Mehmet Akif Ersoy'a dair iddialar meclis gündemine taşındı

Mehmet Akif Ersoy'a dair iddialar meclis gündemine taşındı

19.12.2025 21:57:00
Güncellenme:
Haber Merkezi
Takip Et:
Mehmet Akif Ersoy'a dair iddialar meclis gündemine taşındı

TİP Milletvekili Ahmet Şık, uyuşturucu operasyonu kapsamında gözaltına alınan Mehmet Akif Ersoy'a dair iddiaları Meclis gündemine taşıdı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Habertürk eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy'un uyuşturucu soruşturması kapsamında tutuklanması hakkındaki iddialara ilişkin “Devletin yeniden dizaynı için kullanılan operasyonların yeni bir perdesiyle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

Ahmet Şık, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda söz alarak, geçtiğimiz günlerde Medyascope’a yazdığı “Taht Savaşları Kızışıyor” başlıklı yazı dizisine de konu ettiği iddia ve gelişmelere ilişkin bir konuşma yaptı.

Habertürk eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy'un uyuşturucu soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından, özellikle de bürokrasi ve medya yüzleri üzerinden ortaya atılan iddialara ilişkin konuşan Şık, “İddia edilenler gerçekse vahim, değilse daha da vahim” ifadelerini kullandı.

1987'deki 1. MİT raporu, Susurluk ve Ergenekon süreçlerinin “devletin yeniden dizaynı için kullanılan operasyonlar” olduğunu kaydeden Şık, “Her yeni döneme girilirken devlet içi bir savaş yaşandı, şimdi yaşananlar da bundan ibaret” şeklinde konuştu.

‘İDDİA EDİLENLER GERÇEKSE GERÇEKTEN VAHİM, DEĞİLSE DAHA DA VAHİM’

Ahmet Şık, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada şunları kaydetti:

“Savcılık kanalıyla sızdırılıp ayıplanması istenen ilişkilerin iktidar medyasınca en ince detayına kadar ifşa edildiği bir soruşturma yürütülüyor. İddia edilenler gerçekse gerçekten vahim, değilse daha da vahim.

Mehmet Akif Ersoy'u odağına alan soruşturmadaki gizli tanık ifadesinin sızdırılması saray içi taht kavgasını da daha somutlaştırdı. Sabah Gazetesi ve AKP'li eski vekil Şamil Tayyar da bu gizli tanık ifadelerini referans alarak hedeflenen birtakım isimleri atış menzilinde tutmaya devam ediyor. Her ne kadar Ekim ayından bu yana ilişkilerini kesmiş olsalar da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT'ten beri yanında olan yakın çalışma ekibinden olan kişiler hedefe. HAS Partinin Genel Başkanlığı döneminde Özel Kalem Müdürlüğünü yapan Furkan Torlak'ı AKP bürokrasisine sokan Numan Kurtulmuş da hedefte. Ersoy'a yakınlığı vurgulanarak özellikle muhafazakâr camiada hezeyana yol açacak ifadelerde adı geçirilen Ömer Çelik de hedeflerden bir başkası.

‘BAŞTA YARGI OLMAK ÜZERE BÜROKRASİDEN KİMLER TASFİYE EDİLECEK DİYE BEKLİYORUZ’

Tayyar'ın ‘alem esnasında görüntülü aradı’ dediği kişi şaşırmayacaksınız Süleyman Soylu. Tayyar'ı FETÖ'nün medya imamı ile işbirliği içerisinde kitap yazmakla suçlayan Soylu iddiaları yalanladı. Ama Ersoy'a kendi iç işleri Bakanlığı döneminde hangi gerekçeyle çakarlı araç tahsis edildiğine dair herhangi bir şey söylemedi. Yeniyetme gazeteci Kübra Nur Uslu'nun Cumhurbaşkanlığı uçağına bindirilmesi, yöneticilerinden birinin sevgilisi olan bankamatik memurunun uyuşturucu soruşturmasının şüphelilerinden birisi çıkması hasebiyle İletişim Başkanlığı kadroları da hedefte.

Avukat Serkan Toper de siyasi kimliği üzerinden rüşvet ilişkileri içinde olmakla suçlanarak MHP hedef alınmış. Yenidoğan Çetesi soruşturmasına karışan bazı hastane sahipleri MHP'liydi. Sahte diploma soruşturmasında adı geçenlerden birisi şu anki MHP'li vekillerden birisi. Savunma sanayindeki ASSAN soruşturmasında tutuklanan isimler yine MHP'li. İçinde MHP'li 4 kişinin olduğu bir doğum günü kutlama fotoğrafına AKP medyasının ‘Siyasi Susurluk’ demesi aba altından gösterilen sopa mı değil mi, siz karar verin.

Hapisteki bir medya yöneticisi ve avukatın, bürokrasi ve yargıdan birileriyle ekran yüzü bazı kadınların seks ilişkisi karşılığında tutuklama ve tahliye kararları verdiği gibi de iğrenç bir iddia ortaya sürülüyor. Bu ifadeyle başta yargı olmak üzere bürokrasiden kimler tasfiye edilecek diye bekliyoruz, hep birlikte göreceğiz. Ersoy'un ilişkileri sayesinde korunan PKK'li birinden bir MİT mensubunun para karşılığı sorun çözdüğünden de bahsediliyor ifadelerde.

‘DEVLETİN YENİDEN DİZAYNI İÇİN KULLANILAN OPERASYONLARIN YENİ BİR PERDESİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ’

1987'deki 1. MİT raporu, arkasından Susurluk, daha sonra da Ergenekon süreci devletin yeniden dizaynı için kullanılan operasyonlardı. Yani her yeni döneme girilirken devlet içi bir savaş yaşandı. Şimdi yaşananlar da bundan ibaret. 2016'da çıkarılan Varlık Barışı yasasıyla Türkiye kara para aklanan bir çamaşırhaneye dönüştü. AKP çıkardı bu yasayı. Son 2 yıldır da o çamaşırhanede aklanan paralara el koymayı amaçlayan soruşturmalar açılıyor. Üzerindeki koruma zırhını kimin şimdi ve neden kaldırdığını bilmediğimiz Mehmet Akif Ersoy ile ilgili soruşturma da bize saray içi taht kavgası olduğunu söylüyor. Kara para ve uyuşturucu merkeze konularak iş insanları, avukatlar, medya yöneticileri, yargı mensupları, popüler ekran yüzleri ve bürokratlardan oluşan bir çete inşa ediliyor. Soruşturma konuları şimdilik aynı değil, ama bağlantılı isimler yönünden aynı noktalara çıkabilir. Sezgin Baran Korkmaz soruşturması üzerinden Soylu'ya, Cihan Ekşioğlu üzerinden Fidan'a ulaşmak mümkün. Rezan Epözdemir soruşturması da Kenan Tekdağ üzerinden Can Holding'e bağlanabilir. Ersoy soruşturması Epözdemir'e hem Tekdağ hem de Adem Soytekin ile ilgili iddialar üzerinden de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlanabilir bu işler.

‘TÜRKİYE HİÇBİR ZAMAN BUGÜNKÜ KADAR, ACI ÇEKENLERİN ACI ÇEKTİĞİNİ KİMSENİN BİLMEDİĞİ BİR YER OLMADI’

Yani bu soruşturmaların hepsi istenildiği anda istenilen kapıyı açacak birer maymuncuk. Tayyar'ın ‘Hem yerel hem merkezi iktidarla eşzamanlı flört ediliyor’ demesinden yola çıkarak bu kapıların sonunda tek bir havuza çıkıp özellikle seçim öncesinde kullanılacak devasa bir davaya dönüşebileceğini söylemek kahinlik olmaz.

Bir arkadaşıma bütçe görüşmelerinde bu konuyla ilgili konuşma yapacağımı söylediğimde ‘Halk yoksulluk içinde kıvranırken onlar neden ilgilensin’ dedi. Halbuki halkın pençesine düştüğü yoksulluk ve yoksunluk ile buna neden olan yağma talan düzeni ile çok ilgili bir süreç yaşanıyor, yani doğrudan halkı ilgilendiriyor yaşanan her şey. Hallac-ı Mansur, ‘Cehennem acı çektiğiniz değil, acı çektiğinizi hiç kimsenin bilmediği bir yer’ demişti. Türkiye hiçbir zaman bugünkü kadar acı çekenlerin acı çektiğini kimsenin bilmediği bir yer olmadı.”