Onur Yaser Can davası başladı: Yakınları salona alınmadı

ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can’ın yaşamına son vermesinin ardından 4 polis ve 1 bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın duruşması yapıldı. Duruşma 2 Aralık 2022 tarihine ertelendi.

Onur Yaser Can davası başladı: Yakınları salona alınmadı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.09.2022 - 11:11

ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can'ın, 23 Haziran 2010 tarihinde Beyoğlu Karakolu’ndaki gözaltı sırasında gördüğü kötü muamele ve çıplak arama sonrası yaşamına son vermesine ilişkin 4 eski polis ve 1 eski bilirkişi hakkında İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, “Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma”, “Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” ve “Resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme” suçlarından 6,5 yıldan 17 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması, davanın açıldığı mahkeme salonunun küçük olması nedeniyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin duruşma salonunda yapıldı.

Duruşmada Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can ve taraf avukatları hazır bulundu. Sanık polisler ise mahkemeye Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Garo Paylan ve TİP milletvekilleri Ahmet Şık ile Sera Kadıgil duruşmaya izleyici olarak katıldı.

POLİSTEN ÇIPLAK ARAMA SAVUNMASI

Mahkemede savunmaları sorulan sanıklar, olayın üzerinden çok uzun zaman geçtiğini söyleyerek hatırlamadıklarını savundular. Sanık polis memuru Muhammet Ongun ise savunmasında, Onur Yaser Can’ın üst aramasını yaptığını ve tutanağı kendisinin hazırladığını ve sadece bir raporda imzası olduğunu söyledi.

Sanık Ongun, "Zaten bir kez arama yapılmışken ve bir miktar uyuşturucu madde bulunmuşken, aynı kişiye tekrardan çıplak arama yapmak usulsüz değil mi" sorusu üzerine, “Ben 18 yıldır bu işi yapıyorum, hala aynı işlemi yapıyoruz, usulsüz ise yaptığımız tüm aramalar usulsüzdür” yanıtını verdi.

“SANIĞA GÖRE VARMAK İSTEDİĞİMİZ YER İŞKENCE İDDİALARI MI?”

Sanık Ongun, savunmasının devamında kendisinin “resmî belgede sahtecilik” suçundan yargılandığını, ancak müşteki ve avukatları tarafından konunun başka yerlere çekilmeye çalışıldığını söyledi. Bunun üzerine Can Ailesi'nin avukatı Çiğdem Şat, mahkemeye, “Varmak istediğimiz yer sanığa göre neresidir? İşkence iddiaları mı” şeklinde soru sordu. Sanık ise bu soruyu cevaplamak istemediğini söyledi.

BİLİRKİŞİ: NEDEN SANIK OLDUĞUMU BİLMİYORUM

Sanık olarak yargılanan bilirkişi Zafer Kökdemir savunmasında, “Benim olayla bir ilgim yok, bilirkişiyim, narkotik şubeye savcıyla birlikte gittik. Yaptığım inceleme sonucunda belgeleri buldum. Bunları CD’ye aldık. Biz imaj almadık, bilgisayarın kopyası demek, bunu almak 6 ay 1 yıl sürer. Belgenin çıktısını aldık, dosyaya bıraktık. Ortada alınmış bir imaj yok. CD’yi, çıktıyı alınca savcı bey ‘Buna ihtiyacım yok, atabilirsin çıktı bana yeter’ dedi. Başka bir şey de bilmiyorum. Neden sanık olduğumu da bilmiyorum” dedi.

“EVRAKTA SAHTECİLİK, BİR GÜN ÖNCE YAPILMIŞ İŞKENCENİN DEVAMIDIR"

Onur Can Yaser’in kardeşi Ezgi Sevgi Can da mahkemede konuştu. "İnce arama dedikleri işkence" ibaresini kullanan Ezgi Sevgi Can, şunları söyledi:

“Kendilerinin ‘ince arama’ diye tabir ettikleri işkence, cinsel saldırı ve görevi kötüye kullanma suçları nedeniyle ben önce, 28 yaşındaki abimi ve sonrasında verilen hukuki mücadele sürecinde bu sanık polislerin devamlı korunması ve adil bir yargılamanın yapılmaması, önümüze sürekli olarak çıkarılan engeller ve adaletin sağlanmasının sürekli ertelenmesi sebebiyle annemi ve babamı da kaybettim. Dolayısıyla size mağduriyetimin büyüklüğünü tarif etmem zaten mümkün değil. Sadece kullanıcı olarak yakalanmasına rağmen 5 saat sorguya girmiş bir çocuğun ertesi gün tekrar çağrılıp, iki ekibin organize ettikleri 11 adet belgenin yeniden imzalattırılması davası. Yapılan işkence ile ertesi gün yapılan evrakta sahtecilik ayrı değerlendirilemez. Onur Yaser Can’ın sorgusuna rağmen istediklerini alamıyor emniyet ekibi. Bu ekipten iki polis zaten ceza aldı. Onlara emir veriyorlar ve değişiklik yapıyorlar. İfadesini ilk kezmiş gibi imzalıyorlar. Evrakta sahtecilik, bir gün önce yapılmış işkencenin devamıdır. Bunu örtbas etmek için yapılmıştır.

"POLİSİN ELİNE TEKRAR DÜŞMEMEK İÇİN KENDİNİ PENCEREDEN ATIYOR"

Abim ikinci kez şubeye çağrıldığında, adeta sanık polislerin eline tekrar düşmemek için yaşadığı evin penceresinden çırılçıplak şekilde kendini atıyor ve hayatını kaybediyor. Çırılçıplak bir şekilde atladığını özellikle belirtiyorum, çünkü bu kendisine uygulanan çıplak arama işkencesinden ne kadar etkilendiğinin çok net bir kanıtıdır. Nedense sorgu odası kamera kayıtları da verilmedi. Kötü muamele yaşadığını biliyoruz. Çünkü biz onu tanıyoruz. İntihar etmeyecek kadar pırıl pırıl bir insan.  Polislerin hepsinin örgütlü suçları neticesinde abim bunu yaşıyor. Bu dava da bunun en büyük parçalarından biri. Biz bunu maalesef ayrı değerlendiremeyiz. Daha sonra alelacele dava açılıyor, ölmüş bir çocuk ifadeye çağrılıyor. İşkence suçunu örtbas etmek için yapılmıştır. Dosyada sanık olan Hakan Aydın, ‘FETÖ terör örgütü’ne üye olmak suçundan 6 yıl 3 ay ceza almıştır. Bu suç, onun talimatı olmadan gerçekleşmiş olamaz.

SUÇ DUYURUSU TALEBİ

Tüm sanıkların üst sınırdan ceza alması gerekiyor. Özellikle işkence, görevi kötüye kullanma suçlarından haklarında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum. Bu tek başına, zaten gecikmiş ve annemle babamın hiçbir zaman göremeyecekleri adaletin sağlanması, ancak bu davanın işkence, cinsel saldırı ve onur kırıcı muamele suçları bakımdan genişletilmesi gerekir. Adil bir yargılama yapılmasını hem kendim adına hem kaybettiğim ailem adına hem de kamuoyu vicdanı adına talep ediyorum."

Avukat Çiğdem Şat da polis Hakan Aydın’ın savcı Muammer Akkaş tarafından korunduğunu söyledi. Avukat Ümit Erdem ise Hakan Aydın'ın ilaç kullanımı sebebiyle mahkeme mazeret sunduğunu hatırlattı, “Bu usule uygun bir mazeret değil. Huzurda dinlenmesini istiyoruz. Diğer sanıklarınlar da huzura getirilmesini talep ediyoruz” dedi.

"UYUŞTURUCU KULLANMASAYDI BU OLAYLAR GERÇEKLEŞMEZDİ"

Söz alan sanık avukatı, yargılamanın “belgede sahtecilik” suçundan yapıldığını söyleyerek, “Karşı taraf burada bizi insanlık düşmanı olarak gösteriyorlar. Onur Yaser Can uyuşturucu kullanmasaydı bu olaylar gerçekleşir miydi? Algı yapılıyor, Allah rahmet eylesin annesi de rahmetli oldu. Müvekkillerim, Onur Yaser'den ne istemiş olabilirler. Yaser bunlara ne yapmış olabilir de onu ölüme sürüklediler. Neyi değiştirmişler, tarih ve saati. Yaser'i intihara sürüklemek için yapılmış bir eylem değil. Kinle bir yere varılamaz. Beraat talep ediyoruz” dedi.

"BU DOSYANIN İŞKENCE SUÇUNDAN AÇILMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

Sanık olarak yargılanan bilirkişi Zafer Kökdemir’in avukatı Ayşe Ay Acar ise savunmasında, şunları söyledi:

“Türkiye'de işkence var ve umarım bir gün gerçek demokratik bir ülke oluruz. Bu dosyanın işkence suçundan açılması gerektiğini düşünüyorum. Benim müvekkilim sanıklardan hiçbirini tanımıyor. Müvekkilim olay günü Cumhuriyet savcısıyla birlikte incelemeye gitmiştir. Benim müvekkilim bilirkişi ama aynı zamanda bir zabıt kâtibi. 'Al' denir alır, 'At' denir atar. Bu dava bana göre bir hukuk ayıbıdır. Bu dava tek başına, eğer sadece evrakta sahtecilik olarak devam ederse bu hukuk ayıbı olur. Ve bu dava Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklardan biri olur. Sanık müdafi olduğum halde ben de gerekirse işkence suçu bakımından suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum. Benim müvekkilimi bu suçlamalardan ayrı tutun.” 

DURUŞMA 2 ARALIK'A ERTELENDİ

Savunmaların ardından mahkeme, duruşmaya mazeret sunarak katılmayan sanık Hakan Aydın’ın yaşadığı yer olan Bursa Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı yazılarak sanık hakkında zorla getirilme kararı çıkartılarak duruşmaya SEGBİS ile katılmasına karar verdi. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yazı yazılarak, 2 Haziran 2010 tarihinde uyuşturucu madde kullanmak suçundan ifadesi alınan Yavuz Koç isimli birinin olup olmadığının sorulmasına, var ise adres bilgilerinin gönderilmesinin istenmesine karar verdi. Duruşma 2 Aralık 2022 tarihine ertelendi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler