Cumhuriyet okurları Bahriye Üçok’u, laikliğin özgürlük şiarıyla andı

Cumhuriyet okurları Bahriye Üçok’u, laikliğin özgürlük şiarıyla andı

5.10.2025 12:03:00
Güncellenme:
Haber Merkezi
Takip Et:
Cumhuriyet okurları Bahriye Üçok’u, laikliğin özgürlük şiarıyla andı

Cumhuriyet Devrimi’nin aydınlanma neferesi Prof. Dr. Bahriye Üçok, katledilişinin 35. yılında, 22. Ankara Kitap Fuarı bünyesinde düzenlenen bir söyleşiyle anıldı.

CUMOK ve Cumhuriyet Kitap’ın dün (04 Ekim 2025), ATO Congresium Kongre ve Sergi Merkezi Phasalis Salonu’nda saat 15:00’te gerçekleştirdiği etkinlikte konuşan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ali Apaydın, laikliği “devrimci bir özgürlük ilkesi” olarak tarif etti.

“KİBRİLİ GRAMERLERE” SERT ÇIKIŞ

“Laiklik, Özgürlük İlkesi” başlıklı konuşmasına, laiklik kavramını istismar eden ve onu “baskıcı”, “özgürlükçü” gibi sıfatlarla kirletmeye çalışan “kibirli gramer sahipleri”ne yönelik eleştirilerle başlayan Apaydın, “Bu insanların sırf mürekkep yalamış bir terminoloji kullandıkları için entelektüel bir donanıma sahip oldukları kabulünü derhal çöpe atmalıyız” ifadelerini kullandı.

LAİKLİK NEDİR? VAROLUŞUN TEMİNATI

Apaydın, laikliğin, dinlerle mücadele eden bir ideoloji olmadığını, tam aksine “bir arada, birlikte yaşama kültürünün olanaklarını tesis eden devrimci bir ilke” olduğunu belirtti. Konuşmasının odağına, “Hiçbir din, hiçbir inanç, hiçbir ideoloji laikliği tesis edemez ve laiklik söz konusu olmadığında hiçbir yaşam tarzı varoluşunu güvende hissedemez!” sözünü yerleştiren Apaydın, laikliğin bir dünya görüşü değil, tüm dünya görüşlerinin özgürce var olabilmesinin ilkesi olduğunu vurguladı.

Image

“EĞİTİM, LAİSİZMİN KALBİDİR”

Apaydın, laiklik ilkesi ile eğitim arasındaki kopmaz bağı, “insan” kavramını nasıl tanımladığımız üzerinden kurdu. “İnsan hakları”ndaki “insan”ın, etnik kökeni, inancı ve cinsiyeti gibi belirlenimlerinden arındırılmış, gerçekleştirilmesi gereken bir ideal olduğunu söyleyerek, “Şayet bunu yapmazsak etnik ve inançsal hassasiyetlerle dolu bir karmaşanın içine düşer ve düşünmek yerine zırvalamaya başlarız” diye konuştu. İşte tam da bu noktada, laikliği, bu ideal “insan”ı var edecek ve haklarını koruyacak tarafsız zeminin adı olarak gösterdi.

Antik Yunancada halk anlamına gelen demos, ethnos ve laos kavramlarının etimolojik hikayeleri üzerinden açıklamalar yapan Apaydın, çağdaş yaşamlarımızda bir ilkeye dönüşen laikliğin önemini “ilke ve değer” kavramlarını açımlayarak sürdürdü. Bu noktada, değerlerin üzerine ilkelerin kurulamayacağını, ilkelerin üzerine değerlerin kurulabileceğini vurgulayan Apaydın, “İlkelerimizle değerleri sorgulayabilir ve değerler üretebiliriz. Ancak değerlerimizle ilkelerimizi sorgulayamayız. Çünkü ilkeler sorgulama, düşünme olanaklarımızı bize sağlayan zeminlerdir. Laiklik de böyle bir zemindir. Onu çeşitli dünya görüşlerinin değerleri üzerinden sorgulamak zırvalamak olacaktır” dedi.

Sonrasında laiklik mücadelesinde eğitimin merkezi rolüne değinen Apaydın, “Laisizm, bir arada yaşama kültürünün olanaklarını çoğaltmak için, inancı toplumun yapı taşı olmaktan çıkarıp eğitimi toplumun yapı taşı yapmayı amaçlar” diye konuştu. Eğitime yönelik saldırıların bu nedenle stratejik olduğunu, çünkü eğitimin bu devrimci projenin kalbi olduğunu söyledi.

Apaydın, sözlerini “Laikliği savunmak; aklın, felsefenin, özerk bireyin ve hepimiz için onurlu, ilkeli bir yaşam kültürünün geleceğini savunmaktır” diyerek tamamladı.

Etkinlik, Apaydın’ın katılımcılarla hatıra fotoğrafı çektirmesiyle son buldu.

BAHRİYE ÜÇOK KİMDİR?

İlahiyatçı, tarihçi ve siyaset bilimci Prof. Dr. Bahriye Üçok (1919-1990), Türkiye’nin ilk kadın ilahiyatçılarındandır. Atatürk devrimlerine ve laiklik ilkesine olan kesin bağlılığı, aydınlanma mücadelesi ve kadın hakları savunuculuğu ile öne çıktı. Anayasa profesörü olarak görev yaptı, 1971’de kontenjan senatörü seçildi ve 1980 sonrasında aktif siyasete atılarak sosyal demokrasi hareketinin önemli isimlerinden biri oldu. Aydınlanma ve laiklik karşıtı şiddetin bir hedefi haline gelerek, 6 Ekim 1990 tarihinde kendisine gönderilen bombalı paketin patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Mücadelesi ve trajik kaybı, Türkiye’de demokratik, laik ve aydınlık bir toplum için verilen mücadelenin simgelerinden biri olarak hafızalara kazındı.