Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu; fazla kilolu kişilerin tespit edilerek Sağlıklı Hayat Merkezleri ve Aile Sağlığı Merkezlerine yönlendirileceğini, bu sayede kişilere diyetisyenlerce beslenme danışmanlığı sunulacağını duyurdu. Ankara’da 15 Temmuz Kızılay Milli İrade Meydanı’nda kurulan bilgilendirme stantlarında vatandaşların vücut kitle indeksi değerleri ölçüldü. Vücut kitle endeksi değerleri fazla çıkanlar, sağlık personeli tarafından sağlıklı hayat merkezleri ve aile sağlığı merkezlerine yönlendirildi.Diğer şehirlerde de aynı stantların kurulduğu görüldü.
Uygulama sosyal medyada da tartışma konusu oldu. Buna karşın Sağlık Bakanlığı’nın 19 bin kişilik personel alım ilanında, kendilerine yalnızca 74 kişilik yer bulabilen diyetisyenler atama sayılarına tepki gösterdi.
'TAHAKKÜM OLUŞTURMAK DOĞRU DEĞİL'
Genç Sağlık Sendikası Samsun Şube Başkanı Uzman Diyetisyen Serhat Hepçin konuya ilişkin Cumhuriyet'e açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin obezitenin toplumdaki oransal artışı bakımından dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğunu anımsatan Hepçin, "Obeziteyi önlemek tedavi etmekten hem daha kolay, hem sağlık bilimi açısından daha kıymetlidir. Yurttaşların kilo tespiti ve gerekli tedavisinin sunulması elbette ki önemlidir. Ancak ne yazık ki sebepler ile ilgilenmek yerine sonuçlar üzerinden yurttaş üzerinde adeta tahakküm oluşturmak doğru değildir. Birkaç gün içerisinde toplumda infial yaratan bu yöntemi ise ne biz sağlıkçıların kabul etmesi mümkündür ne de maruz kalan vatandaşa bu revadır" dedi.
'YURTTAŞIN BESLENMESİ BİLE SINIFSAL'
İnsan kaynağının iyi yönetilmesi, doğru istihdam modeli ve liyakata dayalı atama sistemi kullanılarak bu sürecin daha sağlıklı bir şekilde yönetilebileceğine dikkat çeken Hepçin, "Yurttaşların temel hakkı olan beslenmesi bile sınıfsaldır. Sosyoekonomik gelir düzeyi ile kilolu olma durumu arasında negatif korelasyon vardır. Gelir düzeyi düştükçe kilolu olma riski artmaktadır. Tüketilen besinlerin miktarının yanı sıra besin ögelerinin cinsi de bu durumu etkilemektedir. Ucuz besin kaynağı arayışı beraberinde yüksek karbonhidrat tüketimini ve bozulmuş glikoz toleransı ile fazla kiloyu ve buna bağlı olarak obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalıkları da getirmektedir" ifadelerini kullandı.
'SÖYLEM VE EYLEM BİRLİĞİ OLUŞMALI'
Türkiye'de hâlâ açlık ve yoksulluk sınırının konuşulduğu bir düzende, dünyanın gelişmiş ülkelerinin insani yaşam endeksini konuştuğuna vurgu yapan Hepçin, "Önleyici sağlık hizmetlerinin önemini vurgularken bile son atamayla Sağlık Bakanlığı bünyesine sadece 19 bin personel katmış ve bu meslektaşlarımızdan sadece 74 tanesi diyetisyen olarak alınmıştır. Önleyici sağlık hizmetleri ile bu sorunun önüne geçmek istiyorsak yıllardır söylemde var olan Aile Sağlığı Merkezleri için diyetisyen atamalarının ivedilikle ve tam anlamıyla hayata geçirilmesi gerekmektedir. Milli eğitim içerisinde geleceğimiz olan evlatlarımıza erken yaşta doğru beslenme eğitimleri konu hakkında yetkin olan diyetisyenler tarafından verilmelidir. Bakın tam da kamudaki bu yetersizlikleri konuşurken 29 Mart tarihli 32856 sayılı resmi gazetede Sağlık Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkında yayınlanan yönetmelikte meslektaşlarımızın iş yeri açması ve sağlık hizmeti vermesi ile ilgili kısıtlama getirildi. Söylem ve eylem birliğinin oluşması her alanda olduğu gibi sağlık yönetiminde de elzemdir" dedi.