Az Verip Gezdirmek Çok Verip Azdırmak...

29 Mart 2013 Cuma

Bahara hep birlikte hoş geldik.
Her 21 Mart, tabiat için resmi bir başlangıçtır.
Kadim Orta Asya kavimlerinde yeni yılın ilk günüdür.
Kara kışın, kara günlerin bitmesidir.
Nev Ruz’dur, Yeni Gün’dür.
Bu 21 Mart, PKK ve
Apo için de gerçekten bir yeni gün oldu.
Kürtlere ve Türklere ne olacağını ise kimse bilmiyor.
Çünkü kimlerin Kürt sayılacağı tam bir muamma!
Apo ile başlatılan pazarlık sürecinden...
“Kürt’üm” diyen, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in...
Apo’dan bile daha Kürt olan (çünkü Kürtçe konuşup, okuyup yazabilen) Tarım Bakanımız
Mehdi Eker’in çıkarı ne olacaktır..
Gerçekten demokratik Türkiye söylevi veren Apo dahil, Türkleri pek düşünen yok.
Umudumuz
‘akil adamlar’da da diyemiyoruz.
Adı geçenler arasında Kürtçü Türkler çok.
Ama Türkçü Kürtler hiç yok.
Peki, Türkleri kim düşünecek?
Meclis’teki AKP’li Kürt bakanlar ve milletvekilleri de
“akil adam” sayılmıyor.

\n

***

\n

Her 21 Mart gibi, Güneş bu yıl da Koç Burcu’na girerken her bahar olduğu gibi insanlığa iki ayrı beyaz defter sunuldu.
Birinci defter yurttaşların özel yaşamları için...
İkincisi siyasetçilere kamusal ortak yaşamı düzenlemeleri için.
2. deftere yazılanlar, elbette 1.’sine yazılanları da etkileyecek.
Hele şimdi daha çok etkileyecek.
Bu defa yurttaşlara ve devlete sunulan kamusal hayat defterinde Amerika’nın da İsrail’in de eli var.

\n

Bu bahar itibarıyla Türkleri de Kürtleri de bıçak sırtında bir “yeni” hayat bekliyor...
Yeni derken, yeniyi de abartmamak gerekir.
Her yeni güzel değildir...
Yeniye anlam kazandıran, yeninin kendisi değil...
Yeninin yazgısını kimin belirleyeceğidir.
Yeni kendi başına hiçbir şeydir.
AKP de yeniydi.
Ama ülkenin ruhunu on yılda eskitip pörsüttü.
Bu tür ve her tür belaya karşı son sığınak dualardır.
Kıbrıslı Rumların yaptığı gibi...
Nuruosmaniye Camii’nin efsanevi imamı rahmetli Hafız
Hasan Akkuş’un da çok kısa bir duası vardı:
“Ya Rabbim, az verip gezdirme, çok verip azdırma!”
Bu dua elbette tüm insanlık içindi...
Ama şu sıralarda PKK ile girişilen
“al-ver” süreci için daha çok geçerli.
Adına
“Kürt sorunu” denilen ama tanımını ve sınırlarını Apo dahil kimsenin söylemediği “sorun” için de çok çok geçerli.
PKK az verilirse dağ bayır gezmeye... Çok verilirse azmaya devam edecek! Ama önce
“az”ın ne olduğunu çözmek... “Çok”un nerede başlayıp bittiğini bilmek gerek!
“Anadilinde” eğitim “az”a mı giriyor, “çok” tanımına mı uyuyor?
Ya da Apo’ya özgürlük!..
Kürt sorununun bir tanımını yapmak artık şart.
Daha işin başındayız...
“PKK güçleri” sınır dışına giderken beraberlerinde taşıyacakları Kalaşnikoflar ve el bombaları sorunu bile dert oldu.
Bunları
“ruhsatsız silah taşımaktan” tutuklatacak bir cumhuriyet savcısı çıkar diye korkan bakanlarımız var.
Onların korkularını gidermek, Kürt sorununun çözümü için de... Barış dilini doğru hecelemek için de şart...
Asıl adımları atabilmek için...
PKK’lilere
“geçici silah ruhsatı” verebilmeliyiz mesela.
Madem yıllardır kol kanat gerdi,
‘Şengen vizesi’ falan sağlamak da şart… Özetle bu bahar ya ülkemizin en uzun baharı olacak.
Ya da başlamadan bitecek.

\n

Yukarısı Çankaya, aşağısı Kasımpaşa

\n

IMF politikalarının mucidi Friedman’a Fatiha okuyacak halimiz yok. Ama bir sözünü hatırlamak sevap olacak:
“Hükümetler bazen, bir sorunu çözmeye kalkınca, o sorunu daha da büyük bir sorun haline getirirler!”
Bu lafı yine de PKK macerası için değil...
“İyi hükümet etmek!” kavramıyla ilgili anımsamak gerek.
Bu kavram son on beş yılın deyimi.
İngilizcesi
“good governance”...
Dilimize
“iyi yönetişim” diye çevirenler de var.
Bu sözü,
“sürdürülebilirlik” kavramı gibi uluslararası belgelere ilk kez koyduran Dünya Bankası oldu.

\n

***

\n

Türkiye de birçok uluslararası belgeye “iyi yönetişim” için imza attı. Ama belli ki, Tayyip Bey’e bilgi verilmedi.
“İyi hükümet etmek” demek, zamanın ruhuna uygun dille “hayırlara vesile işler yapmak(!)” demektir..
Ama bazen
“hayırlı iş yaparken” balta taşa vurulur.
ABD’nin efsane başkanı
Truman bunu şöyle anlatır:
“Bir hükümet etkinliğinin sınırlarını zorlamaya başlamışsa orada  diktatörlük başgösterir!”
Tayyip Bey 10 yıldan beri
“etkinliğinin sınırlarını” zorlayıp duruyor.
Şaşılacak ama AKP bile zamanında tehlikeyi görmüş ve
“sınır zorlanması”na karşı önlem almış:
“Siyasal otorite toplumdaki otorite türlerinden sadece birisidir. Ve etkinlik alanı, toplumdaki otorite türlerinin etki alanının sınırına gelince durmalıdır!” (Ak Parti Bildirgesi - Muhafazakâr Demokrasi 2004. sayfa 28)
“Etki alanının sınırı” Tayyip Bey için Çankaya’nın dış duvarlarıdır.
Oradan aşağısı?
Ya 3. sınıf bir diktatörlük..
Ya da milletin Kasımpaşası!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları