CHP'li Yankı Bağcıoğlu'nun teğmenlerin ihracını protesto çağrısı nedeniyle yargılanmasına başlandı

CHP'li Yankı Bağcıoğlu'nun teğmenlerin ihracını protesto çağrısı nedeniyle yargılanmasına başlandı

8.07.2025 12:09:00
Güncellenme:
ANKA
Takip Et:
CHP'li Yankı Bağcıoğlu'nun teğmenlerin ihracını protesto çağrısı nedeniyle yargılanmasına başlandı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu'nun, 30 Ağustos 2024’teki Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde subay andı okuyan 5 teğmenin Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ihracını protesto çağrısında bulunarak, "Askeri Ceza Kanunu'na muhalefet ettiği" iddiasıyla yargılanmasına başlandı. Bağcıoğlu savunmasında, "Emekli bir asker olarak bu haksızlığa sessiz kalamazdım" dedi.

İzmir 3. Asliye Mahkemesindeki duruşmaya Bağcıoğlu ve avukatı Ümit Ercan katıldı. Duruşmayı CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan da takip etti. 

Duruşmada savunma yapan Bağcıoğlu, üzerine atılı suçları kabul etmediğini ifade etti.

BAĞCIOĞLU: “KESİNLİKLE SUÇ KASTIM YOKTUR”

Bağcıoğlu savunmasında, bir asker olarak millete, TSK'ya ve anayasal değerlere bağlılıkla hizmet ettiğini belirterek, şunları söyledi:

"Ayrıca FETÖ ile mücadele edenlerden birisiydim. Kesinlikle suç kastım yoktur. Bir siyasi tarafından benim WhatsApp'tan attığım mesajımı alarak, benim ismimi de kullanarak gençleri sokağa davet ettiğim şeklinde bir paylaşım yapıldı. Bu paylaşımda kullanıldığı iddia edilen 'Sayın komutanlarım, değerli silah arkadaşlarım' şeklindeki paylaşımım kesinlikle muvazzaf askerlere yönelik değildir. Benim bu mesajı zaten Twitter'dan yayınlama gibi bir niyetim yoktu. Amacım askeri vesayete karşı olduğumu göstermekti. Ayrıca yaptığım iddia edilen paylaşım okunduğunda benim muvazzaf askerleri toplantıya çağırmak gibi bir kastım olmadığı ortadadır. Ben bu konuda savcılıkta da ayrıca ifade vermiştim. O ifadelerim de doğrudur. Üzerime atılı suçları reddediyor, beraatımı talep ediyorum.”

ERCAN: “ASKERİ CEZA KANUNU'NUN 95. MADDESİNDEKİ SUÇLAR YOKTUR”

Bağcıoğlu’nun avukatı Ümit Ercan ise savunmasında, müvekkilinin sosyal medyada paylaşılan sözlerinin Askeri Ceza Kanunu’na göre suç teşkil etmediğini belirterek, “Müvekkilimin paylaşımında geçen 11 Ocak 2025 tarihli herhangi bir toplantı ve gösteri yapılıp yapılmadığının İzmir ve Ankara Valiliğinden müzekkere yazılarak sorulmasını talep ediyoruz. Ayrıca müvekkilim demokratik ve siyasi haklarını kullanmıştır. Kesinlikle suç kastı yoktur. 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 95. maddesinde belirtilen suçlar yoktur. Bu nedenle müvekkilimin beraatını talep ediyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet savcısı, sanığın sosyal medya paylaşımı dolayısıyla herhangi bir muvazzaf askerin toplantıya ya da gösteriye katılıp katılmadığı hususunun kolluktan sorulmasını talep etti.

VALİLİKLERDEN YAZI BEKLENECEK

Hakim, İzmir ve Ankara Valiliklerine ayrı ayrı müzekkere yazılarak paylaşımın ardından İzmir veya Ankara'da yargılama konusuyla ilgili herhangi bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılıp yapılmadığının, bunlara muazzaf askerlerin katılıp katılmadığının sorulmasını kararlaştırdı ve davayı 16 Eylül 2025'e erteledi.

SAVUNMASI ORTAYA ÇIKTI

Hakim karşısında çıkan CHP'li Bağcıoğlu'nun mahkemede savunması ortaya çıktı.

Bağcıoğlu'nun savunması şu şekilde:

"Sayın Başkan, 39 yıl boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri’nde onurla üniforma giymiş, görevini sadakatle yerine getirmiş bir asker olarak, milletime, kurumuma, Atatürk ilkelerine ve anayasal değerlere bağlılıkla hizmet ettim.

O dönem göz yumulan, müdahale edilmeyen FETÖ’nün kumpas davalarında hedef oldum. Anayasa Mahkemesi tarafından bozulan bir mahkûmiyet kararım var.

"15 TEMMUZ GECESİ BİRLİĞİMİN BAŞINDA..."

15 Temmuz gecesi birliğimin başında, personelimle birlikte FETÖ ihanetine karşı durarak karargâhımızın güvenliğini sağladım; Cumhuriyet hükümetini, anayasal düzeni ve halkın iradesini korudum.

Bu nedenle, bir siyasi tarafından yöneltilen ve bir kısım medya ile yüzlerce sosyal medya trolü tarafından desteklenen askeri vesayet suçlamasını tümüyle reddediyorum. Benim duruşum vesayet değil; anayasaya sadakat ve millet egemenliğine bağlılıktır.

22 Eylül 1985’te ettiğim askerlik yemini, benim için meslekî bir zorunluluktan öte, vicdanî bir sorumluluktur.

Emekli astsubayların geçim zorlukları, emekli binbaşıların mağduriyetleri, uzman erbaş ve sözleşmeli erlerin işsizlik sorunları, haksız yere emekli edilen albayların isyanı, şehit aileleri ve gazilerin açlık sınırında mücadelesi…

"SİLAH ARKADAŞLIĞI RUHUNUN GEREĞİDİR"

Bu sessiz çığlıkları nasıl her fırsatta gündeme getirdiysem, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde haksızlığa uğrayan herkesin yanında durmak benim görevimdir. Bu, silah arkadaşlığı ruhunun gereğidir.

Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde subaylık andı okuyarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılıklarını bildirdikleri için TSK’dan ihraç edilen teğmenlerin durumu beni derinden yaraladı. 

Yüksek disiplin kurulu süreci devam ederken, bu genç subayların sosyal medya ve bazı basın organlarında sistematik olarak hedef gösterilmesi, haysiyet cellatlığına maruz kalması ve bir cinayet hükümlüsü tarafından ölümle tehdit edilmelerine rağmen kurumları ve ilgili makamlar tarafından sahipsiz bırakılmaları vicdanımı sızlattı.

Emekli bir asker olarak bu haksızlığa sessiz kalamazdım.

"SİYASİ DEĞİL, VİCDANİ BİR DAYANIŞMA"

Bu nedenle, 22 Kasım 2024’te tamamen yasal çerçevede, valiliğe bildirilmiş ve emniyet tedbirleri alınmış bir basın açıklamasına katıldım. Amaç, siyasi değil, vicdanî bir dayanışmaydı. 

Teğmenlerimizin zarar görmemesi için her faaliyette siyasi kimliğimi bir kenara bıraktım — vicdanî sorumluluğun önünde hiçbir kimliğin önceliği olamaz.

Daha sonra, bir diğer basın açıklaması için emekli askerlerden oluşan arkadaşlarıma bilgi amaçlı bir mesaj ilettim. Bu mesajı sosyal medyada paylaşma niyetim yoktu. Ancak bir siyasi figürün sosyal medya üzerinden yaptığı asılsız askeri vesayet iftiraları karşısında kamuoyunu doğru bilgilendirmek üzere yayımladım.

Üzerinde bir bardak suda fırtına koparılan “Komutanım” hitabım, emekli askerler arasında kıdemliye saygının ifadesidir. Sayın Yaşar Güler’in Sayın Hulusi Akar’a hitabında olduğu gibi, bu gelenekten gelmektedir.

“Silah arkadaşlarım” ifadesi de askerlik yemininden gelir. Emekli veya muazzaf fark etmez; silah arkadaşlığı kalıcıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni güçlü yapan da işte bu gelenektir.

Hayatım boyunca anayasaya, laik ve demokratik cumhuriyete, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kaldım.

Cumhuriyet’in kurucu ve koruyucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin savunma politikalarından sorumlu bir yöneticisi olarak, ne kanunsuz bir çağrım ne de muvazzaf personelle temasım oldu.

Haksızlığa uğrayan askerleri yasal çerçevede destekleme kararlılığım sürecektir.

"TARİHİN DOĞRU TARAFINDA OLMANIN GEREĞİDİR"

Dokunulmazlık zırhına bürünmüş siyasilerin hedef gösterdiği,  

sözde gazetecilerin adil yargılanmalarını engellediği,  

yandaş basın ve trollerin haysiyetsizce saldırdığı teğmenlerimizi korumak,  

*SİLAH ARKADAŞLIĞI RUHUNUN* gereğidir.  

Bu çabaya muvazzaf askerleri dahil etmemek,  

*ASKERLİK ONURUMUN* bir nişanesidir.  

Haksız idari süreçlere karşı eleştiri getirmek,  

*ADALETLİ OLMANIN* olmazsa olmazıdır.  

Bu mücadele, aynı zamanda *TARİHİN DOĞRU TARAFINDA OLMANIN* gereğidir.  

Sayın Başkan; 

Tek üzüntüm; çok sevdikleri mesleklerinden koparılan teğmenlerimiz ile onların haklarını korurken emekli edilen yüksek disiplin kurulu üyesi iki generalimizin yaşadığı mağduriyettir. 

Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyor, beraatime karar verilmesini saygıyla arz ediyorum."