Adnan Binyazar

Yalnızlığın başkenti

03 Ocak 2020 Cuma

Cemal Süreya Biliyorsun ben hangi şehirdeysem / Yalnızlığın başkenti orası” diyor. Yalnızlığın başkenti mi, hasretler yuvası mı? İstanbul’a her gelişte, içimde göçüp gidenlerin yarattığı boşluğun daha büyüdüğünü duyumsuyorum.

Bir zamanlar İstanbul’a ayak basar basmaz Yaşar Nabi Nayır, Mehmet Seyda, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Akşit Göktürk, Cemal Süreya, Tahsin Yücel, Ülkü Tamer, ilk göreceklerimin başında geliyordu. Ankara’ya varsam Emin Özdemir gülegen yüzüyle, Bozkurt Güvenç, içtenlikli sesiyle kucaklar mı beni?

Onlar ne de tez, kaşla göz arasında yoklar ülkesinin sonsuzluk kırlarındaki yuvalarına göçüp gittiler...

Nerde bıldır yağan kar şimdi?” (François Villon)


Seyda

Mehmet Seyda da İstanbul’da ilk görmek istediklerimin arasındaydı. Ölüsünü diri tutan eşi Nihal Tekkanat, Bostancı’dan Ataköy’e gelip “Üvercinka” dergisini bana ulaştırmamış olsaydı, şiiri, öldükten sonra geniş kitlelerin yoğun ilgisiyle karşılanan Cemal Süreya’nın ilk şiir kitabının adını taşıyan böylesine nitelikli bir kültür, sanat dergisinden haberim olmayacaktı.

Kendimi yurtdışında yaşamanın acı boşluğundan kurtarma duyguları içinde derginin sayfalarını karıştırırken beni bir kardeş gibi roman dünyasına yönelten Seyda Ağabey’le ilgili gelişmelerle karşılaştım. Karamsarlığımı, Cem Şems Tümer’in, “Üvercinka” dergisinin ağustos sayısında yayımlanan “Bitmeyen Hikâyem Mehmet Seyda” başlıklı yazısı giderdi. Bu yazıdan öğrendim, Tümer’in, ayrıca “ ‘Mehmet Seyda’ (Çeliker) / Hayat-Eser” adlı 330 sayfalık bir doktora tezi yazdığını, tezin Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında basıldığını. Tümer, “Mehmet Seyda, Notlar Denemeler, Eleştiriler, Romancı Günlükleri” adlı bir kitabın da hazırlayıcısı.

Seyda’yla ilgili bu geniş alanlı çalışmalar kötümserliğimi bir anda iyimserliğe çevirdi.


Seyda’nın başarı çizgisi

1919-1986 yılları arasında yaşayan Mehmet Seyda’nın 67 yıllık ömre sığdırdığı 14 roman, 9 öykü kitabı, 18 çocuk kitabı, 7 inceleme, derleme çalışması, değişik adlarla yüzlerce deneme türü yazılar yazdığını okuyan şaşkına döner.

Bu yıl yüz yaşına varan Seyda 14 yaşında şiirle başlıyor yazmaya. Öykülerini bir araya getirdiği ilk kitapları “Beyaz Duvar”, “Zonguldak Hikâyeleri”, “Başgöz Etme Zamanı”, “Oyuncakçı Dükkânı” 1962-1964 arasında yayımlanıyor. Ardından “İhtiyar Gençlik”, “Bir Gün Büyüyeceksin”, “Gerçek Dışı”, “İçe Dönük ve Atak” gibi romanları geliyor.

Behçet Necatigil, Seyda’nın “psikolojik çözümlerle ve anlatımla daha yoğun, daha etkili olduğu hikâye ve romanda” ilerlediğini vurguluyor. 1964’te Sait Faik Hikâye, aynı yıl Doğan Kardeş Çocuk Romanı, 1958’de Yunus Nadi Roman; 1970’te TRT Sanat, 1968’de Karacan, 1971’de May, 1974’te Türk Dil Kurumu Roman ödüllerini kazanmış olması yazdıklarının başarı düzeyini belirler.



Sonsuzluğa ermek

Bilim insanları, sanatçılar, yazarlar; buluşlarıyla, yaratılarıyla sonsuzluğa erer. Seyda yaşadığı süreçte her dalda, her konuda, “Gerçek Dışı” romanında olduğu gibi yenilikleri izleyerek yazmıştır. Bu yönüyle “zamanında anlaşılamayan” yazarlardan olmamıştır.

Ölümünün üstünden 22 yıl geçmesine karşın yazdıkları üniversitelerde birçok yüksek lisans öğrencisine tez konusu olduğuna, üzerine genç bir bilim insanı Yrd. Doç. Dr. Cem Şems Tümer doktora tezi hazırladığına, Bilgi Kültür Sanat Yayınevi aramızdan ayrıldıktan 33 yıl sonra yeniden yayımladığına göre, Seyda, sonsuzluğa erenler arasında sayılmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bilimin sesi 4 Ekim 2024
Einstein’dan önermeler 20 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları