Laiklik Meclisi tarafından ilkinin geçen yıl İstanbul’da düzenlenen “Mümtaz Soysal Anayasa Konferanslar, Yeni Anayasa Dayatması Üzerine Tartışmalar” konferansının ikincisi dün Ankara Çankaya Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlendi. Konferansın açılış konuşmasını yapan Laiklik Meclisi Sözcüsü Umut Kuruç Kılıçer, Türkiye’de sermaye egemenliğine dayalı güçlü bir karşı devrim rejiminin bulunduğunu vurguladı. Kılıçer; mevcut rejimin hedefinde gerici ve yurttaşı ortadan kaldıran yeni bir anayasa ve laikliğin tasfiyesinin olduğunu kaydetti. Kılıçer; ikinci konferansın 1961 Anayasası’nın hazırlık kısmında sekreterya görevinde bulunan hukukçu Prof. Dr. Rona Aybay’a hitaben yapıldığını açıkladı.
AKP’YE KARŞI ANAYASA TASLAĞI HAZIRLADI
Kılıçer’in ardından kürsüye çıkan Bilkent Üniversitesi’nden anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ece Göztepe Çelebi, Aybay’ı anlattı. Çelebi; AKP’nin 2007’de hazırlanan anayasa taslağına karşı Aybay’ın TBB adına bir anayasa taslağı hazırladığını belirtti. Çelebi, söz ettiği anayasa çalışmasında kendisinin de görev aldığını belirterek, bu taslakta 1961 Anayasası’nda normatif bir değer alan cumhuriyet değerlerinin pekiştirmeyi amaçladıklarını söyledi.
‘CUMHURİYET BEŞERİYETÇİDİR’
Prof. Dr. Çelebi’nin konuşmasının ardından 1. oturuma geçildi. “Yeni anayasa tuzağı” başlıklı oturumda hukukçular Prof. Dr. Ali Murat Özdemir, Dr. Ulaş Karadağ ve Kansu Yıldırım konuştu. “Emperyalizm, cumhuriyet ve anayasa” konulu konuşma yapan Prof. Dr. Özdemir; cumhuriyet rejimi hakkında “Cumhuriyet rejimi arıyorsak, tüzel kişiliğin çıkması ve egemenliğin beşeriyetleşmesi gerekir” dedi. Emperyalist sistemde sağlıklı bir cumhuriyet rejiminin kurulamayacağını vurgulayan Özdemir, “Emperyalizmde kendi ve çocuklarınızın geleceğini kurma şansı tanımaz. Sermaye çıkarına hizmet etmedikçe bir cumhur veya farklı bir sistem kurmanıza izin vermez. Bugün Filistin’de ve Ukrayna’da yaşanan budur” ifadelerini kullandı.
‘BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRKİYE’DE KURULAMADI’
Özdemir’in ardından konuşan Yıldırım, “Emeğin anayasasızlaştırılması” başlıklı konuşmasını yaptı. Yıldırım, neoliberalizmin Türkiye’de AKP ile uygulanmaya başladığını, bu çerçevede de bu dönemde yapılan her anayasa referandumunun anayasayı gevşetme amacıyla yapıldığını belirtti. AKP’nin 1982 Anayasası’nı yamalayarak bir sistem kurmanın artık olanaksız olduğunu kavradığını vurgulayan Yıldırım, “Başkanlık konteksini Türkiye’de kurulamadı. Bunu hala yapamadılar. Türkiye şu an bir sistem değişimine zorlanıyor. Bunu da sömürge valisi olarak tanımlanan Tom Barrack tarafından yapılıyor. AKP tarafından yapılan anayasal değişimlerde de emeğin değersizleştirilmesi sağlandı. AKP döneminde 24 tane işçi grevi yasaklandı” diye konuştu. 1. oturum Dr. Karadağ’ın “Karşı devrim süreci ve yeni anayasa” başlıklı konuşmasıyla son buldu.
‘LAİKLİK İÇİ BOŞALTILARAK TANIMLANAMAZ’
Verilen aranın ardından konferansa “Anayasal güvence olarak laiklik” başlıklı 2. oturumuyla devam etti. Bu oturumda “Laiklik nedir?” konusunda konuşan Dr. Aynur Demir; laikliğin kadınların siyasi ve ekonomik varlığının ve çocukların bilimsel ve çağdaş eğitim hakkı için laikliğin zorunlu bir anlayış olduğunu ve savunmanın öncelikle emekçi kesimin sorumluluğunda olduğunu vurguladı. İslamcılığın Osmanlı döneminden beri ideolojik olarak varlığını koruduğunu vurgulayan Demirli; Kemalist Devrim’in laiklik adımının bu zamana değin “militarist, dışlayıcı, batı özentiliği” olarak, liberal İslamcı politika tarafından yanlış yorumlandığını kaydetti.
Laikliğin kurucu kadronun kişisel bir tercihi olarak yorumlanamayacağını belirten Demirli; “Laiklik bir elitin tercihi değildir. Laiklik, kuruluşun gerektirdiği toplum düzeni, eğitim reformu ve hukuk sistemi için gerekli bir adımdı. Şu an içinde bulunduğumuz süreçte daha büyük bir tehlike var: Laikliğin içinin boşaltılıp, antilaik bir anlayışla yeniden tanımlanması. Bu, laikliğin anayasadan çıkartılmasından daha tehlikeli. Laiklik içi boşaltılarak tanımlanamaz” dedi. Laikliğin kadınlar için elzem olduğunu vurgulayan Av. Selin Nakıpoğlu; “Biz kadınlar için soyutsal bir kavram değil laiklik. Çünkü laiklik sayesinde dine dayalı bir yurttaş statüsü belirlenmiyor. Laiklik sayesinde boşanmalar dini hukuka göre olmuyor. Laiklik bizim için gündelik hayatımızı sağlayan temel ilkedir” ifadeleri kullanıldı.
‘SOL CUMHURİYETSİZ, CUMHURİYET SOLSUZ KALDI’
Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir ise “Laiklik emekçiler için neden vazgeçilmezdir?” başlıklı konuşmasında laikliğin bu toplumda en çok emekçi sınıf için yaşamsal bir konu olduğunu belirtti. Sol-sosyalist siyasette uzun süredir laikliği 12 Eylül darbeci zihniyetin bir kavramı olarak nitelendirdiğini söyleyerek, bu tutumun laikliğin zayıflamasında etkili olduğunu belirtti. Özdemir, bununla birlikte solun emekçi mahallelerden kopup, zamanla kimlikçi siyasete yönelmesiyle de solun laiklik mücadelesinin önemini kavrayamadığını vurguladı. “Böylece sol cumhuriyetsiz, cumhuriyet solsuz kaldı” diyen Özdemir; “Laiklik; emekçilerin kendi kaderini belirlemek, yurttaş olması, bilimsel eğitime ulaşması; emek sömürüsünün yok olması, kadın emekçilerin toplumsal yaşamda var olabilmesi ve emekçilerin özgürleşebilmesi için vazgeçilmez bir mücadelemizdir. Ve son kadın evden çıkana kadar sürdüreceğimiz bir mücadeledir” ifadelerini kullandı.