İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: İnsan hakları savunuculuğu kriminalize edilmeye çalışılıyor
İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması yapıldı. Türkdoğan, davaya ilişkin, “İnsan hakları savunuculuğu kriminalize edilmeye çalışılıyor” dedi. Dava, Türkdoğan hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının devamına karar verilerek 19 Nisan 2022’ye ertelendi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Türkdoğan'ın yargılanmasına bugün Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Mahkemede savunma yapan Türkdoğan, “İnsan hakları savunuculuğu kriminalize edilmeye çalışılıyor” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'ın Gara bölgesinde düzenlediği operasyon sırasında PKK tarafından 13 sivilin öldürülmesine ilişkin 16 Şubat 2021'de TBMM'de yaptığı açıklamada, İHD için “canı çıkasıca” demişti. İHD Eş Genel Başkanı Türkdoğan, Soylu’nun bu açıklamasından üç gün sonra evi basılarak gözaltına alınmış, daha sonra adli kontrol kararıyla serbest bırakılmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 16 Aralık 2021 tarihinde Türkdoğan hakkında ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla dava açmıştı.
Türkdoğan, savunmasında şunları söyledi:
“İddianame beni şaşırttı açıkçası. Soruşturmanın başlangıcıyla davanın seyri ayrı ayrı ve hukuka aykırı işledi. İlerleyen aşamalarda hakkımda bir şey bulunmayınca açık kaynak araştırması yapılmış ve ANF'deki bir demecimden örgüt üyesi şüphesi hissedilmiş... Avukatlık mesleğim ve dernek faaliyetlerim kapsamında kullandığım bilgisayarıma el konuldu. Bilgisayarımdaki fotoğraflarımdan bir seçme yapılmış ve yine de somut olarak suçlanabileceğim bir delil bulunamamış. Telefon görüşmelerimden, müvekkillerim, hukuki destek talep edenler ve gazetelere verdiğim demeçler alınmış, soruşturma dosyasına eklemlenmiş. TMK'daki belirsizlik kullanılarak insan hakları savunuculuğu kriminalize edilmeye çalışılıyor.
“ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRDÜK, SÜRDÜRMEYE DE DEVAM EDECEĞİZ”
İHD'ye yönelik soruşturma, dava kıskacı, güvenlikçi politikaların sonucudur. Sadece ben değil Eş Başkan Eren Keskin hakkında da onlarca soruşturma, dava açılmış durumda. İnsan hakları alanında faaliyet gösterdik, göstermeye devam edeceğiz. Türkiye'de vuku bulan onlarca gelişmeye bizzat tanıklık ettik, arabulucu olmaya, uzlaştırmaya çalıştık. Muş Varto hakkında hazırladığımız rapor iktidarı, özellikle de Genelkurmay’ı rahatsız etti. 90'lı yıllarda da İHD vardı. O zaman da benzer şeyler yaşandı. Askeri çevreler o zaman da ‘andıç’ yayınladı ve baskıları artırdı. Akın Birdal o süreçte silahlı saldırıya uğradı. Biz, çalışmalarımızı sürdürdük, sürdürmeye de devam edeceğiz. Dernek hakkında onlarca inceleme, dernek çalışanları hakkında da onlarca soruşturma yapıldı. Hiçbirinden de ceza, mahkumiyet çıkarılamadı. 2019'daki soruşturmalardan aklanmamız belli ki birilerini rahatsız etmiş. ‘Dernekle ilgili bir şey yapamadık, başkanı hakkında bir şeyler yapalım’ diyorlar. Bunun hukuki bir gerekçesi yok. Siyasi saikler ve bu saiklere yargıyı alet etmeye çalışma var. İnsan hakları çalışmalarını sabote etmeye, dernek ve kurumları da pasifize etmeye çalışıyorlar. İçişleri Bakanı, TBMM kürsüsünden 'canı çıkası dernek' diye bizi hedef gösterdi. Bana açılan bu davada İçişleri Bakanı'nın şahsen dahli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir iddianamenin asla hazırlanmaması gerekirdi. Sizin de iddianameyi kabul etmemeniz gerekirdi. CPT, Türkiye'ye her geldiğinde bizimle görüşmektedir. Her defasında da İmralı Cezaevi ve Abdullah Öcalan'ın durumu gündeme geliyor. Onlara anlattıklarımızı Adalet Bakanlığı’na da anlatıyoruz. İmralı Cezaevi’nin kurulması baştan beri hukuka aykırıydı, şimdi de öyle. İmralı Cezaevi’yle ilgili aynı şeyleri seneler önce de beyan ettik, şimdi de söylüyoruz. Bu açıklamalardan örgüte üyelik suçlaması yapmak açıkçası saçmalık. TMK'nın insan hakları savunucularına karşı kullanılmasını raporluyoruz. Adalet Bakanlığı ile de bu konuda birçok görüşmelerimiz oldu. Ancak bu durum halen devam ettiriliyor. Bizim için barış, bir insan hakkıdır ve bu hakkı savunuyoruz. Barış hakkı için çalışmalarımız hep devam edecek. İnsan hakları savunucularının hem burada hem de dünyada yanımızda olduklarını, bu süreci de atlatacağımızı biliyorum.”
SADECE ÜÇ AVUKATIN BEYANI ALINACAK
Mahkeme başkanının kendisi hakkındaki tapeleri sorması üzerine Türkdoğan, “Müvekkillerimdirler, sivil insanlarla yaptığım görüşmeler onlar. Hepsini de hatırlıyorum, o insanları biliyorum. Suç teşkil edebilecek hiçbir husus yoktur o görüşmelerde” dedi. Mahkeme başkanının sadece üç avukatın beyanını alacağını söylemesi üzerine Türkdoğan’ın avukatları itiraz etti. Avukatların itirazı reddedildi.
“BİZ MAĞDUR SEÇMEYİZ”
Türkdoğan’ın savunmasının ardından dava, avukatların beyanlarıyla sürdü. Avukat Eren Keskin, şunları söyledi:
“Devlet aklı sürekli değişiyor. Bizden de ona ayak uydurmamızı, değişmemizi bekliyorlar. Biz, insan hakları savunucusuyuz, değişemeyiz. Tayyip Erdoğan cezaevine girdiğinde de açıklama yapmıştık. Cezaevi önünde açıklama yaptık. Çünkü biz mağdur seçmeyiz. Fethullah Gülen iktidar ortağıyken de biz yargılanıyorduk. Bizi yargılıyorlardı. Ama şimdi onlar yargılanıyor. Onlara işkence yapıldığı iddiası olunca onları da araştırıyor, işkenceyi sonlandırmaya çalışıyoruz. Çünkü biz mağdur seçemeyiz. Bir insanın, insan hakkı ihlal ediliyorsa o hususu, o hakkı savunmak bizim görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Bu davada yargılanan, insan hakları savunucularıdır.”
Mahkeme, savcının talebi doğrultusunda Türkdoğan hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının devamına karar vererek davayı 19 Nisan 2022 gününe erteledi.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke