Lozan Antlaşması’nın ülkemizin tapu senedi olduğunu, bu anlaşmayla sadece Sevr Anlaşması’nın değil, Osmanlı’nın son iki yüzyılında ülkenin düşmüş olduğu sömürge şartlarının da yırtıp atıldığını Cumhuriyet okurları gayet iyi bilir. Onuncu Yıl Marşı’ndaki deyimle, “milletin yıllar süren yasını dindiren” bu anlaşmanın, Kurtuluş Savaşı’nda binlerce kişinin canı pahasına imzalanabildiğini de bizler iyi biliriz.
İşte günümüzde, Lozan’la elde ettiğimiz her şeyin, en başta da üniter ulus devletin elimizden alınmaya çalışıldığını görüyoruz. ABD Büyükelçisi Barrack’ın çekinmeden söylediği sözler bu çabaya işaret ediyor.
Lozan’ı delmeye yönelik bir diğer girişim ise Fener Patrikhanesi konusu. Bildiğimiz üzere, Fener konusunda Lozan’da, bu kurumun sadece Türkiye’deki Rum Ortodoksların dini kurumu olacağı, bunun dışında bir yetkisinin olmayacağı kabul ettirilmişti. Ne var ki bu düzenleme İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Türkiye’nin ABD’nin dümen suyuna girmeye başladığı dönemlerde sulandırılmaya başlandı. ABD, Balkanlar ve Doğu Avrupa’daki Ortodoks halkları, Fener Patrikhanesi aracılığıyla etkisi altına almak istiyor, bu nedenle de Fener’i Türkiye’nin denetiminden mümkün olduğunca çıkarmak istiyordu. Bu nedenle de patrikhanenin başına o yıllarda, ABD Rum Ortodoks cemaatinin lideri Athenagoras getirilmişti.
ABD, Soğuk Savaşı’n ardından Türkiye’den bu yönde taleplerini yoğunlaştırdı. Artık daha fazlası, yani Fener Patriği’nin Türk vatandaşı olma şartının da tamamen kaldırılması talep ediliyor ki bu, Türkiye’nin patrikhane üzerindeki denetiminin tamamen ortadan kalkması, burasının bir nevi “dini İncirlik üssü” olması anlamına gelecek.
ABD’de Trump’ın bir önceki başkanlık dönemi ile Biden dönemi, ABD’nin patrikhaneyle en ilgilendiği dönem oldu. Rusya’ya ve Rus Ortodoks Kilisesi’ne karşı mücadelede Fener’e destek verdiler. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonucunda, Ukrayna’da Rusya’yla bağlantılı bütün kurumlar gibi Rus Ortodoks Kilisesi’nin Ukrayna kolu da şüpheyle yaklaşılan kurumlardan biri olmuştu. Meselenin bu kısmı savaş şartlarında, ulusal güvenlik açısından bakıldığında gayet normal. Fakat Batı’nın inisiyatifiyle bazı çevreler bu cemaatleri bu sefer de Fener’e bağlamaya çalışıyor. Böyle bir gelişme Fener’e, “Ben milyonarca Ortodoksun temsilcisiyim” diyerek Türkiye’nin egemenliğine kafa tutma imkânı verecektir.
GÖVDE GÖSTERİSİNE DÖNÜŞEBİLİR
Fener’in ABD’deki temsilcileri, Biden yönetimine açık destek vermişti (Bartholomeos da Biden seçildiğinde ona tebrik telgrafı gönderdi). Ancak son seçimleri Trump’ın kazanması ve Trump’ın bu ekibinin bir öncekinden epey farklı olması, Ukrayna konusunda barış mesajı vermesi, bu çevreleri ürküttü. İşte Fener Patriği’nin 16 Eylül’de ABD’de Trump’la yapacağı görüşme, Beyaz Saray’la yeniden yakın ilikiler kurmayı amaçlıyor.
Bu arada bu yılın başlarında epey gündeme gelen ve benim burada yazdığım İznik Konsili’nin 1700. yıldönümü etkinlikleri, bir önceki papanın vefatı nedeniyle gecikmeli olarak düzenlenecek. Yeni Papa XIV. Leo, kasım ayında Türkiye’ye, İznik’teki etkinliklere geleceğini açıkladı. Böylelikle ziyaret, kasım ayındaki Aziz Andreas Yortusu’na denk gelecek. Fener Patrikhanesi, kendilerini İsa’nın ilk havarisi Andreas’ın kurduğunu savunuyor ve bu yortu, Fener Kilisesi’nin kuruluş günü olarak kabul ediliyor. Böylelikle papanın ziyareti, Fener’in gövde gösterisine dönmüş olacak.
Türkiye’nin egemenlik ve bütünlüğü konusunda hassas olanların dikkatle izlemesi gereken bir dönemden geçiyoruz.