dağıttığı iddia ediliyor. Bu Aziz İhsan Aktaş’ın yaptığı bütün işlerde şaibe
var diye düşünülüyor, hangi belediyeye iş yaptıysa, şu ana kadar adını
geçirdiği hangi belediye varsa oraya operasyon düzenleniyor. Hangi belediyelere
düzenlendi derseniz, İstanbul’daki belediyelerimizi, işte son Gaziosmanpaşa’yı,
Avcılar’ı hatırlıyorsunuz. İlk Beşiktaş’ı hatırlıyorsunuz.
Önce Esenyurt Kent Uzlaşısından dolayı gözaltına alınmıştı.
Ama Aziz İhsan Aktaş üzerinden de yeniden bir tutuklama yaptılar, ikinci tutukluğunu
yaptılar. Seyhan’ı hatırlıyorsunuz. Ceyhan’ı hatırlıyorsunuz. Şimdi de Adıyaman
Belediyesi ve Adana Büyükşehir Belediyesi. Adıyaman Belediyesi ile sözleşme
bitmiş ve yeniden yapılmamış. Adana Büyükşehir Belediyesi ile bu dönem yok,
geçen dönem yok. Zeydan Başkan Seyhan’ı yönetirken, bundan sekiz yıl önce
önceden kalan sözleşme devam etmiş, o zaman ödeme yapmış. Adı geçiyor ya, ‘Alın
Zeydan Karalar’ı.’ Burada karşı karşıya kaldığımız durum, Aziz İhsan Aktaş
hangi belediyeden fatura kesip para aldıysa o belediye başkanını gözaltına
alıyorlar ve şimdiye kadar gördüğümüz pratikleriyle de tutukluyorlar. Peki bu
Aziz İhsan Aktaş başka bir belediyeden, başka bir kamu kurumuyla çalışmamış mı
CHP’den başka? Biz istisnayız, kaide AK Parti ile çalışmak.”
AZİZ İHSAN AKTAŞ’IN AKP’Lİ BELEDİYELERLE İLİŞKİSİ!
“Yargıtay, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Devlet Hava
Meydanları, Elektrik Üretim Anonim Şirketi, Türk Hava Yolları, bütün dünyaya
hizmet eden Türk Hava Yolları. Pamukkale ve Uludağ Üniversiteleri
rektörlükleri, 20 ilin kamu hastaneleri, AK Partili Trabzon Büyükşehir, Kocaeli
Büyükşehir, Kahramanmaraş Büyükşehir, Ordu Büyükşehir, Elazığ ve Isparta il
belediyeleri. Yine AK Parti Bahçelievler, Fatih, Zeytinburnu, Haliliye,
Karaköprü, Eyyübiye, Ünye, Antakya, Nurdağı, Çayırova, Demirci, Adapazarı
belediyelerinden yıllardır. Önceki yıllara yönelik de Balıkesir Büyükşehir,
Şanlıurfa Büyükşehir, AK Parti’deyken Afyonkarahisar, Kilis, Yozgat, Uşak, yine
AK Parti’deyken Çekmeköy, Seyhan, Sandıklı. Burada arkadaşlar size de verecek.
Tam listesi var arkadaşlar. Aziz İhsan Aktaş’ın AK Partili belediyelerle
ilişkisi.”
“AK PARTİ’NİN ‘KİR GÖSTERMEZ’ KURALINDAN YARARLANIYORLAR”
“Bunlardan herhangi biri, herhangi bir belediye örneğin;
şimdi Kilis Belediyesi onunla çalışıyor olsa başkanımızı alıp götürmüşlerdi.
Ordu Belediyesi, geçen dönem çalıştığı Ordu Belediye Başkanı CHP’li olsa
içerideydi. Bu belediyelerden İstanbul’daki Bahçelievler Belediyesi. En son ve
en büyük ihaleyi vermiş, hem de parçalı ihale vermiş, İstanbul Bahçelievler
Belediyesi. CHP’li olsaydı şu anda tutukluydu. Niye tutuklu değiller? Çünkü
bunlar AK Parti’nin kir götürmez, kir göstermez her türlü iş AK Parti’nin
içinde bilinir, çözülür, yargıya intikal etmez kuralından yararlanıyorlar.
Hatırlayın, Adalet ve Kalkınma Partisi kendisine ait beşi büyükşehir, onlarca belediyesini,
adına sonradan rumuz takarak ‘metal yorgunluğu oldu’ dedikleri esasen iki
şeyle, FETÖ’cülük ya da yolsuzlukla, çoğunu da ikisiyle birlikte suçladıkları
bir süreç yaşandı.
Ne dediler? Başta Melih Gökçek’e, Balıkesir Belediye
Başkanı’na, İstanbul Belediye Başkanı’na. Ne dediler onlara? Dediler ki ‘Ya siz
istifa edersiniz, ya biz gereğini yapar sizi alırız.’ Ben Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanıyım. Örneğin Adana Belediye Başkanını ya da Manavgat
Belediye Başkanını görevden alamam. Yapsam yapsam partiden atarım. Belediye
başkanlığından alamam. AK Parti nasıl alıyor? Onların Genel Başkanı aynı
zamanda Cumhurbaşkanı ya da yürütmenin başı olunca, yargı da emirlerinde
olunca, ‘FETÖ’cüsün’ diyor, alıyor ya da ‘Yolsuzluk var’ diyor, alıyor. Bunu
duyunca kimi ağlaya ağlaya kimi güle oynuyor istifa ettiler. Hepiniz
biliyorsunuz. Ne oldu istifa eden belediye başkanları?”
“MEMNUN ETMEMİŞLERİN İSMİNİ VERİYOR AZİZ İHSAN AKTAŞ”
“Onlardan birine, bir soruşturma, çağırıp bir soru, davet
edip. Bırakın sabah operasyonu, şafak operasyonu, alıp da götürmek, dört gün
nezarette tutmak, sonra tutuklamak, yargılamak. Bir soru soran oldu mu bunlara?
Oysa ‘Parsel parsel Ankara’yı sattın’ diyen Bülent Arınç, bu partinin Başbakan
Yardımcısı, bu partinin Meclis Başkanı, bu partinin Bakanı. Bu partinin daha
sonra Cumhurbaşkanı İstişare Kurulu Üyesi. Bu partinin iliğini, kemiğini, AK
Parti’nin akyuvarlarını bilen kişi. ‘FETÖ’ye parsel parsel sattın’ diyor. ‘Her
türlü yolsuzluk var’ diyor. Bir soru soruldu mu? Vicdanı olan AK Partililere,
MHP’lilere soruyorum. Bu soruları gerçek hırsızlara, yolsuzlara sormayanlar,
Aziz İhsan Aktaş kimle çalışmışsa… Bunların çoğu da şöyle, bakın.
Aziz İhsan Aktaş’ın çalışmaya devam ettiklerine de bir şey
yok. Aziz İhsan Aktaş’la çalışmayıp, Aziz İhsan Aktaş’ı memnun etmemişlerin
isimlerini veriyor Aziz İhsan Aktaş. Bir suç örgütü düşünün, başında Aziz İhsan
Aktaş. İtirafçı olmuş. Aziz İhsan Aktaş evde, iftira attıkları hapishanede. Bir
de şoförü, muhasebecisi falan. Ya böyle, bu yoğurdun bolluğu nerede bulunmuş
arkadaşlar? Nerede bulunmuş? Bir suç örgütü kuracaksın, yarın kuralım bir suç
örgütü. Oradan menfaat temin edeceksin. Ortaya çıktıktan sonra ‘Ben itirafçı
olayım, gideyim. Bunlar kalsın’ diyeceksin. Nerede bu yoğurdun bolluğu? Bu Aziz
İhsan Aktaş bir itirafçı değil, bir iftiracıdır.”

“ISPARTA BELEDİYE BAŞKANI AKP PARTİLİ OLDUĞU İÇİN DIŞARIDA”
“Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde söylediği rüşveti
verdiğine dair bir kanıt var mı? ‘Para verdik’ diyorlar. O paranın konulduğu
bir yer var mı? Bir kör kuruş bulundu mu? Yerde, gökte, yaylada, tarlada,
kuyuda kasa arıyorlar. İki kasa buldular, birinden belediye mührü çıktı,
birinden 48 tek beylik tabanca kurşunu. Utanmaz arlanmaz TRT, o görüntüler
yerine stok görüntülerden dolar çıkarıyordu kasalardan. Böyle iftira, böyle
kişilerin namusuna, haysiyetine dil uzatma, el uzatma olmaz. Bakın çok net.
Bunu Isparta'da bilmeyen yok. İnkar eden de yok.
Bu Isparta Belediye Başkanı’nın AK Partili, A8 Long makam
arabası. Audi A8 Long. Plakası Isparta, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ‘AK’ı ya
da Ali İhsan Aktaş’ın ‘AK’ı, 111. Bu arabayı Aziz İhsan Aktaş ihale alma
karşılığı belediye başkanına vermiş. Bunu kendi de söylüyor. Hatta söylediğinde
Akın Gürlek ‘Geç onu, biliniyor o’ diyor. Kendi de söylüyor, inkar etmiyor.
Isparta Belediye Başkanı da inkar etmiyor. Isparta Belediye Meclisi de adı gibi
biliyor. Bu araba verilmiş, Isparta Belediye Başkanı AK Partili olduğu için
dışarıda.”
ERDOĞAN’A O ARABAYI SORDU: ‘ŞU KADAR HAYSİYETİN VARSA CEVAP VER…’
“Örneğin Avcılar Belediye Başkanı’nın seçimi sırasında,
kendisine de değil, kampanya sırasında şehirde sesli araç gezmiş, kiralık, 30
gün. Aziz ihsan Aktaş diyormuş ki ‘Avcılar’a o arabayı ben gezdirdim.’ Belediye
Başkanının ne kendi, ne yakınını, ne kimsenin ilgisi yok. Bizim belediye
başkanı içeride. Adam ‘Verdim’ dediği, ‘Aldım’ dediği Audi A8 Long ile fink
atıyor Isparta'da. Tık yok. Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a soruyorum: Şu kadar
şerefin, namusun, ahlakın varsa cevap ver. Bir daha soruyorum. Recep Tayyip
Erdoğan, aynı adam bu arabayı senin belediye başkanına almış. Şu kadar namus,
şu kadar şeref, şu kadar ahlak varsa cevap ver. Bununla bugün gözaltına alınan
arkadaşların arasında dağlar kadar fark var. Burada kanıt belli, ispat belli,
itiraf belli.
Biz ispatlanamayan bir Peugeot Partner’den, elimizin
değmediği seçim arabasından, 32 yaşında gencecik belediye başkanı içeride
yatıyor. Senin bu belediye başkanı AK Parti’nin ‘AK’ı plakası ile geziyor. Bu
mu sizin aklığınız, bu mu sizin akınız. Bu mu eşitlik? Bu belediye başkanına bu
arabayı Ispartalı belediye meclis üyeleri, ‘Ne var ihaleyi aldı. Paramızla
alacağımıza bedavadan makam arabası aldık’ diyor.”
ÖZEL TEK TEK İFŞA ETTİ: YARGITAY, THY, TBMM…
“Bizim belediye başkanları kreş yaptırmış, ‘İrtikâba girer’
diyorsunuz. Okul yaptırmış, ‘Rüşvete girer’ diyorsunuz. ‘Madem ihaleyi
alıyorsun, git orada aşevine bağış yap’ demiş onu diyorsunuz. Cebine para
koymamış. Sizin cebinizden, ayakkabı kutunuzdan, elbise torbanızdan paralar
çıktı da ne dedin? Ne dedin utanmadan sen, sen? ‘Bir paranın rüşvet olması için
devletin cebinden çıkması lazım. Bir yolsuzluk olması için devletin cebinden,
devletin zarar görmesi lazım’ dedin. ‘Kişilerden alınan devleti zarara
uğratmaz’ dedin. Burada devletten alınan ne var? Adıyaman’da depremzedeye park
yaptırmak, oyun parkı yaptırmak, bilmem ne yapmak için 24 saatlik günde 30 saat
koşturan adama sorduğunuz soruya bak? Birazcık vicdan, ahlak ve edebe davet
ediyorum. Gel yarışalım. Gel siyasette yarışalım. A Haber’e çıkıp konuşalım.
Sen de al belgelerini, biz de alalım belgelerimizi. Sen bizi
yenemeyince, Ekrem Başkan’ı yenemeyince niye Akın’ı yolluyorsun çelme çakmaya?
Mertlik mi bu? Dürüstlük mü bu? Türkiye bir yol ayrımında artık arkadaşlar. Tüm
muhalefet, AK Parti ve MHP’nin siyaseti dahil tehdit altında. Bir avuç insan bu
ülkeyi vesayetle yönetmeyi kafaya takmış. Ve devletin bin yıllık geleneği
tehdit altında. Artık bu mücadele ya demokrasi ya otokrasi mücadelesi. Sandığa
sahip çıkma mücadelesi. Herkes tarihteki yerini alacak. Bir tarafta sandığı
koruyanlar, bir tarafta Tayyip Bey’e ve onun korkularına teslim olanlar.
Devletin şerefli yargı mensuplarını, bürokratlarını, vicdan sahibi
siyasetçilerini bir kez daha uyarıyoruz. Yargıtay Başkanı’nın, Meclis
Başkanı’nın, Türk Hava Yolları Genel Müdürü’nün, AK Partili belediye
başkanlarının sorgulanmadığı sorularla, CHP’li belediye başkanlarına soru
soramazsınız. Orada bin katı varken, burada ispatsız bir meseleden kimseyi
tutuklu yargılayamazsınız.”
“AKIN GÜRLEK’E SORUYORUM…”
“Buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu operasyon
kirli bir operasyondur ve bu operasyonun başına bir siyasetçi yollanmıştır.
Akın Gürlek eskiden kararları çok tartışılan bir hakimken, ardından kendisi
Ankara’ya Bakan Yardımcısı olmuştur. Buz gibi siyasi makamdır, Erdoğan’ın
ifadesiyle. Anayasa siyasete atılanın kürsüye dönmesini yasaklar. Bu Bakan
Yardımcılığı zırvasını Anayasa’nın bu yasağından sonra yazdınız diye boşluktan
yararlanıp koyduğunuz adam, daha 35 yaşındayken kendinden kıdemli herkesin
önüne geçip AK Parti kontrolündeki İBB’den lüks makam aracını 540 gün kullanıp
yanındaki arkadaşı en mütevazi araca binerken HGS’sini, benzinini, şoförünü,
bakımını AK Parti döneminde İBB’ye yaptıran adamdır. Hiçbir başsavcının talep
etmediği, oturmadığı boğazda manzaralı villayı kendisine hazırlıyorsunuz.
Utanmadan ‘Tayini başlamadan tadilat başlamıştı’ diyorsunuz.
Milyonluk tadilatlar yaptırıyor. Eve havuz yaptırıyor, kaçak müştemilat
yaptırıyor. Devletin lojmana, tadilatına ayıracağı paranın 200 katı para
ödeniyor. Teker teker o paraların nereden hareketlendiği belli. Bir savcı
gelecek, bir gün bunlara bakacak. Lüks yat şirketleri ile ahbaplık yapıp alıcı
gözüyle 87 yıllık maaşıyla alamayacağı yatı gezip, ‘Bu yat nasıl olur, kaça
olur?’ yapan adamın bu milletin kör kuruşunu koruyacağını kimse sanmasın.
Buradan kendisine soruyorum: Tuzla’da bir yazlık villa var mı? Soruyorum:
Aileden herhangi birinin kredi kartlarını Vanlı bir iş adamı ödüyor mu? Vanlı
bir iş adamı sizi bu borçlardan azade ediyor mu? Soruyorum: Üsküdar’da büyük
bir projeden bir daire alınıp da bir yakına yapıldı mı?”
“KIRMIZI BÜLTENİ ÇIKARACAK, TEKER TEKER HESAP SORACAĞIZ”
“Bir yandan millete ahlak dersi vereceksiniz, bir yandan
paçanızdan pislik akacak. Kolay. ‘Yol belli. İş o raddeye gelince öncekinin
kaçtığı delikten kaçarım yurtdışına.’ Öncekinin kaçtığı delikten kaçarsın.
Onları getirmezler. Çünkü geldiğinde onlar suçu birlikte işlediler. Elbette
Zekeriya Öz gelmez. Gelirse, bir konuşursa bugün Türkiye’de birçok görevde olan
adamın ne pislikleri olduğu ortaya çıkar, eski yaptıkları ortaya çıkar. Biz
iktidardayken yurt dışına kaçmış olanların buraya gelmesinden niye çekinelim?
Kırmızı bülteni de çıkartacağız, getirteceğiz de. Teker teker hesap soracağız.
Göreceğiz bakalım; kimin kredi kartı borçlarını kim azat ediyormuş, Kim gidip
gişeden ödüyormuş. O gişeden yatırılan nakit kredi kartı ödemelerini
bulunmayacağını mı sanıyorsun? Bir tek kendini mi akıllı sanıyorsun? Bu kadar
pisliğin içinde bir de güya temiz eller operasyonu gibi operasyon yapıyor
havası yaratıyor. Haydi, açık açık şimdi buradan bütün AK Partililere
sesleniyorum. Soruyorum, soruyorum, var mısınız?
Bak 2019’dan beri Siyasi Ahlak Kanunu Teklifi veriyoruz. Son
imza yine benim. ‘Bir önceki dönem verdiğimiz kanunları yenilerim’ demişim.
Böyle bir usul var. İşte verdiğimiz kanun: ‘Siyasi Ahlaksızlıkla Mücadele ve
Siyasi Etik Kanunu.’ Sayfalarca… Bu kanunu biz istedik, siz istemiyorsunuz.
Avrupa birliği dedi ki ‘Vize, serbest dolaşımı istiyorsan siyasi ahlak kanunu
geçir.’ Dönemin Başbakanı dedi ki, hatta bize çağrıda bulundu. Biz dedik ki
hemen, ben o sırada derhal açıklamada bulundum. ‘İki elimizi birden kaldırırız’
dedim, siyasi etik kanununa destek vermek için. O gün Davutoğlu ‘Siyasi etik
kanunu’ dedi. Ben ‘İki elle destek’ dedim, bütün Cumhuriyet Halk Partililer bu
konuyu konuştular. Saraya çağrıldı. O zaman tarafsız Cumhurbaşkanı Erdoğan ne
dedi Davutoğlu’na? İşte Davutoğlu yaşıyor, Erdoğan da yaşıyor. İnkar eden yok.
‘İl ve ilçe başkanı bulamazsın bu kanunu çıkarırsan’ dedi.”
“VAR MISINIZ? KİM NE KADAR ZENGİNLEŞMİŞ GÖRELİM”
“AK Parti il ve ilçe başkanı bulamıyor siyasi ahlak kanunu
çıkarırsa. Siyasi ahlak kanunu çıkmış olsaydı eğer siyasetin finansmanı,
seçimlerin finansmanı, siyasi partilerin alabileceği yardım,
milletvekillerinin, kendi belediye başkanlarının şeffaf mal durumları… Artı
bunlar yetmezmiş gibi önce Mahmut Tanal üç yıl önce… Bu sene Grup
Başkanvekilimiz olarak grubumuz adına tek imza ile Gökhan Günaydın verdiği
teklifte Cumhurbaşkanı, bakan, meclis başkanları, Cumhurbaşkanı yardımcıları,
bakan yardımcıları, eşleri, belediye başkanları beş ve 10 yıl geriye dönük
olarak… Tabii o zaman MASAK’ın böyle bir kurum olduğunu yeni öğreniyoruz.
‘MASAK eliyle’ diyor ve ‘Tüm kamu kayıtları açıklanarak son beş ve 10 yılda
edindiğimiz mallar açıklansın.’
Var mısınız? Var mısınız? Gözünüzün içine baka baka
soruyorum: AK Partililer var mısınız? Gelin beş ve 10 yıl geriye dönük olarak
kim ne kadar zenginleşmiş hepsini görelim. Var mısınız belediye başkanlarınız
için, birinci derece yakınları için. Ya utanmazlığın da bir haddi var. Kendi
elindeki pisliği biz kir göstermiyoruz diye bembeyaz bir sayfa olan CHP
belediyeciliğine karşıdan çamur atmaya çalışıyorsunuz. Bu kadarına gerçekten
şapka çıkarılır. Hem bu kadar kirli bir işin içinde olacaksınız. Kendiniz
biliyorsunuz. Eğer AK Parti’de bu belediyecilik meselesinde kir paçadan, çamur
paçadan, pislik paçadan akmıyorsa namerdim, şerefsizim. Haydi çıksın biriniz
‘AK Parti’de bunlar varsa namerdim, şerefsizim’ deyin. Biriniz çıkın konuşun.
Biriniz konuşun. Suçsuz günahsız insanları kötülemek kolay.”
“MEYDANLAR KALABALIK DEĞİLSE, ALLAH BENİM BELAMI VERSİN!”
“Haydi gelin herkese eşit uygulanacak bir yasa çıkaralım.
Hadi, özel yetkili savcılık, özel yetkili mahkemeler kuralım ama liyakatine
hepimizin inandığı, güvendiği, öyle AK Gençlik’ten devşirme, avukat bürosundan,
AK Parti Gençlik Kollarından kürsüye oturttuklarınızdan değil. Gerçekten
tarafsızlığına, gerçekten vicdanına güvendiğimiz, her türlü güvencesi olanlar
herkesi sorgulasın. Bu kadar terbiyesizliğin, bu kadar artık utanmadan,
sıkılmadan kendindeki durumu karşı tarafı söyleyip, elindeki televizyonuyla,
gazetesiyle milleti inandırmaya çalışmayın. Buradan Erdoğan’a bir kez daha
meydan okuyorum.
Gittin yurtdışına, dönüşte uçakta, 13.00’e kadar ambargolu,
13.00’te bütün televizyonlar verecek. O uçaktaki bütün gazetecilerin hepsine
söylüyorum. Nasıl oluyor kayıt? Sorular belli. ‘Soruyu ben kendi kafamdan
sordum’ diyen çıksın. Sorular belli. Cevapları Erdoğan veriyor. Kayıt alıyor
musunuz arkadaşlar? Bir tane bant kaydını yayınlayacak var mı? Beni arayıp
dinletecek var mı, ‘Ben aldım kaydı’ diye. Kayıt yasak. Kim kaydediyor?
İletişim Başkanlığı, kim redakte ediyor, virgülüne, noktalı virgülüne kadar?
Soru da çok net bir şekilde soru. ‘Cumhuriyet Halk Partisi, meydanlara
topluyor’ diyor ki ‘meydanlar’ sorunun içinde var. ‘Çağırıyorlar ama meydanlar
kalabalık değil’ diyor. Meydanlar kalabalık değilse Allah benim belamı versin.
Meydanlar kalabalıksa onu öyle yazanın belasını versin.”
ERDOĞAN’A: ALLAH’IN KORKAĞI!
“Millet görmüyor mu; meydan kalabalık mı, değil mi? ‘CHP’
diyor, ‘Anketlerde önde olduğunu iddia ediyor.’ Erdoğan cevap veriyor, neresi
yaralı oradan cevap veriyor. ‘Onlar kadar biz de anket yaptırıyoruz. AK Parti
birinci partidir.’ Sorun yok o zaman. Hodri meydan, 2 Kasım Pazar. Madem
birinci partisin, gel. Aday da olabiliyorsun. Vereceğiz oyu. Meclis’te erken
seçim kararını aldıracağız. Madem birinci partisin, gel. Allah’ın korkağı.
Allah’ın korkağı, sen birinci parti olsan parende atarak sandığa gidersin.”
“GÜNLERDİR YALVARIYOR BANA…”
“Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti. Her geçen gün farkı
açıyor. Sen her geçen gün yetişemeyeceğin için ‘Akın koş, çelme tak’ diyorsun.
Dün çelmenin adı İstanbul, bugün Adana, öbür gün Adıyaman, öbür gün Antalya.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde yolsuzluk yapan varsa, hırsızlık yapan varsa, suça
bulaşan varsa Allah da belasını versin, biz de vereceğiz belasını. Ama bu kadar
tertemiz insanlara, 108 gündür iftira, iftira iftira. Şimdi çıkmış, Adıyaman’a
saldır, Antalya’ya saldır, Adana’ya saldır. Neden? Günlerdir yalvarıyor bana.
‘Gel Ankara’da otur.’ Güya mitinglerden rahatsız değilmiş. ‘Ankara’da otur,
İstanbul’da miting yapma.’ Açık açık söylüyor. ‘Ekrem’i bırak.’ Orada bir tane
de kılıç koymuş tepeme. Yok 30 Haziran, yoksa 8 Eylül. ‘Gel partinin başına
geç.’
Senin icazetinle partinin başında oturacağıma namusumla
Silivri’de Ekrem Başkanın yanında yatarım seçime kadar. Yok öyle şey. Ha
‘Ankara’da otur. Ankara siyaseti yap.’ Bu akşam Amasya siyaseti yapıyorum
20.30’da. Aynı anda canlı yayında meydanda Adıyaman’da da verecekler. Adana’da
da verecekler: Antalya’da da verecekler. Çarşamba akşamı İstanbul’da. Ya
Sancaktepe ya Kartal. Yine bağıracaklar ‘Diplomasız Erdoğan’ diye. Çatla. Yine
bağıracaklar, ‘Erdoğan istifa’ diye. Patla!”
“ERDOĞAN BANA SİYASİ RÜŞVET TEKLİ ETTİ”
“Bu kadar vicdansızlık, insafsızlık, yüzsüzlük. Bunun
sonunda halen daha rüşvet teklif ediyor. Siyasi rüşvet teklif ediyorlar. Özgür
Özel gelirmiş, arkadaşlarını savunmayı bırakırmış, partisini bırakırmış,
otururmuş. Orada oturacağıma ilk seçimlerde siz sepetlenene kadar hapiste
yatmayı göze almışım ben. Bir yolu var susturmanın. Onu da anam, babam, evladım
üzülmesin diye ben söylemiyorum. Yiyorsa sustur. O zaman da bu millet sana ne
yapacağını bilir. Ha meydandan korkma korkmama meselesi… Kork kardeşim.
Bak o meydanlarda şu anda prova yapıyoruz. 81 ilde sen
fragman izliyorsun, fragman. Korku filmini izleteceğim sana. Sen kötüleş,
senden beter kötüleşmeyen ne olsun… Korku filmini size izletmeyen ne olsun.
Fragman izliyorsunuz 2 milyon kişiyle. Gün gelecek bak, sandığı ortadan
kaldırmaya kalma. Efendi gibi sandıkla gideceksin. Aha da 2 Kasım ortada. 2
Kasım’a sen sandık koymazsan, kasıma ben bir sandık koyarım. Koyar mıyım,
koymaz mıyım he beraber bakarız.
Yok, sen sandığı elden almaya kalkarsan, sandığı hangi
ellerle kurduysak, o ellerle kurtarırız. O eller Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün,
İsmet Paşa’nın elleri. Memleketi önce kurtaran, sonra da biz kazandık diye
kılıçla, kalkanla, tüfekle değil sandıkla yöneten eller onlar. O sandık
kurulana kadar ne mücadele verildiyse, o sandık korunsun diye de o mücadele
verilir. Ondan sonra Mısır’daki meydanı izlediğiniz gibi televizyondan
izlersiniz Türkiye’deki o demokrasi meydanlarını.”
“KASIMPAŞA DELİKANLISIYSAN SEÇİME BEKLİYORUM!”
“Kimseyi darbe ile tehdit etmiyoruz. Kimseyi kaba kuvvetle
tehdit etmiyoruz. Ama birisi darbeye kalkarsa, sandığı almaya kalkarsa, bir
takım yollarla bu milletin elinden seçimi almaya kalkarsa bu millet kendi
elleriyle sandığı geri getirir. Ondan hiç kimse fazladan kabadayılığa
girişmesin. Sandık gelecek, hepiniz gideceksiniz. 2 Kasım’da yüreği yeteni
seçime bekliyorum. ‘Birinci partiyim’ diyeni seçim bekliyorum. Kendine güveneni
seçime bekliyorum. Kasımpaşa delikanlısıysan seçime bekliyorum. Bizim yiğidim,
aslanım Silivri’de yatıyor.
Afişini yasaklat, fotoğrafını yasaklat, pankartını yasaklat,
sesini yasaklat. Bir vesikalığını koyacağım oraya yine yenecek seni. Hadi senin
devletin bütün imkanlarına karşı Ekrem Başkanın bir vesikalığı. Var mı
cesaretin? Çık karşımıza görelim bakalım el mi yaman, bey mi yaman? Bu millet
kimi seçiyor? Devletin ordusuna, devletin hakimine, savcısına, MİT’ine bilmem
neyine güvenip, kumpasla bilmem neyle, planla, programla bu işin başında
kalamazsınız. Bu ülke bu sandığı nasıl getirdiyse öyle korur kardeşim. Şu
kadarını söyleyeyim, bugün uçakta sorduruyorsun, ‘Özgür Özel halkı sokağa davet
ediyor.’ Ettiğim gün, ‘Sokağa davet ediyorum’ dedim, geldiler. 10 gün yasak
koydun, 1 milyon kişi her gece toplandılar.”
“BANA BU MİLLETİ SOKAĞA DAVET ETTİRME!”
“Ben şimdi halkı eylem yapmak üzere önceden bildirdiğimiz,
etrafında güvenlik önlemlerinin alındığı meydanlarda demokrasi eylemlerine
davet ediyorum. Sokağa davet edeceğim günü ben bilirim. O gün sen ne hale
düşeceğini kendin düşün. Ama bana bu milleti sokağa davet ettirme. Aklını
başına topla.
Şimdi yarından itibaren bundan sonraki süreci tartışmak üzere
yarın akşamüstü Parti Meclisi, Pazartesi günü ben Bolu’da duruşmadayım, erken
saatlerde il başkanı, ben geldikten sonra il başkanları toplantısı, akşamüstü
bütün milletvekilleriyle toplantı, akabinde Merkez Yönetim Kuruluyla alınan
bütün kararların toplanması ve bundan sonraki sürecin değerlendirilmesi. Bugün
dünden daha kararlıyız. Yarın da bugünden daha kararlı olacağız.”
“SENİ YÜZDE 29 İLE ORADA OTURTMAM!”
“Herkes hesabını, kitabını buna göre yapacak. Bir adım geri
adım atan namerttir. Bir kelime eksik konuşan namerttir. Bir santim alçalan,
bir santim eğilen namerttir. Biz bir kelime eksik konuşursak bu milleti
susturacaksınız. Bir adım geri gidersek bu ülkeyi 100 yıl geri götüreceksiniz.
Bir santim eğilirsek bu millete diz çöktüreceksiniz. Bu milletin karşısında
millete saygı duyacaksınız. Kendiniz diz çökeceksiniz. 24 yıldır sizi seçtiler.
Bir teşekkür etmediniz. Bir kere seçmediler burnundan getiriyorsunuz. Seçme
haklarını ellerinden alıyorsunuz. Seçtikleri belediye başkanlarını alıyorsunuz.
Geleceğin Cumhurbaşkanını hapse atıyorsunuz. Bu, tarihin önemli bir kırılma
noktasıdır.
Bundan sonraki süreçte de herkes ayağını denk alsın.
Erdoğan’a son sözüm. Eski hocasının, Erbakan hocanın oğlu da iştirak edince çok
ağrına gitmiş. Tekrar ediyorum. Seni yüzde 29 ile orada oturtmayacağız Erdoğan.
Seni yüzde 29 ile orada oturtmam. Hiç rahat etme, aparatlarına güvenme,
etrafındaki şakşakçılar bakma. Birileri altını oyuyor. Birileri kazan
kaynatıyor. Birileri sana gaz veriyor, ‘Bir şey olmaz, sen şöyle yaparsın,
böyle yaparsın’ diye. Senden büyük millet var. Milletin dediği olacak. Biz
millet ne derse oradayız.”
NE OLMUŞTU?
"Aziz İhsan Aktaş suç örgütü"ne yönelik
soruşturmada Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adıyaman
Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere ve Büyükçekmece Belediye Başkanvekili
Ahmet Şahin'in de aralarında olduğu 10 isim gözaltına alındı.
Aziz İhsan Aktaş, rüşvet soruşturmasında tutuklandıktan
sonra “etkin pişmanlık”tan faydalanarak tahliye olmuştu.
Öte yandan Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'nca,
"rüşvet" soruşturması kapsamında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı
Muhittin Böcek de gözaltına alındı. Böcek'in yurtdışında olan oğlu Mustafa Gökhan Böcek gözaltına alınamadı ancak eski gelini Zeynep Kerimoğlu gözaltına alındı.