İngiltere'deki Imperial College London’dan nörobilimci Abidemi Otaiku, EAN tarafından yayımlanan basın açıklamasında, “Beynimiz rüyadayken gerçek ile hayali ayırt edemez. Bu nedenle kabuslar bizi ter içinde, nefes nefese ve kalbimiz küt küt atarak uyandırabilir, çünkü ‘savaş ya da kaç’ tepkimiz devreye girer. Bu stres tepkisi, uyanıkken yaşadığımızdan bile daha yoğun olabilir” ifadelerini kullandı.
ÇARPICI BULGULAR
Araştırmada, hem yetişkinlerin hem de çocukların (çocuklar için veriler ebeveyn raporlarıyla toplandı) kabus sıklığı 19 yıla varan bir sürede takip edildi. Bulgulara göre, haftalık kabus gören yetişkinlerin 70 yaşından önce hayatını kaybetme olasılığı, hiç ya da nadiren kabus görenlere kıyasla üç kat daha fazla.
Araştırmacılar, bu erken ölüm riskinin yaklaşık yüzde 40’ının hızlanan biyolojik yaşlanmadan kaynaklandığını belirtti.

KABUSLAR HÜCRESEL YAŞLANMAYI TETİKLİYOR
Kabusların, stres hormonu kortizolün uzun süreli yüksek seviyede kalmasına neden olduğu belirtildi. Kortizolün kronik olarak yüksek olması, hücresel yaşlanmayı hızlandırıyor. Ayrıca kabuslar, uyku kalitesini ve süresini bozarak vücudun gece boyunca gerçekleştirdiği onarım ve yenilenme süreçlerini engelliyor.
TELOMERLERİN KISALMASIYLA YAŞLANMA ARTIYOR
Çalışmada biyolojik yaş, kromozomların uçlarında bulunan “telomer” adı verilen yapıların uzunluğu üzerinden ölçüldü. Telomerlerin kısalması, daha hızlı hücresel yaşlanmanın güçlü bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Araştırmaya göre bu etki, yaş, cinsiyet, etnik köken ya da mevcut ruh sağlığı durumundan bağımsız olarak tüm katılımcılarda benzer şekilde gözlemlendi.

SİGARA VE OBEZİTEDEN BİLE RİSKLİ
Araştırmaya göre, haftalık kabus görme sıklığı; sigara içme, obezite, sağlıksız beslenme veya düşük fiziksel aktivite gibi bilinen risk faktörlerinden daha güçlü bir erken ölüm göstergesi olabilir. Hatta ayda yalnızca bir kez kabus görenlerin bile, hiç kabus görmeyenlere göre daha hızlı yaşlanma ve artmış ölüm riski taşıdığı vurgulandı.
KAYNAK: EUROPEAN MEDİCAL JOURNAL